Oluşturulma Tarihi: Mayıs 18, 2004 00:00
‘TANRILAR babasıdır kamçıyı vuran / Ve Yunanlılara zafer sözünü tutan. / Gazap yolluyor Truvalıların üzerine / Kaç, tez kaç oğlum yenilginin azabından’.Latin şair Virgilius, serbest tercüme ettiğim ve on yıl sürdüğü ‘varsayılan’ Truva Savaşı’nın son merhalesini, ‘İkinci Şarkı’da işte böyle anlatır.‘Varsayılan’ dedim, zira ne Çanakkale güneyinde muharebe gerçekleştiğine dair ispat vardır; ne klan çatışmasını efsaneleştirmiş Homeros’un yaşadığı kesindir; ne de tahta at heykelinin siteyi zaptetmekte kullanıldığı hakkında bir delil mevcuttur.Burada da, bütün mitosların ortak özelliği olan ‘varsayım’ devreye girer. Tıpkı, piyasaya çıkan
film dolayısıyla konuyu harika biçimde işleyen Haluk Şahin’in, Batılıların da bir ara Türkleri Truvalı ‘varsaydığını’ hatırlatmasındaki gibi.* * *İLKİN şunu kesinlikle vurgulayalım ki, Türkler ne Truvalı, ne de ‘pruvalı’dır!Denizciliğin ‘pruva’ kelimesini kasten kullanıyorum, zira bizler bir ara Truvalı ‘varsayıldıysak’ bunun nedenini, serdümenlerimizin hem antik liman Helenleri gibi usta yeke tutması; hem de yine onlar gibi yarı korsan ‘çalışması’ (!) oluşturuyordu.Ama Batılılar halt etmiş ve yine ‘kendileri’nden olan Cenevizlileri es geçmiş. Çünkü, Türkçe balıkçılık terminolojisinin Yunani kökenine rağmen ‘pruva’ da dahil denizcilik lûgatimizin hemen tümüyle İtalyanca deyim içermesi, tesadüfi değildir.Ecdadımızın daha ilk andan itibaren, o denizciliği işin en iyi erbabından; yani eski Truva’nın dört bir yanına yerleşmiş Ceneviz kolonilerinden öğrenmiştir.Kaldı ki, Batılılar bizi İtalyan ‘varsaysalardı’ da yine yaş tahtaya basacaklardı.Zira Türkler, Orta Asya etnisitelerinden inen; Ural Altay dil grubunda konuşan ve toplumsal dokuyu göçebe ataerkil iskelete oturtan bir kavimdir ve de nokta!* * *EH, Batı nezdinde ‘öteki’ addedildiğimiz için ve yanlışını düzeltene dek, onun bir süre bizim ‘biz’ olmadığımızı ‘varsayması’nı kısmen normal karşılamak gerekir.Hele hele, bizzat bizim kendi ‘bizliğimiz’i inkar etmeye kalkıştığımız; üstelik de, aynı kendimizi ‘öteki’ (!) ‘varsaydığımız’ hatırlanırsa !Nitekim, ‘Cumhuriyet İdeolojisi’nde ‘mihenk taşı’ olan ‘Türk Tarih Tezi’ ve onun şekillendiği 1932 ‘Türk Tarih Kongresi’ gerçek bir ‘ibret vesikası’dır!Yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuzu yanlış ve uydurma ‘İlmi Tebliğler’i sonuna dek okumaya dayanabilene tavsiye ederim, Türkler tabii ki Truvalıdır!Tövbe tövbe, yanlış söylüyorum, ‘Truvalılar Türktür’! Hiç tersi düşünülebilir mi ve de zaten o tahta beygir sitesine gelene kadar, Hititi ve Sümeri; İskiti ve Cermeni, gelmiş geçmiş bütün kavimler öz be öz Türktürler!İnanmayan, 1933 baskısı zabıtların 632. sayfasında ‘renkli hususi ek’ olarak yer alan ve o sıra ‘muallime’ olup da sonra aniden ‘profesörlüğe’ fırlayıveren Afet İnan’ın çizdiği ‘Orta Kurun Tarihine Umumi Bakış’ haritasına göz atsın.Eh, Batılıların Türkleri bir ara ‘Truvalı’ addetmesinden tam beş asır sonra biz Truvalıları ‘Türk’ ‘varsaydığımıza’ göre, izin verin de o Batılıları mazur görülsün.* * *ASLINDA ben, ‘ulus devlet’in oluşum sürecinde ve çağa damga vuran ‘pozitivist ırkçıyatçılık’ konjonktüründe ‘Türk Tarih Tezini’ bile mazur görüyorum. Ama, fetiş devlete imdat simidi ararken şimdi de ‘devrimle gelmiş kurucu mit değişmez’ lafını ağzına dolayan ‘nasyonal cumhuriyetçi’ emekli diplomat Gündüz Aktan gibilerinin, hala efsane ‘varsayım’ zaptiyeliği mazur görülemez.Ama ‘varsaydım’ ki gördük, hilebaz ‘Truva Atı’ndan hangi mitos çıkacak?
button