Türk tarafım uyandı onu bir daha uyutamam

Güncelleme Tarihi:

Türk tarafım uyandı onu bir daha uyutamam
Oluşturulma Tarihi: Ekim 20, 2012 00:00

İki yıl oldu Türkiye’ye geleli. Ayağının tozuyla şöhretin kucağında buldu kendini. Bu ülkeye ait olduğunu hissetmek zaman aldı. Meryem Uzerli’yle İstanbul’da yaşadığı otelde buluştuk.

Haberin Devamı

Neden otelde yaşıyorsunuz?
- İstanbul’a ilk geldiğimde prodüksiyon benim için Çukurcuma semtinde bir ev ayarladı. Orada üç ay kalabildim. Bodrum katıydı ve sesten inanılmaz rahatsız oldum. Kendimi güvende hissetmedim. Sonra bir ev bulana kadar otelde kalmama karar verdik. 20 aydan fazladır otelde yaşıyorum.

ÇEKİMDEN FOTOĞRAFLAR 

İnsan bir ev sahibi olabilecekken böyle bir şeyi nasıl tercih eder?
- Haklısınız, otel kesinlikle evin yerini tutamaz. Ama bunun da avantaj ve dezavantajları var. Evet, ev gibi değil ama diğer taraftan çok güvenli ve çok konforlu. Yoğun çalıştığım için burada kendimi iyi hissediyorum. Ama biliyorum ki bu bir dönem. Birkaç ay sonra bir evim olabilir.

Peki bu otel süreci, İstanbul’a bağlanmanızı, biraz da olsa kendinizi buraya ait hissetmenizi zorlaştırmadı mı?
- Bir ev, bir otomobil ya da bir kıyafet... Maddi değere sahip şeyler beni bir yere bağlayamaz. Psikolojik ve duygusal açıdan bir bağlantı kurarım ya da kurmam. İkinci sezonun ortasından beri zaten kafa olarak değiştim. Artık kendimi Türkiye’ye, İstanbul’a ait hissediyorum.

Haberin Devamı

Bu değişimin sebebi ne?

/images/100/0x0/55ea15ecf018fbb8f86a60bc

- Alıştım buraya, arkadaşlarım var artık. Set programı da oturdu. Beni çıldırtan, kaotik sorunlar yaşanmıyor artık.

HAYATIN EN BÜYÜK HEDİYESİ AŞK

Sizi en çok ne zorluyordu?
- Altı günde 120 dakika çekim yapıyoruz. Hem de bir dönem işi. Kostümler, atlar... Bu neredeyse bir sinema filmi. Hatta bazı filmlerden bile uzun bir süre. Dünya ülkelerinde bütün diziler 45 dakika, bilemedin 60 dakika.

Hiç “Ne yapıyorum ben yahu” deyip çekip gitmek istediniz mi? Sette ağladığınız oldu mu?
- Sette bugüne kadar hiç ağlamadım. İşimde profesyonelim. Duygularımı Hürrem’e veriyorum, kendi duygularımı arkaya koyuyorum. Eve gelip kapıları kapattığım an Meryem’im artık. O anlarda çok ağladım. İlk aylarda döktüğüm gözyaşı Boğaz’ın sularıyla yarışır. Yeni keşfettiğim Türk şarkıcılarla hüzünlenip, Yonca Lodi’den ‘Düştüysek Kalkarız Daha Ölmedik Ya’ şarkısını açar açar ağlardım.

Haberin Devamı

Neden o kadar çok ağlıyordunuz?
- Yeni bir ülke, arkadaşım yok, evim yok, çok önemli bir karakter oynuyorum, birdenbire ünlü olmuşum, sokakta yolum kesiliyor, güvenebileceğim ya da güvenemeyeceğim insanların ayrımını daha yapamamışım, dertleşebileceğim bir dostum bile yok. Liste o kadar uzun ki! Ama en önemlisi Türkçem çok kötü. Kimseden yardım isteyemiyorum. Sağ, sol ne demek onu bile bilmiyordum. Birinci bölümde öğrendim, Halit öğretti. Her gece saatlerce ezber yapıyordum. Dil bozukluğum yüzünden setin beş dakika bile uzamasını istemedim. Herkes ne kadar hata yapıyorsa, kendime o kadar hata yapabilme lüksü tanıdım. Dile hakim oldukça rahatladım. Duygularımı daha net ifade etmeye başladım.

Haberin Devamı

Artık Türkiye’de bir erkek arkadaşınız da var. Bu da ülkeyle bağınızı güçlendirdi mi?
- Sevgi her şeyi kuvvetlendirir. Aşk, hayatın en büyük hediyesi. İstanbul’da, Almanya’da ya da dünyanın öteki ucunda fark etmez, karşınıza gerçek sevgiyi veren biri çıktıysa ve siz de seviyorsanız ödüllendirilmişiniz demektir.

Bence siz Türk halkının karşısına çıkan en samimi ünlülerden birisiniz. Her daim bu kadar içten, bu kadar doğal, bu kadar alçakgönüllü olmayı nasıl başarıyorsunuz?
- Allah inancı... İnançlarım bana her zaman çok güç veriyor. Hayat felsefem ‘Aynı yerden geliyoruz aynı yere gideceğiz’ ilkesi üzerine kurulu. Dünyada mola verdik ve sadece misafiriz. Bu molayı en güzel şekilde kullanmak istiyorum. Hepimiz insanız, hepimizin damarlarında aynı kan var. Ben senden önemli değilim, sen de benden.

Haberin Devamı

ÖLMÜŞ İNSANLARA MAKYAJ YAPTIM

Bu kafaya nasıl geldiniz peki? Aile terbiyesi mi, çok okumakla mı ilgili?

/images/100/0x0/55ea15ecf018fbb8f86a60be

- Annem Alman, babam Türk. Annem babamla evlendiğinde boşanmış, iki erkek çocuk annesiydi. Babam 1970’lerde annemi öyle sevdi, eş kabul etti. İki abime babalık yaptı. Yani böyle bir insan olmamın startını bu davranışlarıyla babam verdi. Annem Katolik, babam Müslüman. Çok toleranslı büyüdüm. Ailemde en önemli şey karşındaki insanı sevmek ve olduğu gibi kabul etmekti.


Ve bu temel üzerine bina çıktınız...
- Aynen. Büyürken ve olgunlaşırken farklı hayatları gözlemlemekten zevk duydum. Hastalığı, yaşamı sorgulamak için bir yıl kanserli hastalarla, lösemili çocuklar için çalıştım. En yakın arkadaşımı bir trafik kazasında kaybettim. Ölümü anlamak için Katolik insanlara, dini törenleri için makyaj yaptım. Ve bunların hiçbirini “Şimdi bunu yapmalıyım” diye programlamadım, karşıma çıktılar.

Haberin Devamı

Ölmüş bir bedenle saatler geçirirken hiç korkmadınız mı?
- Korkmadım. Onlar için hep küçük bir dua ederdim. “Umarım ruhun huzura ermiştir” gibi şeyler söylerdim.
“Allah rahmet eylesin” derdim.

Hürrem beni çok yoruyor

İlk başlarda çok aşık ve daha masumdu. Hürrem’in Hürremlikleri artıyor ya git gide... Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
- Neden kötüleşmeye başlıyor onu sorguluyorum. Çünkü hayat ona başka bir seçenek sunmuyor. O dönemde bir kadın olarak yaşamak zordu. Hürrem hâlâ çok aşık ve anne. Süleyman’ın başka kadınlarla beraber olmasını kabullenemiyor. Kimseye güvenemeyeceğini öğreniyor, her güvendiği insan onu aldattı. Bu insanı nasıl etkiler? Ben Hürrem’in reklamını yapmak istemiyorum tabii ki ama psikolojisini anlamaya çalışıyorum. Çünkü ona hayat veriyorum. Ama itiraf edeyim o kadın beni çok yoruyor.

Türk tarafım uyandı onu bir daha uyutamam
İŞTE O RÖPORTAJ

Tatlı tatlı sekiz kilo verdim

İnanılmaz zayıflamışsınız. Bunu nasıl başardınız?
- Banu Kazanç sayesinde iki ayda tam sekiz kilo verdim. O, hayatımın diyetisyeni. Bugüne kadar kimsenin yapamadığını yaptı. Şu hayatta tek dayanamadığım yiyecek tatlı. Bunu ilk görüşmede ona söyledim. “Tamam” dedi, “Yemek istediğin tatlıları yaz!” Sütlaçtan girdim, profiterolden çıktım. Ve inanmayacaksınız, Banu diyet listemde bana müthiş tatlılar verdi. Tatlı yedire yedire zayıflattı. Sevgili aşkım sütlaçtan hiç mahrum kalmadım.


Kaldığınız otelin mükemmel bir açık büfesi var. Kendinizi nasıl frenliyorsunuz?
- Her zaman restorana inmiyorum. Odamda bir mutfağım var, çoğu zaman kendi yemeğimi kendim pişiriyorum.


İçki içiyor musunuz?
- Çok çok az. Haftada bir kere, bir kadeh şarap. Özel bir şey olduğunda...

/images/100/0x0/55ea15ecf018fbb8f86a60c0

Spor?
- Haftada iki kere otelin spor salonuna inip fitness yapmaya çalışıyorum.

Aşk sizi nasıl bir insan yapıyor?
- Fazla değişmiyorum. Tabii ki her şey gözüme daha güzel görünüyor, daha mutlu hissediyorum ama karakter olarak fazla değişmiyorum. Söylediğim gibi aşk yaşamak çok büyük bir hediye. Teşekkür ediyorum.

Setin olmadığı tek tatil gününüz nasıl geçiyor?
- Dinlenmeye çalışıyorum ama şu anda o tek boş günümde bile senaryo çalışıyorum, röportaj veriyorum ya da spor yapıyorum. Bir tek, film izlerken dinleniyorum.

Kadınların birçoğunda olan güzellik kaygısı sizde neden yok?
- Çünkü doğal halim bu. Bir insan beni böyle kabul etsin ya da etmesin. Günlük hayatta da makyaj yapıp kirpik takacak halim yok, kimi kandıracağım? Böyle mutluyum. Dizi ya da fotoğraf çekimi yoksa özel hayatımda Meryem olmak istiyorum. Makyajsız, sade, hatta haftalarca aynı eşofmanla. Tabii ki arada yıkıyorum.

Saçıma günde 15 kez maşa yapılıyor

/images/100/0x0/55ea15ecf018fbb8f86a60c2

Saçlarım rolümün gereği uzun. Belki bu projeden sonra tamamen keseceğim. Role göre saçıma şekil vereceğim. Orijinal rengi kahverengi ama babam bile beni öyle hatırlamıyor artık. “Sanki sen böyle doğdun” diyor. Hayatımda ilk defa Hürrem için saçlarımı boyadım. Dizi için saçıma günde 15 kez maşa yapılıyor. Bozuldukça tekrar... Ne tesadüftür ki ben de Elidor kullanırdım. maskesi sayesinde koruyordum. Elidor’un yüzü olmam teklif edilince, “Evet dedim, tam benlik!”


29 yaşında bir hanım sultan

· 12 Ağustos 1983’te Almanya’da doğdu.
· Hamburg Schauspielstudio Frese’de oyunculuk eğitimi aldı.
· Berlin başta olmak üzere Hamburg ve Kassel’in de içinde bulunduğu Almanya’nın önemli merkezlerinde tiyatrolarda oynadı.
· Almanya’da yayınlanan televizyon dizilerinde rol aldı.
· İki yıl önce Türkiye’ye geldi ve sekiz ay süren seçmeler sonunda ‘Muhteşem Yüzyıl’ın başrol karakteri Hürrem Sultan’ı canlandırmaya başladı.
· 2011 ile 2012 yıllarında üst üste Altın Kelebek ödülü aldı.


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!