OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 01, 2004 00:00
O aslında bir işletme profesörü. Danışmanlık yapıyor. Yani asıl işi, şirketleri incelemek, onlara yönelik yeni pazarlama stratejileri geliştirmek, cirolarını büyütmenin yollarını aramak.Hatta bu konularda yazdığı, iş dünyasında fark yaratmanın önemini anlatan ‘Mor İneğin Akıllısı’ adlı kitap, 30 bin adet sattı, hálá birçok pazarlama uzmanının, şirket yöneticisinin başucu kitabı. Ama gelin görün ki, Arman Kırım (49) mutfağa girip yemek yapmaktan ya da 300 gramlık Kaplan karideslerinden yemek için saatlerce uçup Tayland’a gitmekten vazgeçmiyor. Her şey 39 yıl önce bir kalburabastı ile başlamış. Bir bayram sabahı annesi tatlıyı yapma işini ona devredince
film kopmuş. O gün bugündür yemek pişirmekten kendini alamayan, annesinin deyişiyle ‘Yedi düvelin yemeğini ezbere yapar hale gelen’ Arman Kırım, önümüzdeki haftadan itibaren yemek kültürü yazılarıyla Hürriyet Pazar’da olacak. Bugüne kadar ‘Tazesi Makbuldür’, ‘Arman Hoca’nın Dünya Mutfağı’ kitaplarından izlediğimiz yemek bilgisini ve bu alana olan merakını bizimle paylaşacak.Sizin bizden ne farkınız var? Biz karnımızı doyurmak için yiyoruz. Siz niçin yiyorsunuz? - Ben doymak için değil, zevk almak için yiyorum. Yemek yemek hayatın bize sunduğu zevklerden bir tanesi. Tablo seyretmek, konser dinlemek gibi bir şey.Niçin yemek yapıyorsunuz? - Eğlenmek ve yaratmak için. Yarattığınız ilk yemek neydi? - Kalburabastı. Aslında her şey bir kalburabastı ile başladı. Nasıl?- 39-40 yıl önceydi. Ben 10 yaşındaydım. Bir bayram sabahı annem işleri yetiştiremedi ve ‘Hadi oğlum şu kalburabastıyı sen yap’ dedi. O vakitler bayram tatlıları evlerde yapılırdı ve bayramın ilk sabahından itibaren misafir hücumu başlardı. O yüzden de tatlının yetişmesi gerekiyordu.Tatlı güzel oldu mu bari?- Herkes beğendiğini söylemişti. İltifat üstüne iltifat aldım. Çocuk aklımla, bu yemek pişirme işi itibar görüyor diye düşündüm ve annemden bir iki yemek daha öğrendim. O zaman yatılı okulda okuyordum. Hafta sonları eve geldiğimde bir işin ucundan tutmaya başladım. En sevdiğim iş ekmek yoğurmaktı. Hamura bulanmak çok hoşuma giderdi.MENEMENİN MENEMEN GİBİ SUNULMASINA KARŞIYIMBir yandan işletme alanında akademik kariyer yapıp, diğer yandan mutfak kültürü konusunda uzmanlaşmışsınız... Bunu hesaplayarak mı yaptınız? - Hayır kendiliğinden oldu. Uzun yıllar okumak için ve ardından öğretim üyesi olarak yurtdışında kaldım. Bu dönemde kongrelere katılmak için çok sık seyahat ediyordum. Bu durum hálá da devam ediyor. Ayrıca 70’li ve 80’li yıllar, gastronomi konularının Anglosakson kültürünü etkilemeye başladığı yıllardı. Yemek-içmekle ilgilenmek bir entelektüel faaliyet haline gelmeye başlamıştı. Bir akademisyen adayı ve aynı zamanda yemek yapmayı seven biri için harika bir bileşimdi bu.Siz dolmanın dolma gibi sunulmasına karşısınız değil mi? - Evet ben menemenin de menemen gibi sunulmasını istemiyorum. Dünyada talep görmeniz için evrensel bir dil konuşmanız lazım. Bu dili konuşmak için yemeği sunuş şeklimizi değiştirmemiz gerekiyor. Özündeki lezzeti koruyacağız ama sos kullanacağız. Sosu görüntü için zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Kuru bir köfteyi zor yersiniz. Sos hem görüntüyü hem lezzeti tamamlar. Türk mutfağı zengin bir mutfaktır, ilerlemeyi hak ediyor ama maalesef yerinde saydırılıyor... Bu dediğiniz şey bazı çevreleri sinirlendirecek. Arı kovanına çomak soktuğunuzun farkında mısınız? - Her yeni fikir bir değişim demektir. Değişimi sevmeyen bir sürü insan var. Elbette ki rahatsız olacaklar. Ama ben birileri kızacak diye doğruyu söylemekter vazgeçemem. Ayrıca ben Türk geleneksel yemeği ölsün istemiyorum ki. O duracak benim dediğim mutfak ikinci bir ekol olarak gelişecek. Yani ben evde gelip yine dolmamı eskisi gibi yiyeceğim. TÜRK MUTFAĞI LOKANTALARDA DEĞİL EVLERDE GELİŞTİYeni ekol nerede gelişecek? - Restoranlarda. Bizim geleneksel Türk mutfağı dediğimiz mutfak lokantalarda gelişmemiştir. Zaten lokantada yemek yeme alışkanlığımız da nispeten yeni bir olaydır. Benim çocukluğumda babam da dahil, neredeyse tüm esnaf yemeğini sefertası içinde evden getirirdi. Etrafta da birkaç köfteciden başka hatırı sayılır bir lokanta yoktu. Türk mutfağı esasen çadırlarda, evlerde ve Saray’da gelişti. Oysa örneğin Fransız mutfağı, restoranlarda gelişmiş olan bir mutfaktır. Tüm yeni mutfak teorileri ve pratikleri ‘profesyonel’ aşçılar tarafından geliştirilmiştir. Türkiye’de umut vaat eden genç şefler var. Mesela Park SA Hilton’un şefini beğeniyorum. Bize düşen şey onların açtığı restoranlara gitmek. Onlar para kazansın ki bu iş gelişsin.Türk mutfağının dünyadaki tanınırlığını nasıl buluyorsunuz? - Sıfır. Kimse bilmiyor. Bilenler de döner ve şiş kebap diyor o kadar. Aaa nasıl olur? Mesela Londra’da çok iş yapan Türk lokantaları var diye biliyoruz. Önünde kuyruk oluyormuş falan...- Bütün İngiltere, Londra değil ki. İngiltere’nin diğer şehirlerinde yaşayanlar Türk mutfağını bilmiyor ama bizim beyaz peynirden hiçbir farkı olmayan Feta Cheese’i yani Yunan peynirini biliyor.KAHVALTIDA SİMİT VERMEYEN TATİL KÖYÜNE RUHSAT VERMEMBiz neden mutfağımızı tanıtamıyoruz? - Çünkü ayağımıza gelen fırsatları tepiyoruz. 5 milyon kişi geliyor Antalya’ya ama açık büfe otel lokantaları fabrika yemekhanesinden farksız. Haftada bir gece Türk gecesi yapıyorlar ama orada da yemekler davul zurnanın gölgesinde kalıyor. Geleneksel Türk kahvaltısını bile gösteremiyoruz.Geleneksel Türk kahvaltısı nedir? - Domates, salatalık, peynir, zeytin, reçel, tereyağı ve simit. İnce belli bardakta demleme çay verilmeli. Olmamasına çıldırıyorum. Düşünsenize bir sürü para verip tatile gidiyorsun, otelde poşet çaydan başka çay yok. Geçenlerde Atina’da bir otelde kaldım. Kahvaltıda simit veriyorlardı. Bu gidişle simit de onların olacak. Elimde yetki olsa sabah kahvaltısında simit vermeyen tatil köyüne ruhsat vermem. Bu çok önemli ama maalesef kimsenin umurunda değil.Türkiye’de sizin standartlarınıza uyan bir Türk lokantası var mı? - Yok. Hiçbiri benim tanımlarıma uymuyor. Mesela giriyorsun şarap mönüsü istiyorsun Kavaklıdere var, Doluca yok diyor. Hayır kardeşim senin bir şarap programın olmak zorunda. Türk lokantasında sadece Türk yemeği vermekle olmaz. Bütün Türk şaraplarını satmalısın. KEBAP KÜLTÜRÜNÜ DEFORME ETTİLER, ÇOK DA İYİ OLDUSon yıllardaki kebapçı yükselişini nasıl değerlendiriyorsunuz? - Kebapçı modernleşmesini Köşebaşı başlattı. Bir kere kebabı daha az ağır, kolay yenilebilir bir şey haline getirdiler. Üst grup geliri olan kitleyi hedeflediler. Şık mekanlar tasarladılar. Kebapçıya şarap mönüsü getirdiler. Tike’nin açıldığı sene orada California şarapları içiyorduk. Son derece başarılı oldular. Bizi humus, nar ekşisi gibi şeylerle tanıştırdılar. Onlar sayesinde nar ekşisini evde de kullanır olduk.Geçen gün Köşebaşı’na gittim başlangıçta gelen pofuduk ekmeklerin kepeklisini yapmışlardı. - Budur işte. Çok iyi fikir. Bakın bu adamlar geleneksel kebap kültürünü deforme etti. Benim Türk mutfağı için uygulamak istediğim model de budur. Geçen ay Atina’daki Tike’ye gitmek istedik. 15 gün sıra vardı.Yemek kültürünün de bir modası, trendleri, yükselip alçalan değerleri var... - Var tabii. Yazılarımda hepsinden bahsedeceğim. Mesela Amerika’da çok güzel bir trend var şu aralar. Sustainable Kitchen (Sürdürülebilir Mutfak). Doğayı koruyan mutfak akımı. Organik, yöresel ve taze malzemeler kullanılarak yapılan yemekler. Önümüzdeki yılların en moda akımı bu. Ben de evimin yan tarafına biber, domates, baharat ektim mesela. Tavsiye ederim.Şirketlere olduğu gibi restoranlara da danışmanlık yapmayı düşünüyor musunuz? - Hiç düşünmüyorum. Ama gazetede bir mönünün nasıl hazırlanacağına dair yazılar da yazacağım,
yemek tarifleri de vereceÄŸim. Gazeteyi bu konuda cazibe merkezi haline getirmek lazım.TUÄžRUL ÅžAVKAY’IN TÃœRKÄ°YE GASTRONOMÄ°SÄ°NE BÃœYÃœK FAYDALARI OLDUBayrağı TuÄŸrul Åžavkay’dan devralıyorsunuz. Bu kararı verirken zorlandınız mı? - Bu iÅŸ teklif edildiÄŸinde ‘Yapamam’ dedim. Çünkü ben bir iÅŸletme profesörüyüm. Hayatımı gurmeliÄŸe adamadım. Gurmelik benim için bir hobi. Mesaim bittiÄŸimde kafamı boÅŸaltmak için yapıyorum. Ama tabii mutfağınızda 500 kitabınız varsa ve sırf yemek yemek için dünyanın dört bir yanına seyahat ediyorsanız bu iÅŸ hobi olmanın biraz dışına çıkıyor. Önceleri hobim olan bir ÅŸeyi bu kadar profesyonelce yapıp yapmamakta tereddüt ettim. Ben TuÄŸrul Åžavkay deÄŸilim, hiçbir zaman da olmayacağım. Rahmetli Yeditepe Ãœniversitesi’nde gastronomi bölüm baÅŸkanıydı. Mesela ben öyle bir ÅŸey hiçbir zaman olmayacağım. Ben olsam olsam Ä°ÅŸletme Bölümü baÅŸkanı olurum. TuÄŸrul Åžavkay’ın Türkiye gastronomisine büyük faydaları olmuÅŸtur. Ä°nÅŸallah ben de faydalı olurum.Karımı tavlarken ona Çin yemeÄŸi yapmıştımBir kadını tavlamak için bir yemek piÅŸireceksiniz. Hangi mutfağı tercih edersiniz?- Kadınına baÄŸlı. Ne seviyorsa onu piÅŸiririm. Türk, Ä°talyan, Fransız... Ben Yudum’a Çin piÅŸirmiÅŸtim, çünkü Çin seviyordu. KiÅŸinin tercihleri çok önemli. Bakın yine aynı ÅŸeyi söylüyorum. Müşterinin kim olduÄŸunu anlayacaksınız, ona yönelik bir ÅŸey yapacaksınız. Dışardan içeriye düşüneceksiniz, içerden dışarıya deÄŸil.Ben Türk mutfağının yükselmesini istiyorum. Bunun için bir reform gerekiyor. Reform için de önce deforme etmek, bozmak gerekiyor. Bozma cesaretini gösterip, devrim yaparsak bir numara olabiliriz. Türk mutfağı bakir. Malzemeleri, kullanış ÅŸekillerini kimse bilmiyor. Bakir olması ÅŸu anda bizim için bir avantaj. Åžov yapabiliriz.Â
button