Türk kadınının tasarımı anlaması biraz zaman aldı

Güncelleme Tarihi:

Türk kadınının tasarımı anlaması biraz zaman aldı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 02, 2008 00:00

18 yılda Beymen’e birbirinden farklı genel müdürler geldi, gitti. O hep kaldı. Ankara mağazasındaki marjinal stajyer, dört yıl önce Beymen Kreatif Direktörü oldu. 20 kişilik ekibiyle birlikte Beymen’in bütün görsel düzenlemelerini o yapıyor.

Moda çekimlerinin stylinglerine o karar veriyor. Her sezon Beymen kadınına nasıl bir hayat tarzı vaat edeceklerinin fikri ondan çıkıyor. Murat Türkili, Beymen’de geçirdiği yılları ilk kez bu kadar detaylı anlattı. Ve ortaya Türk kadını ile bir dolu bilinmeyen çıktı: "10 yıl önce bir tek Versace Classic’i bilirlerdi. Sonra saçlarına röfle yaptırıp Moschino giyinmeye başladılar. Şimdi bütün markaları biliyorlar. Tasarımcısının adını tam telaffuz edememeyi ayıp sayıyorlar. www.style.com’dan defileleri izleyip kendilerine dosyalar hazırlıyorlar. Bir yıl önceden seneye neler istediklerine karar veriyorlar. Hazırladıkları dosyaları Beymen’e gönderip sipariş vermemizi istiyorlar. Bu tip dosyacı kadınların sayısı gittikçe artmaya başladı."

MOBİLYALAR EN KLASİĞİNDEN

10 yıl önce Akmerkez mağazayı düşünüyorum. Bu kadar çok marka yoktu. Versace Classic en çok satan markaydı. Mağaza Hasan Mingü’nün tasarladığı ahşap mobilyalar ve ferforje masalarla doluydu. Müşterilerimizin yüzde sekseninin evi Beymen Home’du ve onların evinde de ferforje baskındı. Mobilyalar en klasiğinden İngiliz tarzıydı. Koltukların üzerinden goblen yastıklar eksik olmazdı. Herkesin evinde mutlaka İngiliz çalışma masası ve yeşil lambalar vardı.

EŞARBI BOYNUNDAN SARKARDI

Beymen kadını eşarbı boynundan sarkan, diz üstü tayyörlü, tip top bir kadındı. Bazıları eşarbı çantalarına bağlayarak farklılık yaratırdı. Ya babet ya da ufacık topuklu ayakkabılar giyerlerdi. İster istemez o dönemde çektiğimiz reklam kampanyasında bu tip kadınlar kullanılırdı. Yakası kürklü paltosuyla çocuğunu emziren kadını hatırlarsınız. Çocuk da yaparım, kariyer de, lafını ilk biz söylemiştik yani. Çalışan kadınlar yeni yeni konuşulmaya başlamıştı. Hálá çorapla ayakkabı giyilirdi.

MUTLAKA EVLİYDİLER

Markaların artmasıyla birlikte kadınlar değişmeye başladı. Herkes saçına röfle attırdı. Röfleli saçlar Bluemarin, Moschino, Helmut Lang gibi markaları satın alır oldu. Beymen Kadını da değişti. Michael Mckay’la birlikte moda fotoğraflarını yurtdışında çeker olduk. Beymen mağazacılığını ve Beymen hayat tarzını yansıtan karelerdi bunlar. Kadınla erkek yanyanalar ve mutlaka gülüyorlar. Aynı evin içinde yaşıyorlar, mutlaka evliler, sevgili olamazlar. Çocukları var, onlar da Beymen Kids’den giyiniyorlar.

ARTIK DAHA MODERNLER

Sonra moda mağazacılığı değişmeye başladı. Daha çağdaş ve modern tasarımların yer aldığı bir moda ortaya çıktı. Türk kadınının markaları ve tasarımı anlaması biraz zaman aldı. İlk yıllar ortaya karman çorman ve rüküş görüntüler çıkıyordu. Bence her şey rayına 4 yıl önce oturdu. Artık kadınlar çok daha modern ve kendi karakterlerine uygun giyiniyorlar. Bu biraz internet ve seyahatler sayesinde oldu. Evlerden İngiliz mobilyalar atıldı. Evler çok daha sade, çok daha modern olmaya başladı.

ERKEKLE KADINI AYIRDIK

Evlerle birlikte insanlar sadeleşti. Sokak yaşantısı başladı. Nişantaşı Beymen’le birlikte biz de daha çok sokağa çıkmaya başladık. İnsanlar artık öğlen yemeğini başka akşam yemeğini başka yerde yiyor. Tüm bunlar ister istemez bizim kampanyalarımıza da yansımaya başladı. Eskiden aile olarak değerlendirdiğimiz Beymen kadını ve erkeğini birbirinden ayırdık. Ayrı ayrı görüntülemeye başladık. Herkes kendi kimliğini ortaya koydu.

Bu yaz kadınlar geceleri sokağa yalnız çıkacak

Son dokuz sezondur fotoğraflarımızı Mert & Marcus çekiyor. Her çekimde mutlaka ben de bulunuyorum. Vermek istediğimiz mesaja birlikte karar veriyoruz. 2008 ilkbahar-yaz fotoğraflarını kasım ayında Ibiza’da çektik. Bu kampanyada özellikle geceyi görüntüledik. Kadın mankenimiz Gemma Ward, erkek Oriol Elcacho. Yaz denince benim aklıma hep sokaklar ve gece geliyor. Yaz mevsiminde insanlar gündüz güneşin enerjisini toplayıp, gece harcıyorlar. Güneş battıktan sonra insanlar bir anda değişebiliyorlar. Gündüz iş toplantısında kravatı ile oturan erkek gece bir barda masanın üstünde dans edebiliyor. Kadınlar da geceleri kendilerini daha özgürce ortaya koyuyor. Bu seneki yaz kampanyasında geceleri özgürce gezen ve eğlenen kadını yansıtmaya çalıştık. Vahşi ve kendinden emin. İnsanlar onu arzulayabilirler ama o istediğini seçer. İsterse yalnız gezer, yalnız olmaktan da mutludur. Bu seneki koleksiyonda uçuşan rengarenk şifon abiyeler ağırlıkta. Eskitilmiş altın renkli veya antik pirinç özel döküm el yapımı büyük kolye ve büyük metal bileziklerle tamamlanıyor. Leopar desenli mini elbiseler yazın da var. Afrika kültüründen esinlenerek yorumlanan kamuflaj deseni, payet ve boncuklarla süslenerek yeni bir anlatım kazanıyor.

FAVORİ MARKALARIM

Görevim gereği her markaya eşit mesafede durmam gerekiyor ama benim favori markalarım tabii ki var. Marc Jacobs’ın pantolon kalıplarını severim, Jil Sander’in gömleklerinden vazgeçemem, Paul Smith’in esprili şallarını alırım. Kadında ise Ninna Ricci, Marc Jacobs, Marni, Lanvin ve Balenciaga özellikle bu yaz harika.

BEYMENLER’DEYENİ ÇÖZÜM

Ben Beymen’de işe başladığımda sadece Beymen’in tasarladığı ürünleri satıyorduk. Mağazamızın adı da doğal olarak Beymen’di. Müşterilerin talep ve ihtiyaçları sonrasında moda markalarını Türkiye’ye getirir olduk ve yaptığımız işin boyutu değişti. Metrekareler büyüdü. Beymen markası, sattığımız yüzlerce dünya markasından biri oldu. Ama yıllardır Beymen markası ve Beymen mağazası ayrımı şirket içinde de tartışılır durur. Yeni çözüm modelimiz şu: Sadece Beymen ürünlerinin satılacağı yeni bir mağazacılık başlatıyoruz. Beymen markasıyla yurtdışına da açılacağız. İlk mağaza Beyrut’ta olacak.

GARİP KILIKLARIMLA CEM BOYNER’İN DİKKATİNİ ÇEKMİŞ OLABİLİRİM

Cem Boyner’le ilk kez Ankara’da bir sabah kahvaltısında tanıştık. Zekasından çok etkilenmiştim. Beymen Academia’da birinci olduğumda ona ilk kez sarıldım. İlk zamanlar uçuk kaçık giyim tarzımla dikkatini çektiğimi tahmin ediyorum. Çok garip kılıklarla karşısına çıktığımı hatırlıyorum. Sonra duruldum, piştim, yaratıcılığımın hepsini işime aktardım.

Marjinal stajyerin kreatif direktörlüğe giden yolu

Karadeniz Ereğli’de doğdu. Bir yaşına basmadan annesi ile babası boşandı. Babasını hiç tanımadı. Annesi Ereğli’nin en önemli terzilerinden biriydi. Evleri şıklık yarışındaki kadınlarla dolup taşardı. Demir çelik fabrikasından dolayı şehirde sosyal yaşam çok hareketliydi. Sürekli kıyafet konuşuluyordu: "Çocukluğum annemi giyinip süslenirken izlemekle geçti. O ve arkadaşları inanılmaz güzel giyinirlerdi. Yedi yaşına geldiğimde kendi kendime pantolon kalıbı çıkarabiliyordum. Annemin yeni diktiği golf pantolonun altına giyecek uygun ayakkabı bulamayınca, pazar günü ayakkabıcı açtırırdım mesela. Farklı bir estetik duyarlılığım vardı. Klasik olanı pek sevmezdim. İlkokuldayken bile yerlere kadar inen upuzun bir tüvit palto giyerdim. Beşinci sınıfa kadar saçımı hiç kestirmedim. Bu şekilde yetişmemin en önemli nedeni annemdir."

Özel bir kolejde okudu. Ortaokuldayken kolej, Anadolu lisesine çevrildi. Annesi verilen eğitimi beğenmediği için apar topar Ankara’ya taşınma kararı aldı. Ankara’da tanıdık ne bir akraba ne bir arkadaş vardı. Annesinin Ankaralı bir sevgilisi varsa bile Murat bunu bilmiyordu. Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’ne başladı.

Lise ikinci sınıftayken çocukluk arkadaşına yazdığı mektupta şöyle demişti: "Sevgili Ahmet, bugün ilk defa Kızılay’daki Beymen mağazasından içeri girdim. Ankara’ya yerleştiğimde beş metre boyundaki devasa vitrinleriyle ilgimi çeken bu mağazaya olan hayranlığım bir kat daha arttı. Günün birinde Beymen gibi bir yerde çalışmayı ne çok isterim. Benim için dua et olur mu?" Bu satırları yazdığında dileğinin gerçek olacağını, nereden bilebilirdi? Yıllar sonra Beymen’de işe başladığında böyle bir mektup yazdığını unutmuş, arkadaşı gösterdiğinde şoke olmuştu.

ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü birinci sınıfta okurken, atık malzemelerden bir defile yapması gerekti. Soluğu Beymen’de aldı. Kendini tanıttı, tasarım öğrencisi olduğunu, 80-90 tane Beymen poşete ihtiyacı olduğunu söyledi. Nitekim o kağıt poşetler defilede ceket, etek, elbise olarak form buldu. İzleyiciler arasında Beymen Ankara Mağaza Müdürü Betigül Selçuk da vardı. Gördüğü şeylerden çok etkilenmiş, defile sonrasında Murat’ın yanına giderek, "Beymen’in İstanbul’da yaptığı beyin fırtınası toplantılarına katılmak ister misin?" diye sormuştu.

Defilenin videosunu kolunun altına alarak, İstanbul’a gitti. Görüşme sonunda Beymen’den iş teklifi aldı. Ankara mağazasının yarı zamanlı elemanı olmuştu. Görev tanımı yoktu. Okuldan arta kalan her saniyesini mağazada geçiriyor ve dokunduğu her köşeyi aydınlatıyordu: "Ürünlerle ilgileniyordum, müşterilerle ilgileniyordum. Mağaza içinde çeşitli enstelasyonlar yapıyordum. Hiç unutmuyorum, bir gün mağazanın en tenha katı için kraft kağıtlarından mankenler yaptım. Kılıkları onlara giydirdim. Betigül Hanım gördü, çok beğendi. Neden tüm mağazaya yapmıyoruz dedi. Ve iki gün içinde yüze yakın manken yaptım. Mağazadaki bütün koleksiyonu kraft kağıdından yapılmış mankenlere giydirdim. Müşteriler çok şaşırdılar. Beymen herkese kendisini ifade etme özgürlüğün veren bir kurum. Eğer içinizde bir yaratıcılığın varolduğunu anlarlarsa özgür bırakıyorlar. Bana da yüzde yüz özgürlük verdiler. Hiç unutmuyorum bir gün, Beymen Studio’nun yeni koleksiyonu mağazaya girecek. Koleksiyon çok canlı ve hareketli. Mağazanın ruhu ile tamamen zıt. Bir gecede bütün koltukların kılıflarını değiştirdik. Askıların hepsini doreye boyadık. Aceleden boyayı kontrol etmemişiz. İlk asılanların hepsi boyandı. Bu tip zararlar verdiğim de oldu yani..."

Hayallerini Paris süslüyordu. Moda tasarımcısı olmak istiyordu. Okuldan sonra gitti moda evlerinde staj yaptı. Yaz tatili için Türkiye’ye döndüğünde annesi Ankara Beymen’e gidip Betigül Hanım’ı ziyaret etmesi için ısrar etti. Onu gören Betigül Hanım telefona sarılıp, İstanbul’u aradı. Murat geldi, telefona veriyorum dedi. Telefondaki ses iş görüşmesi için İstanbul’a gelip gelemeyeceğini soruyordu. Ertesi gün İstanbul’a geldi ve bir daha Ankara’ya dönmedi. Bırakın kalacak evi, yanında yedek kıyafeti bile yoktu ama işe başlamıştı. 15 gün içinde Paris’teki evini İstanbul’a taşıdı ve İstanbul’a yerleşti. Yıl 1995’ti.

Geldiği ilk yıl Beymen Academia yarışmasına katıldı ve kazandı. Moda tasarımcısı olma isteği hálá zirvedeydi. Academia için hazırladığı koleksiyon ona iyi gelmişti. Aynı yıl hayatına giren üçüncü bir kadın, kariyer planlamasını yapmakta çok yardımcı oldu: "Annemden ve Betigül Hanım’dan sonra hayatımda iz bırakan üçüncü kadın Beymen’in o zamanki Genel Müdürü Nur Akgerman’dı. Bana Türkiye’de çok moda tasarımcısı var ama görsel düzenlemeler konusunda uzman biri yok, bu işin bir okulu da yok demişti. Bu işin üzerine gidersem Türkiye’de önemli bir isim olabileceğimi söylemişti. Sözünü dinledim ve hiç pişman değilim. Artık dört dörtlük bir mağazacı gibi düşünebiliyorum. Hem moda tasarımı yapıyorum, hem görsel düzenleme yapıyorum, hem moda kampanyasında styling yapıyorum. Bu çorbanın tuzunu da biberini de yağını da ben ekliyorum."

Nur Akgerman görevden ayrıldıktan sonra yerine Michael Ellies Jones geldi. Beraberinde gelen pazarlama direktörü Michael Mckay, Murat Türkili’nin hayatındaki bir diğer önemli kadın oldu. Ondan dünya mağazacılığının nasıl olması gerektiğini öğrendi. O dönemde sanat direktörü oldu. Beymen’in şimdiki Genel Müdürü Esel Çekin görevi dört yıl önce devralınca da Murat Türkili, kreatif direktörlüğe yükseldi. Birlikte birbirinden harika işlere imza attılar. Esel Hanım, Türkili’nin hayatındaki önemli kadınlardan sonuncusuydu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!