Türk halkı düğünde eğlenir

Güncelleme Tarihi:

Türk halkı düğünde eğlenir
Oluşturulma Tarihi: Mart 01, 1998 00:00

Haberin Devamı

Türk halkının yakınması ve ahlayıp oflaması boldur. Bazen çalışıp didinmekten, bazen de aylaklıktan bunalır, canı sıkılır. Yine bacasından duman tüter ve puflayıp durur.

Sıkıntısı boldur da, eğlencesi nasıldır acaba? Derdini, tasasını nasıl unutur?.. Nasıl ferahlayıp coşar, nerede hoplayıp zıplar?.. Anadolu'nun eski ürün ve bağ bozumu şenlikleri artık kalmamıştır. Yani diğer ülkelerde bolca görülen festivaller bizde yoktur. Geçen akşam, televizyonda Rio Karnavalı'ndaki azgın dansları ve vur patlasın eğlenen insanları görünce, aklıma düştü. Halkımız nerede ve nasıl eğlenir diye merak ettim. Önce aklıma televizyonun kendisi geldi. Ama televizyon ancak bir dikizleme aleti. Size gösterilen eğlenceye bedenen katılamıyorsunuz. Sadece uzaktan yutkunarak bakabiliyorsunuz.

Sonra da sinemaya, tiyatroya, gazinoya, konsere, meyhaneye, diskoya gidenleri düşündüm. Kara para ve gri paranın bollaşması üzerine ülkemizde pıtırak gibi restoranlar, barlar ve diskolar açıldı. Hatta, günde üç öğün yapılan iç çamaşırı defilelerinin de meraklısı boldur. Ama bunlar kaç kişidir. Olsun olsun halkın yüzde 5'idir. Haydi, güzel hatırınız için yüzde 10'u olsun. Pekiyi, geri kalanı nerede eğlenir?.. Düşüne taşına büyük gerçeği buldum.

TÜRK HALKI DÜĞÜNLERDE EĞLENİR!..

*

Nedenlerini şöyle bir sıralayalım:

1. Düğünler bedavadır.

2. Halkımız evlenmeden duramaz. Siz direnseniz bile ananız, babanız ve yakınlarınız mutlaka sizi başgöz ediverirler. Siz Hanya ve Konya'yı görürken, onlar da sizin mürüvvetinizi görmüş olurlar. Böylece düğün bol olunca, düğün salonu da bollaşır. Hangi semtte oturursanız oturun, yayan gidebileceğiniz kadar yakınınızda mutlaka bir düğün salonu vardır.

3. Düğünlere çoluk, çocuk, boncuk gidebilirsiniz. Sinemaya tiyatroya çocuk almazlar ama, siz düğüne bebeğinizi bile götürebilirsiniz. Hatta arka masalardan birinde altını da değiştirebilirsiniz.

4. Düğün halkı çoğunlukla tanıştır. Etrafta çekineceğiniz yabancı pek yoktur. Utanıp sıkılmadan kalkıp göbek atabilirsiniz.

5. Kuru ve yaş pasta ile limonata bedavadır. Biracı ve rakıcılar için, her düğün salonunda ayrıca bir bar vardır. Az bir paraya müzik ve dans refakatinde gazino muhabbeti yapabilirsiniz.

6. Biraz yaşlıcaysanız oğlunuza, kızınıza hayırlı bir kısmet bakınabilirsiniz. Gençseniz, uzaktan kesişme olanağı vardır. Yürekliyseniz, dansa bile kaldırabilirsiniz.

7. Eğer düğünler olmasaydı, Türk halkı kişi başına ortalama 5 kilo daha şişman olurdu. Hamam kadar sıcak bir yerde tepinerek oynamak sauna işlevi görür ve sizi fazla kilolarınızdan kurtarır. (Diyet yapacağım diye gırtlağından kesip kendine eza cefa edenlere her hafta iki düğün tavsiye ederim.)

Düğünün faydaları aslında anlatmakla tükenmez. Bizim zamanımızın akerdionlu, trompetli, tangolu, valsli düğünleri tedavülden kalktığından, yeni düğün adetlerini öğrenmek için biraz düğün dolaştım ve Adnan Topçu'yla konuştum.

*

Adnan Topçu, yıllardır düğünlerde türkü söyleyerek geçinen bir türkücü. Deneyimli ve sesi güzel olduğu için sahneye en son çıkıyor ve çok tutuluyor. Gecede 3-4 düğüne çağrıldığı oluyor. Türkücünün iyi olması, düğün sahibi için yakın salonlar arasında bazen tercih nedeni olabiliyor. Adnan, İstanbul doğumlu. 13 yaşındayken işçi olan babası vefat edince okulu bırakmış. Türlü işe girip çıkmış.

Hepsinde de usta olmuş ama, sıkılıp bırakmış. Çünkü gönlünde hep türkücü olmak ve insanları eğlendirmek yatarmış.

‘Düğün türkücüsü ile kaset veya televizyon türkücüsü arasında ne fark var?’

‘‘Düğün türkücüsünün repertuarı çok zengin olmalı. Düğün sahibi, Anadolu'nun her şehrinden ve her yöresinden olabilir. Giresunlu'ya zeybek, Urfalı'ya horon okudun mu, daha düğünün ortasında dehlerler adamı. Gazino veya radyo türkücüleri içinde 20-25 türkülük bir repertuarla ömür geçirenler var. Ama ben en az 500 türkü bilmek zorundayım. Onlar sadece kulağa seslenir. Biz insanın bütün bedenine sesleniriz. Yani düğüne gelen konuğu oynatmazsan bittin!..’’

‘‘Düğün türkücülüğüne başlaman kolay oldu mu?’’

‘‘İşe girmek çok zor oldu. Nerelisin diye soruyorlardı. Ben de saf saf babam Artvin'lidir diyordum. Onlar da işe almıyorlardı.’’

‘‘Nedenmiş?’’

‘‘Sonra Alevi arkadaşlarım uyardı. Sıvas'lıyım de diye!’’

‘‘Niyeymiş o?’’

‘‘Çünkü düğün sahipleri sazcıların ve türkücülerin Alevi olmasını tercih ediyorlarmış. Alevi'ler, iyi müzikçi olurlarmış diye... Ben de zaten birçok semah biliyordum. İşin içine Sıvas'ın Şarkışla'sı da girince işe başladım.’’

‘‘Düğünlere gördüğüm kadarıyla birçok genç geliyor. Onlar pop müzik istemiyorlar mı?’’

‘‘İstiyorlar, ama düğün masrafını çeken ve hatırlı konuklar orta yaşlı oluyorlar. Onlar da düğünde türkü söylenmesini istiyorlar çok şükür. Yani parayı veren düdüğü çalıyor...’’

‘‘Sence İstanbul'da kaç düğün salonu vardır?’’

‘‘Tam bir bilgi yok ama, 1500 taneyi geçer. Sadece Gültepe'de 5, Sanayi Mahallesi'nde 7 tane var.’’

‘‘Düğün türkücülüğünün zor tarafları var mı?’’

‘‘Olmaz olur mu?.. Bitlis'linin düğününde bir adam çıkar Giresun Karşılaması ister. Söylesen damadın babası kızar... Söylemesen herif hır çıkarır. İsteklerinin olmamasını erkeklik meselesi yapan adam çok bizde... Hele iki de bira çektiyse!.. Bir de aşka gelen ülkücü gençler ‘‘Çırpınırdı Karadeniz’’ şarkısını isterler. Söyledin mi bu defa solcu gençler ‘‘Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz’’ı isterler... Düğün halkı bir yanda oynamak ister. İlk yıllar sahnede apışıp kalıyordum.’’

‘‘Kavga çıktığı da oluyor mu?’’

‘‘Olmaz mı?.. Bizim millet kavga etmeden eğlenemiyor diye düşünüyorum artık! Daha geçenlerde Sanayi Mahallesi'nde bir düğünde 15 kişinin kafası yarıldı. Arada benim de dayak yediğim oldu!..’’

‘‘Seninki de tehlikeli bir meslekmiş.’’

‘‘Ama asıl büyük tehlike, mikrofonu kaptırmaktır. Özellikle Güneydoğulular'ın sesleri yanık ve güzel oluyor. Birisi masum masum gelir, bir türkücük söylemek için mikrofonu ister. Dalgaya düşüp verdin mi yandın. O, mikrofonu emmioğluna devreder. Üç, beş türkü sonra emmioğlu dayı oğluna aktarır. Sen de ellerinden çekip alamazsın. Çünkü Güneydoğulu düğün halkı aşka gelmiş memleketlisini alkışlamaktadır. Zorla alsan adamı paralarlar maazallah... O tip düğünler, sabaha doğru biter.’’

*

Adnan'a söz verdim. Bir düğünde arkasında bağlama çalacağım.

Düğünlerin ünlü türkücüsü ADNAN TOPÇU:

Türkünün tanesi 300 bin liraya gelir

Düğünlerin ünlü ve deneyimli assolisti Adnan Topçu, ‘‘Düğün başına solit altına 3-4 milyon verirler. Piyanist dediğimiz org çalan arkadaş da 4 milyon filan alır. Bana çalan darbukacı arkadaşlarımın yevmiyesi 500 bin ile 1 milyon arasındadır. Alaturkaya (bahşişe) çıksınlar diye onlara biraz da kasıtlı olarak az para verilir. Bağlamacı 2 milyon lira alır. Ben ise düğün başına 6 milyon alırım. 20'ye yakın türkü söylerim. Böylece türkümün tanesi 300 bin liraya filan gelir. Bunca yıldır türkü söyleyerek geçiniyorum. Sesim de güzel olmalı ki, aynı gece 3 düğüne birden çağırdıkları oluyor. Ama bazı şarkıcıların gazinoda veya televizyonda üç şarkı söyleyip birkaç milyarı nasıl kazanabildiklerini anlayabilmiş değilim... Ses ise beş aşağı, beş yukarı aynı ses... Türküler aynı türküler... Bazen, bu arkadaşlar acaba İtalya'nın La Scala operasından geldiler de bizim haberimiz mi yok diyorum kendi kendime!..’’

Huysuz İhtiyar, altmışından sonra röportajcılığa heves etti.

Ahlaya oflaya düğün salonlarını dolaştı. Düğün türkücüleriyle sohbetler etti

‘‘Düğüne gelen konukları oynatamadın mı bittin. Piyasada bir daha iş bulamazsın!..’’ diyor Adnan Topçu...

‘‘Halkımız zaten dertlidir... Ben de programıma hüzünlü bir iki türkü ve deyişle başlarım. Düğün halkının içini kasten biraz daha karartırım. Ama ardından Misket havalarına geçip birkaç da Roman patlattım mı, artık milleti kim tutar?.. Bütün konuklar bir oh çekip kendilerini piste atarlar. Yorgunluktan bitip kanter içinde kalana kadar oynarlar. Oynamaktan bayılanları gördüm.

Ama kapanmış türbanlı kızlar herkesten daha güzel oynarlar... Değme dansçılara taş çıkartırlar. Belki üzerlerindeki baskıdan, belki de düğünde oynamak sevaptır dendiğinden!..’’

Adnan Topçu bir ‘‘asker vedasında’’ 92 yaşında bir nineyi de oynatmış. Ninecik önce ‘‘Tövbe tövbe günahtır evladım!’’ filan demiş. Ama Misket havasına daha fazla dayanamamış. Sonunda başına bir hal gelmesin diye zar zor oturtabilmişler yerine... Nine, oturduğu yerden mikrofonla iki de güzel türkü patlatmış.

Adnan Topçu'nun anlatırken gözlerinin dolduğu ve unutamadığı bir oynama anısı var.

‘‘Bir gece sahnedeyken oturduğu yerde

oynayan bir delikanlıya gözüm takıldı. Delikanlı herkesten daha keyifle hoplayıp zıplıyor, ama kalkıp piste gelmiyordu. Ben de delikanlıya mikrofondan laf attım. 'Oturarak oynanmaz, piste çık da boyunu görelim!' dedim. Delikanlı eğildi, yerden aldığı iki koltuk değneğini havaya kaldırıp salladı. İki bacağı da yoktu... Güneydoğu gazisiymiş!..’’

Davulsuz düğüne eksik düğün derler!

‘‘Bizim milli sazımız bağlamadır denir. Ama bana kalırsa aslında davuldur. Ramazanda, bayramda, seyranda davul çalınır. Delikanlılar askere davulla yollanır. Anadolu'nun birçok yöresinde davulsuz düğüne eksik düğün derler. Bu yüzden düğün sahiplerinin çoğu dışardan davulcu tutar getirir. Biz türkücüler, davulcu çalıştırmayı pek istemeyiz. Davulcu alaturaya bir çıktı mı geri çağırmanın artık mümkünü yoktur. Davulunu gümlete gümlete masaları tek tek dolaşıp 1 saat bahşiş toplar. Biz de sahnede sap gibi kalırız. Kafamızın davul gibi şişmesi de cabası!..’

En önemli an: Takı töreni

Düğün türkücüsü Adnan Topçu, takı törenlerini şöyle anlatıyor:

‘‘Aslında düğünlerin çoğu takı uğruna yapılır. Köylüler düğünlerindeki takı ve para takma adetini kent düğün salonlarına taşımışlardır. Düğün sahibi, düğün masrafını takılardan çıkarmak ister. Çoğu zaman çıkarır da... Bu nedenle takı törenleri en az bir saat sürer.

Takı törenlerinin bir de çığırtkanı vardır. Bir takıldıysa mikrofonda beş diye ilan eder. Damadın dayısının taktığı 20 markı 100 mark yapar. Piyasayı kızıştırır. Kız tarafı bakar ki oğlan tarafı fena bastırıyor. Onlar da altta kalmamak için beşer milyonlukları takıştırırlar damadın yakasına...

Ayrıca, takı takmak konuklar için de önemli bir andır. Takıyı takarken mutlaka resim çektirirler ve cömertliklerinin belgesi olarak evlerinde baş köşeye asarlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!