Güncelleme Tarihi:
Yunanistan'ın ünlü şarkıcısı Angela Dimitriu'dan HÜRRİYET'e özel
Aşk bence, yanındaki insanı anlamaktır. Ağladığı zaman onunla ağlamak, güldüğü zaman onunla gülmek. Bu arada saygı da olacak elbette.
Angela Dimitriu'yu Türkiye ‘‘Margarites (Papatyalar)’’ ve ‘‘Ehoume Ke Leme (Herşeyden Önce)’’ adlı şarkılarıyla tanıdı, sevdi. Öyle sevdi ki, Angela Türkçe şarkı söylemeden Türkiye'de ‘‘Platin Plak’’ sahibi olan ilk Yunanlı kadın şarkıcı olarak tarihe bile geçti.
Angela'yla dünün ünlü hapishanesi, bugünün ‘‘Avrupa'nın En iyi Oteli’’ Four Seasons'ta buluştuk. Otelin direktörü Levent Gürçay, asistanları Çiğdem Gülünmez ve Anet Çalıbaşı'yla kapıda karşıladı konuklarını. Sonra çıktık 416 no.lu Kral Dairesi'ne. O anda boynuma sarıldı, yanaklarıma iki öpücük kondurdu Angela; ‘‘Bana yıldız olduğumu hissettirdiniz, işte inanılmaz Türk konukseverliği’’ diyerek.
ANNEANNESİ İSTANBUL'LU
416 no.lu Kral Dairesi'nin çiçeklerle bezeli mini balkonu tam Ayasofya'ya karşı. Angela Ayasofya'ya baktı, baktı, gözlerinden iki damla süzüldü.
‘‘Anneannem İstanbullu. 1924 mübadelesinden sonra tek bir bavuluyla Yunanistan'a dönmüş. Onun için ne zaman İstanbul denilse gözlerim yaşarır. Ayasofya'ya bakarken onun burada yaşadığı günleri düşündüm, hüzünlendim. Bu benim İstanbul'a ikinci gelişim. Bence ülkelerimizin yakınlaşmasını sadece son deprem felaketine bağlamak bence büyük haksızlık. Ne olur, yakaladığımız bu güzelliği devam ettirelim. Bütün kalbimle söylüyorum ki, burada kendi ülkemde gibiyim. Bu ne konukseverlik, bu ne yakın ilgi, şaşkanlık içindeyim. Buna küçük bir karşılık olarak yeni kasetimdeki iki şarkı için İstanbul'da klip yapıyorum. İstanbul'un çeşitli güzellikleri eşliğinde söylediğim yeni şarkılarım 20 Kasım'dan itibaren bizim televizyonlarda ekrana gelecek.’’
Bizim Ege zeybeğine Yunanlılar Zembekiko diyorlar. Angela Dimitriu'nun şarkılarında hem ağır ritmli zembekiko'lar var, hem de kan kaynatan Arap ritmleri.
‘‘Zeybek havasının kökeni İzmir'dir. 1979'da yaptığım ilk plağım bir zeybek havasıydı. Ondan sonraki albümlerime de hep zeybekler, çiftetelliler aldım. Kadın sesiyle zeybeği ülkeme sevdiren ben oldum. Ne müzik, ne dans eğitimi gördüm. Evde kaset dinleyerek başladım. Araplar da beni çok seviyorlar. Buraya gelinceye kadar çok emek verdim, sıradan bir yıldız değilim, bu noktaya şansla gelmedim. Ben Yunanistan'da şu anda 1 numarayım, rakibim yok.’’
MUAZZEZ ERSOY GİBİ
Angela'nın yaşam öyküsünü dinlerken gözümün önüne Muazzez Ersoy geldi.
‘‘Çok fakir bir aieleden geliyorum, çok parasızlık yaşadım. Fakir bir mahalledeki küçüçük evimizde su bile ısıtımazdık. İkisi erkek üç kardeş ve anne. Babam küçük yaşta bizleri terkettiği için bize annem baktı. Şarkıcı olmadan önce bir iplik fabrikasında işçilik yaptım. Oradan ayakkabı fabrikasına geçtim, sonra da bir kasetçide tezgahtar oldum. O kasetleri satarken bir gün insanların gelip oradan benim kasetlerimi alacaklarını biliyordum. Şarkıcılıktan kazandığım ilk küçük parayla mahallemizin bakkalından salam, sosis, çikolata, patates, domates alıp komşularımıza dağıttım. Şimdi çok iyi bir hayat yaşıyorum, iki çocuğumun da gelecekleri garanti altında. Annem kraliçeler gibi yaşıyor, hatta bizi küçük yaşta terkeden babam bile.’’
45 YAŞINDA BABAANNE
Şimdi sıkı durun. Böylesine genç, diri, hareketli, cıvıl cıvıl biri nasıl olur da...
‘‘Ben 45 yaşında, torun sahibi bir büyükanneyim. İki çocuğum var. Biri 14 yaşında olan kızım Olga, öteki 27 yaşında olan oğlum Vangellis. Ben 16 yaşımda evlendim. Hamile kaldığım için evlenmeye mecbur kalmıştım. Olga benim adıma kayıtlı. Ona hem annelik, hem babalık yaptım. Bunları ilk kez size açıklıyorum, kimse bilmez.
GELELİM ERKEKLERE
Biraz da bizim cinslerden konuşalım artık. Angela büyük salonda bir tur atıp dikkatle yüzüme baktı, sonra yine boynuma sarıldı. Meğer amcasının ikizi gibiymişim.
‘‘Erkeğin önce yüzüne bakarım, çünkü o bir aynadır, Erkeği yüzünden anlarım. İkinci baktığım yer elleridir, temiz mi değil mi diye. Sonra dişlerine bakarım. En sonunda da giyinme tarzına bakarım. Konuşmaya başladığımda kullandığı ilk on kelimeyle onu çözerim.Asla çapkın bir kadın değilim, utangacım. Hayatımda biri varsa onu asla aldatmam. İlk adımı asla ben atmam, hep erkekten beklerim. Yanıma gelen her yakışıklı erkeğe seni beğendim diyen kadınlardan değilim. Bu arada hemen söyleyeyim Türk erkekleri bizimkilerden daha yakışıklı. Ayrıca bir o kadar da dürüst. Atina'ya sizlere hayranlık ve büyük bir sevgiyle dönüyorum.’’
Biz de vergiden çalıyoruz
Türk şarkıcılarından Mustafa Sandal ve Tarkan'ı beğeniyorum. Muazzez Ersoy da güzel bir ses. Bir de Sertap Erener var. Yunanistan'a geldiğinde beni beğendiğini söylediğini hiç unutmuyorum.
Her kadın aslında bir lady'dir. Çok iyi restorlara da giderim, sokak lokantalarında da yiyebilirim.
Yemek yapmayı çok seviyorum. Çok başaralı musakka ve fırın makarna ustasıyım. Bizim musakka patlıcan, kıyma ve beşamel sosla yapılır.
Bana ‘Yunanistan'ın Tina Turner'ı demeleri hoşuma gitmiyor, ben o kadar yaşlı değilim.
Gözlerimin asıl rengi kahverengi ama, değişiklik olsun diye çeşitli renklerde lens takıyorum.
Sevinçten, büyük başarıdan ağlarım. Çok hassasımdır ama, çok da kuvvetliyimdir.
Dünyada en beğendiğim sesler Madonna, Tina Turner, Celine Dion, Amr Diab, Tom Jones, Ricky Martin, Bon Jovi ve Elton John.
Biraz İngilizce, biraz Fransızca, biraz Almanca, çok az da Arapça biliyorum.
Pastel renkler çok hoşuma gidiyor. Bana en çok beyazın yakıştığına inanıyorum.
Futbolu çok severim, koyu bir Olimpiakos taraftarıyım.
Türk seyirciler çok sıcak, tıpkı bizimkiler gibi. Ama Türk'ler benim şarkılarımda çok daha fazla dans ediyorlar.
Bizde de vergi kaçakçılığı var, hepimiz çalıyoruz. Şu aralar bizim Maliyede çok iyi kontrol var, herkesin mal varlığı inceleniyor. Hepimiz yakın markajdayız.