Oluşturulma Tarihi: Mayıs 03, 2005 23:53
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu hakkında, Ermeni iddiaları yüzünden soruşturma açan İsviçre ile başımızın dertte olduğu şu günlerde, elime bir mektup geçti benim. Konu yine İsviçre. Bir İsviçre vatandaşı ile bir İtalya vatandaşı, La Tribune de Genève gazetesine Türkiye aleyhinde ‘ağır’ bir makale yazan bir Hıristiyan rahibe cevap veriyorlar. Türkiye’ye sahip çıkan bu insanların bir ortak özelliği var ki... benim gözlerimi yaşartıyor!
Herşey, Alain René Arbez adlı bir papazın (papaz diye vurguluyorum çünkü yazısını bu sıfatıyla imzalamış), ne üstüne vazifeyse artık, makalesiyle başlamış. (‘İsviçre’de düşünce ve ifade özgürlüğü vardır’ deme Corc, çünkü İsviçre’de Prof. Halaçoğlu hakkında adlî soruşturma açılmasının sebebi... Ermeni soykırım iddiaları hakkındaki fikirleri ve sözleri!)
15.05.2004 tarihli La Tribune de Genève’de Papaz Arbez, Türkiye’nin AB üyeliğine ‘Avrupalı olmadığı’ gerekçesiyle karşı çıkıyor. Bu fikrini yanlış iddialar ve Türkiye için kırıcı ifadelerle destekliyor:
- Erdoğan Hükümeti için ‘Müslüman’ Hükümet diyor mesela, kasıtlı olarak.
- Bizden ‘Konstantinopolis’in eski istilacıları’ diye söz ediyor
- Asırlar boyunca değerlerine ve sembollerine karşı savaştıkları bir medeniyet bölgesine katılmak için telaş içindeler, diyor.
- Orta Avrupa ve Balkanlar’da Osmanlılar’ın yaptığı katliamı unutmayın, diyor.
- Hoşgörülü diye yutturulan Osmanlılar, Bizanslı Hıristiyanları ve Ermenileri neredeyse ortadan kaldırdılar, diyor.
- Türkiye tarih ve coğrafya açısından herşey olabilir ama Avrupalı olamaz, diyor ve jeo-politik ve ‘dinler dengesi’ açısından AB üyeliğine karşı çıkıyor.
- Türkiye’nin uyuşturucu, kaçak işçi vs için geçiş yolu oluşturacağını iddia ediyor.
- Türkiye’nin adaylığını destekleyen Avrupalıların iki ‘şantaja’ başvurduğunu söylüyor: (1) AB bir Hıristiyan Kulübü olur (2) Dışlanan İslam yayılır.
- Avrupa Hıristiyan kökenlidir ve laikler bindikleri dalı kesiyorlar, diyor.
- Bu Avrupa’da, dışarıdan gelen 15-20 milyon Müslüman yaşıyor, bunlar da İslamcılık tehdidi oluşturuyor halbuki Türkiye’de çok az Hıristiyan kaldı, diyor.
- Radikal İslam giderek daha tehlikeli hale geliyor onun için gerçek demokratların İslam’ı içeriya almak değil, dışarıda tutmaları gerekir, diyor.
- Sanki Brüksel peki dese, Türkiye’de insan hakları iyileşecek mi, diye soruyor.
- Zaten Türk Hükümeti hâlâ Ermeni soykırımını tanımıyor, kanunsuz bir şekilde işgal edilen Kuzey Kıbrıs’ı boşaltmıyor, Kürtler’e ve Hıristiyanlar’a özgürlüklerini vermeyi reddediyor, diyor.
- Onun için Vatikan’ın tepkisi haklıdır... diye bitiriyor yazısını.
Hasılı, AB üyesi bile olmayan bir ülkenin bir papazının kaleme aldığı, bildiğimiz, alıştığız önyargılı, kötü niyetli ve saygısız bir yazı...
*
Ama bu papaz, hiç beklemediği bir yerden sert bir tepkiyle karşılaşıyor ve bocalıyor.
Bir İsviçreli ve bir İtalyan, yukarıdaki satırların sahibine çok ağır bir cevap veriyorlar, iki ayrı mektup göndererek: İsimleri Çetin Gabay ve Marcel Cavaliero.
Gabay, mektubuna ‘Önce kendimi tanıtmalıyım. Ben bir Yahudiyim, Türk kökenli bir İsviçre vatandaşı’ diye başlıyor. Ondan sonra, yukarıdaki terbiyesizliklere tek tek, layık olduğu cevabı veriyor.
‘Bizim’ Yahudilerimizin yıllardır yaptığı gibi. Osmanlı’nın, Hıristiyan İspanya’nın ateşe atma tehdidiyle din değiştirmeye zorladığı Yahudileri bağrına basışını, Hitler’in zulmünden kaçan Yahudi kökenli Alman profesörlere kapısını açışını hatırlatıyor. Avrupa’nın birçok yerinde 17’inci, 18’inci yy.da Yahudilerin ibadet hakkı bile yoktu, Vatikan İsrail’i Türkiye’den 44 sene sonra, sadece 1993’te tanıdı, diyor. Kürt cumhurbaşkanlarını, başbakanları hatırlatıp ‘tarihi oku biraz’ diye uyarıyor. 1915 olaylarını reddeden, acılara üzülmeyen bir tek Türk tanımıyorum, Türkiye ‘soykırım’ tanımını reddediyor, diyor. ‘Bunlar hafife alınır konular değildir. Nihai kararı tarihçilere bırakmak gerekir’ diye bitiriyor.
Diğer tepki-mektubun sahibi Marcel Cavaliero da ‘İtalyan kökenliyim, Yahudiyim, İstanbul doğumluyum ve halihazırda İsviçre-Türkiye Ticaret Odası’nın başkanıyım’ diye giriyor söze. Ve papaza ağır bir ders veriyor. Özetle diyor ki, sizin durumunuzda ve sizin görevinizde bir insanın birlik, hoşgörü ve sevgi vaazı vermesi gerekir, aksi değil. İsviçreli olarak üstünüze vazife olmasa da Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olabilirsiniz. 21’inci yy’da yaşıyoruz ve insanlar ve dinler arasındaki uçurumu derinleştirmek için geriye bakmak yanlış...
*
Papaz Arbez topluca cevap veriyor. Karşımızdaki insanı tanımak açısından şu ilk cümlesi mânidar:
‘Bir ülkeyle olan duygusal bağın objektif olmayı engellemesi doğal. Şahsî ekonomik ilişkiler de etkili oluyor tabii ki... Tepkiniz tipik Türk Yahudisi tepkisi...’
Aynı küstah tonda diyor ki ‘Cenevre’de Shoah anılırken ‘Ermeni Soykırımı’ dedim diye bir Türk Yahudisi bana saldırdı. (Nihai mektubunda, Çetin Gabay bir kez daha ağzının payını veriyor bunun: ‘Ne kadar abarttığınız ortada. Saldırdı dediğiniz bendim. Size ‘Öldürülen iki milyon Ermeni rakamını nasıl buldunuz, elinizde belge var mı?’ diye soracaktım, size beni ‘revizyonist’ olmakla suçladınız. Zaten görüyorum ki bu kez 1,5 milyon diyorsunuz, yani % 25 indirim yapmışsınız...’)
Papaz sonunda rengini belli ediyor: Türkiye’nin AB üyeliği bir İslam sorunudur, İslam veya İslamcılık, adını ne koyarsanız koyun... Ermeni soykırımını reddeden Türkler, tıpkı Auschwits’i reddedenler gibi, aşağılık revizyonistlerdir! İslam’ın tarihte Engizisyon, Haçlı Seferleri, nazizm ve komünizmin toplamından daha çok insan öldürdüğünü unutmayın.
Papazın saçmalıkları böyle sürüp gidiyor...
*
Çetin Gabay bu terbiyesize bir kez daha cevap veriyor.
‘Tipik Türk Yahudisi tepkisi öyle mi? Evet! Bizim hafızamız güçlüdür, tarihimizin en acı günlerinde bize kapısını açan Türkiye’yi savunuyoruz. Babam askerliğini 1912’de Türk üniformasıyla yaptı. Ben de 1949’da... Modern Türkiye’de tek bir Yahudi okulu yakılmadı, tek bir Yahudi mezarına Gamalı Haç çizilmedi beyefendi!
Son mektup yine Papaz Arbez’den geliyor:
Sizi kırmak istemedim, sadece bu tarihi konuların özgürce tartışılmasından yanayım. Zaten bugün Hıristiyarlar da Yahudilere karşı bir husumet taşımıyorlar. Yaşadığımız dünyaya (yani İslam’a demeye getiriyor) karşı iki toplumumuzun (Yahudi ve Hıristiyan) ortak değerlerine sahip çıkmak için, fikir alışverişimizi geliştirmeliyiz.. vesaire, vesaire...
*
Dedim ya, yalancı papaza karşı Türkiye’yi savunan bu İsviçreli ile İtalyan’ın bir ortak noktaları var: Onlar ‘bizim’ insanlarımız, ‘bizim’ Yahudilerimiz...
Bu toprağın insanları...
Ta 1492 yılını unutmayan bu vefalı kardeşlerimizin şu zor günlerde yanımızda olduğunu... inşallah günü geldiğinde biz de unutmayız!