Türk dizilerinin kaderini değiştirdi

Güncelleme Tarihi:

Türk dizilerinin kaderini değiştirdi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 07, 2009 01:00

Türkiye'nin en çok izlenen kanalı Kanal D'nin Genel Yayın Yönetmeni İrfan Şahin, başarısının sırrını kurduğu özel ekiplere ve Türkiye'deki değişen sosyal trendleri iyi analiz etmeye borçlu olduğunu söylüyor

Haberin Devamı

Türkiye’nin en çok izlenen kanalı Kanal D’nin Genel Yayın Yönetmeni İrfan Şahin, başarısının sırrını kurduğu özel ekibe ve Türkiye’deki değişen toplumsal trendleri iyi analiz etmeye borçlu olduğunu söylüyor. “Gümüş” dizisiyle yerli dizilere yurtdışı kapısını açan Şahin, televizyon ve dizi sektörü hakkında genç televizyonculara ev ödevi olacak önemli açıklamalarda bulundu.  

Kanal D yine sezonu birinci kapattı. Başarılı projelere imza attınız. Hemen hemen bütün dizileriniz büyük izlenirlik oranları yakaladı...
- Türkiye’de özel televizyonculuğun tarihi, 20 yıldır. Geçmişte diziler ayaküstü sohbetlerde ortaya çıkardı. Biri bir öykü anlatır, başka biri “Aaa bunu hemen dizi yapalım” der ve iki aya kalmaz çekimlere başlanırdı. Şu an için bu ekstrem bir örnek ama hâlâ bu anlayışın hakim olduğu bir sektörde çalışıyoruz. Diziler hâlâ plansız, programsız, belli araştırmalar yapılmadan çekiliyor. Bizim böyle bir anlayışımız olmadığı için dizilerimiz tutuyor. Özel bir ekip kurduk. Bizde bir diziye bir, hatta bir buçuk yıl önceden çalışmaya başlanır. Mesela eylül ayında ekrana gelecek olan “Hanımın Çiftliği” dizisini çekmeye biz 2008’in haziran ayında karar verdik. Yani yayına girdiği andan itibaren 15 aydır bu proje üzerinde hazırlık yapmış olacağız. Her şeyden önce ana hikâye üzerinde çok kafa yoruyoruz, tutup tutmayacağı konusunda araştırmalar yapıyoruz. 

Diğer dizilerde de durum aynı mı?
- Tabii ki... “Aşk-ı Memnu”nun çekimlerine başlamadan önce de tam bir sene hazırlık yaptık.  Eğer hazırlık sürecinde her şeyi hallederseniz önünüzü daha rahat görürsünüz, cast’ı daha sağlıklı oluşturursunuz. Mesela “Hanımın Çiftliği”nin yönetmeni bir yıl önceden belliydi. Dizinin 12 bölümlük senaryosu her şeyi ile bitmiş, çekilmeyi bekliyor.  

Nasıl bir ekip kurdunuz peki?
- Bizim bir araştırma ekibimiz var. Hem kendimiz kamuoyu araştırmaları yapıyoruz hem de başka merciler tarafından yapılan araştırmaları yakından inceliyoruz. Gençlerimizin, yaşlılarımızın, çocuklarımızın bütün yaşamsal özelliklerini öğrenmek, bizim en önemli aktivitelerimizden birisi. Tabii bu sadece diziler için değil, bütün yapımlar için geçerli. Ekibimizdeki herkes bir genel yayın yönetmeni gibi çalışır. Benim departman müdürlerim sadece kendi ekibinden değil kanaldan da sorumludur. Çalışanlarımı serbest bırakıyorum. Uzmanlık alanı olmasa bile özgürce o konu hakkında görüşlerini açıklıyorlar. Böyle olunca da haftalık toplantılarımızda çok yaratıcı fikirler ortaya çıkıyor. 

Yani “Kamuoyunun nabzını iyi tutuyoruz” diyorsunuz.
- Evet, buna bütün kalbimle inanıyorum. Ben zaten bir televizyoncunun “Nereden reyting alırım, hangi iş patlar” mantığıyla hareket etmesini yanlış bir felsefe olarak görüyorum. 

Peki, nasıl başlaması lazım?
- Toplumun beklentilerini, yeni toplumsal trendleri anlayarak işe başlamalı. Benim seyircim kim? Türk halkı. Türk halkının özellikleri nelerdir? Türk halkının ortalama yaşı 28’dir. Peki, Türk halkının endişeleri ve umutları nelerdir? Bugün Türkiye’deki en büyük problem ekonomidir. Baba geçim derdinde, anne çocuklarını iyi okutmak istiyor. Örneklere devam edelim. Bugün Türkiye’de Anadolu ve İstanbul sermayesi arasında büyük bir mücadele var. Türk insanının en büyük dertlerinden birisi de güvenlik. İnsanlar sokaklarda yürüyemez hale geldi. Aile kurumu yavaş yavaş çöküntüye uğruyor, aile bireyleri arasında bile ayrılıklar var. Evlilikler yürümüyor, aldatmalar boşanmalar çok arttı. Bunları hepimiz biliyoruz ama bunları bir televizyoncunun iyi analiz etmesi lazım.

Ne veriyorsunuz peki bu dert toplumuna? Dertlerini unutturacak yapımlar mı?
- Hayır, unutmak diye bir kavram söz konusu değil. Her toplum izlediği yapımda kendini görmek ister. Aile kurumu çöküyor dedik. “Yaprak Dökümü” neyi anlatıyor? Anadolu ve İstanbul sermayesi, taşra ve aristokrat sermaye kapışıyor dedik. “Binbir Gece” neyi anlatıyor? Sokaklar güvenli değil dedik. “Arka Sokaklar” neyi anlatıyor? Gençlerin en büyük sorunu eğitim ve tabii ki aşk sorunsalı dedik. “Kavak Yelleri”nin öyküsünde neler var? Evlilikler yürümüyor, aldatmalar, boşanmalar arttı dedik. “Aşk-ı Memnu”nun ana teması nedir?

Eğer tüm bu diziler bu kriterlerden, kamuoyu yoklamalarından yola çıkılarak hazırlandıysa vallahi bravo...
- Ben çalışanlarıma hep söylüyorum: “Halkın içinde olun, ne istediklerini iyi analiz edin.” Sokaktaki insanın duygu ve düşüncelerini iyi analiz ettikten sonra başarı kendiliğinden geliyor. Tabii bu da bir vizyon gerektiriyor. “Kanal D Türkiye’nin kanalı” diye boşuna söylemiyoruz.

ARAPLAR’IN TÜRKİYE’YE  BAKIŞI DEĞİŞTİ

Bir de sizin döneminizde Türk televizyonculuğu için çok büyük bir adım atıldı, dizilerin yurtdışına satılmasına başlandı.
- Bugün Türkiye’nin yurtdışında en başarılı olan ve yerli yapımlara yurtdışı kapısını aralayan dizi “Gümüş”tür. “Gümüş”ün yapımcısı benim. O zamanlar ANS’nin müdürüydüm. Basın aslında “Gümüş” dizisinin başarısını tam olarak anlayamadı. Bu diziyle birlikte bir anda Araplar’ın Türkiye’ye olan bakışı değişti. 

Galiba bundan sonra Türkiye’yi en iyi dizilerle tanıtacağız...
- Evet, ben de aynı fikirdeyim. Olaya “Dizi satıyoruz, para kazanıyoruz” mantığıyla bakmamak lazım. Evet, “Gümüş” çok izlendi ama çok da büyük bir tanıtım misyonu üstlendi. Türkiye’yi tanıtmak için milyonlarca dolar para harcıyoruz. Ama billbord’larla, turizm ilanlarıyla yeterli ilgi oluşturulmuyor. Sinema filmleri ve dizilerden daha iyi bir tanıtım yöntemi bence yok.  Yerli dizilerin Arap ülkelerinde gösterilmesi, turizmi ve ticareti inanılmaz destekledi. Bugün “Gümüş”ün çekimlerinin yapıldığı mekânlara özel turlar düzenleniyor. 

Sanırım Türkiye’nin dizi sektöründeki büyük rekabet, bize uluslararası yayıncılıkta çıta atlattı...
- Bence de... Dünyanın en büyük sektör dergilerinden Varity, “Gümüş”ü 2008’in en başarılı dizilerinden biri seçti. Diğer dizilerimiz de çok başarılı. Güney Amerika ülkeleri yıllarca soft opera dizilerini satarak inanılmaz paralar kazandı. Bizim diziler, Güney Amerika dizilerinden daha başarılı.

Dizilerimiz kaç ülkede yayınlanıyor?
- MBC, bizim dizileri tam 22 ülkede yayınladı. Bugün bizim diziler Türki Cumhuriyetleri’nin tamamında yayınlanıyor. Balkan ülkelerinden ve Ukrayna’dan acayip bir talep var. “Binbir Gece” Bulgaristan’da tuttu. Geçenlerde Bulgaristan’dan televizyon yöneticileri geldi. Bizden yeni diziler almak istiyorlar. Kanal D Romanya da bizim kanalın dizilerini yayınlıyor ve büyük ilgi görüyor. 

Her şey “Gümüş” dizisiyle başladı değil mi?
- Evet... Bunu kimse bilmez. Biz “Gümüş” dizisini Araplar’a neredeyse üstüne para vererek sattık. Dizi çekilirken ses ve efektleri ayrılmamıştı. Bu yüzden Araplar dublaj yapamıyordu. Bu teknik sorunu çözmek için çok para harcadık. Bu yüzden “Gümüş”ü ilk başta çok ucuza sattık. Ama amacımız bir kapı açmaktı. Öyle bir kapı açtık ki, bugün artık dünyadaki birçok televizyon kanalında Türk dizileri izleniyor.

Haberin Devamı

OYUNCULAR HAK ETTİĞİ KADAR ALSIN

Haberin Devamı

Krizin Türk televizyonculuğunu toparlayacağını, oyuncu fiyatlarının gerçekçi rakamlara indirebileceğini söylemiştiniz...
- Krizin uçuk fiyatları toparlayacağı konusunda umudum vardı ama gerçekleşmedi. Hâlâ fiyatlar çok uçuk. Kimse kalkıp da yüzde 10’dan, yüzde 15’ten fazla indirim yapmadı. Bölüm başına 20 bin lira alan oyuncu en fazla 15 bine indi. Dört bölüm çektiklerinde ayda 60 bin lira alıyorlar. Bu da Türkiye ölçeklerinde çok iyi bir rakam. Ben az para alsınlar demiyorum, hak ettikleri gerçek rakamları alsınlar. Türkiye’nin şartlarına ve ekonominin genel kurallarına uyumlu paralar ödenmeli.

HANIMIN ÇİFTLİĞİ BÜYÜK BİR PROJE

Biraz da yeni projelerden konuşalım...
- “Geniş Aile” diye bir dizi başlıyor. “Haneler” başladı. “Kim Bunlar”, “Çapraz Bulmaca” bir de “Aşkın Gözü Kördür” yapımları var. Bu yapımların büyük ilgi göreceğini düşünüyoruz. Yeni yayın döneminde ise yeni dört büyük projemiz var. Bizim için büyük açılış “Hanımın Çiftliği” dizisi ile olacak. Mehmet Aslantuğ ile Özgü Namal başrolde. 1960’larda, Adana’da geçen bir dönem dizisi çekeceğiz. Dönem dizisi çekmek çok zor. Sanat grubumuz aylardır Adana’da çalışıyor. Sıfırdan bir çiftlik inşaa ediyoruz. “Hanımın Çiftliği” çok büyük bir proje, çok umutluyuz. 

Sabah programlarında da değişiklik var değil mi?
- Evet, Seda Sayan’ı öğle kuşağına kaydırdık. Tülin Şahin ile Cem Davran’ın sunacağı çok farklı bir sabah programı hazırlıyoruz. Çok kaliteli bir iş olacak. Sabah programlarının o bildik rutin akışını yıkan çok farklı bir projeye imza atmak istiyoruz. 

Talk show’larda değişiklik olacak mı?
- Olmayacak ama belki yeni ilaveler olabilir. Talk-show’ların sayısı artacak.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!