OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 22, 2004 00:00
Amerikalı kızı yanında gören ablası, ‘Bu kızı kandır evlen, hayatını kurtarırsın’ dedi. Haksız sayılmazdı. Üç yıllık üniversite hayatından geriye sadece Ä°ngilizcesi kalmıştı, bir de yenilmiÅŸlik duygusu.Ãœniversiteyi bırakıp Osmaniye’ye döndüğünde bütün arkadaÅŸları, tek yönü göstermiÅŸti sıkıntılı günler geçiren Mustafa’ya. ‘OÄŸlum manyak mısın, Ä°ngilizce biliyorsun, git bunu turizm kapılarında deÄŸerlendir’ demiÅŸlerdi. Elbette garsonluk yapmasını kastetmiyorlardı.Kapadokya’da yaÅŸayan bir arkadaşından gelen telefon daha fazla tartıp biçmekten, mahçup bir edayla başı önde sokaklarda dolaÅŸmaktan kurtardı onu. ‘Turizm kapısı’ kendiliÄŸinden açılmıştı önünde. Göreme’de bir pizza restoranı iÅŸletiyordu arkadaşı. Garson olarak iÅŸe baÅŸladı Mustafa. Turistlerle çabuk kaynaşıyor, kendini sevdiriyordu. Bilkent’te arkeoloji ve sanat tarihi okumuÅŸ olmasının da katkısı vardı bunda kuÅŸkusuz. Yaz sonuna doÄŸru restorana tek başına gelen Amerikalı siyah bir kızı gözüne kestirdi. Ãœniversiteyi bitirmesinin ödülü olarak, ailesi bir aylığına Avrupa turuna göndermiÅŸti onu. Türkiye’de bir hafta kalacaktı. Döndüğünde avukatlık stajına baÅŸlayacaktı. Mustafa, Göreme’den ayrılmasına bir gün kala cesaret etti ‘çıkma’ teklif etmeye. Corelia da ilgisiz deÄŸildi Mustafa’ya. Birlikte oldukları gecenin sabahında ayrılmak istemedi, ‘Sen benim ilk aÅŸkımsın’ diyen Türk delikanlısından. Birlikte Ankara’ya gitmeyi önerdi.Ä°ki günlüğüne izin aldı Mustafa. Ankara’daki o iki günü otelde geçirdiler. Corelia, Ä°stanbul’a gitme vakti gelip çattığında gözlerini Mustafa’nın gözlerine dikti; ‘Haydi benimle Ä°stanbul’a gel.’Bu öneriyi de geri çevirmedi Mustafa, telefon etti restorana. Arkadaşı anlayışlıydı. ‘Güzel kızı bulmuÅŸsun, keyfine bak’ dedi.Bir hafta sonra Corelia’yı Ä°stanbul’dan yolcu edip iÅŸine dönecekti. Son geceye kadar da deÄŸiÅŸmedi bu plan. Ancak son gece Corelia, valizini hazırlarken gözyaÅŸlarını tutamadı. Başını Mustafa’nın omuzundan kaldırdığında, ülkesine dönmekten vazgeçmiÅŸti. ‘Hayır gitmeyeceÄŸim. Seninle Göreme’ye gelip, bir hafta daha kalacağım’ dedi. Göreme’ye döndüler.BENÄ°M IRKIM KOLAY KOLAY BEYAZLA EVLENMEZ AMACorelia, gündüzleri de ayrılmıyordu Mustafa’dan, restoranda servise yardım ediyordu. AkÅŸam iÅŸten çıktıktan sonra kaldıkları pansiyon odasına dönüyorlardı. Mustafa, bir an bile yanından ayrılmasını istemiyordu onun. Tutkuya dönüşmüştü birliktelikleri. Bir gece Corelia, ‘Gel evlenelim’ dedi. Yanıt alamayınca ısrar etti:- Ben siyahım. Benim ırkım kolay kolay bir beyazla evlenmez. Ama ben seninle evleneceÄŸim.Ankara’ya gidip, evlilik iÅŸlemlerini konsoloslukta yapabileceklerini söylüyordu. Evlendikten sonra Amerika’da ortak bir yaÅŸam kurabilirlerdi! Mustafa için de iyi olacak, garsonluktan kurtulacaktı.Mustafa, bu teklife çok sevindi ama kabul etmedi. Kendini evlenmeye hazır hissetmiyordu. Daha sonraki geceler Corelia’nın teklifini tekrarlaması Mustafa’nın fikrini deÄŸiÅŸtirmesini saÄŸlayamadı. ‘Sen ülkene git. Tekrar döndüğünde belki evleniriz’ demekten öteye gitmedi yanıtları.Neden? Mustafa, tek sözcüklük bu soruyu sonradan binlerce kez soracaktı kendine. Corelia’yı seviyordu. Öyleyse neden kabul etmemiÅŸti teklifini? Yabancı bir ülkeyi, kendine çare olarak görmek istemiyor muydu? Evet, bu bir etkendi. Fakat galiba asıl neden korkuydu! Düpedüz korkmuÅŸtu o kadar ani biçimde Amerika’ya uçup gitmeye.Onu Ä°stanbul otobüsüne bindirirken üzgündü Mustafa. GözyaÅŸlarını zor zaptediyordu. Corelia’nın gözleri aÄŸlamaktan kıpkırmızı olmuÅŸtu. Öperek uÄŸurlarken, teselli etti; ‘Merak etme tekrar buluÅŸacağız. Amerika’ya varınca beni ara.’ Ertesi gün, akÅŸama doÄŸru telefon etti Corelia. Mustafa, Amerika’dan aradığını sanırken Corelia, ‘İstanbul’dayım’ dedi. Yine erteletmiÅŸti uçuÅŸ tarihini. Bir hafta daha kalmak üzere yine Göreme’ye geliyordu.Dünyalar Mustafa’nın oldu; ‘Allahım tekrar dönüyor bana.’ Ä°ÅŸi bırakıp bütün zamanını onunla geçirmeye karar verdi. Sezon sonu geliyordu, bu kez iÅŸyerinden izin isteyemezdi. Corelia gelince birlikte geziye çıktılar. Mersin, Kızkalesi ve Adana’ya gittiler. Birkaç saatliÄŸine de Osmaniye’ye uÄŸradılar. Evde, annesi ve ablası vardı.Sevgilisi olarak tanıştırmadı onlarla Corelia’yı. Annesinden utandı. ‘Bu kızın rehberliÄŸini yapıyorum’ dedi. Ama onlar Corelia’yı çok sevdiler. Ablası, iÅŸte o zaman söylemiÅŸti, ‘Bu kızı kandır evlen, hayatını kurtarırsın’ diye. Mustafa ise gülmüştü. ‘GerçeÄŸi bilse herhalde dalga geçerdi benimle.’MEKTUPLAR SEYREKLEÅžTÄ° AYDA BÄ°R YAZIYORDU ARTIKBir hafta sonra da gitmedi Corelia. Anamur ve Alanya’yı dolaÅŸtıktan sonra gitme vakti geldiÄŸinde bir hafta daha uzattı tatilini. Gezmeye devam ettiler.Avukatlık stajına baÅŸlama tarihi gelip çatmıştı. UçuÅŸ tarihini bir kez daha erteleme imkanı yoktu artık. Mutlu günlerin sonuna gelmiÅŸlerdi. Corelia gidince Mustafa, derin bir piÅŸmanlık duygusu içine gömüldü. Onu özlüyor, ‘Ben neden evlenmedim?’ diye kızıyordu kendine. Telefon pahalı geliyordu. Haftada iki mektup gönderiyordu Amerika’ya. Corelia’dan da aynı hızla geliyordu yanıtlar. Birlikte oldukları günleri, yad ediyorlardı mektuplarında.Mustafa’nın hasretten baÅŸka sıkıntıları da vardı; parasızlık ve askerlik. Okul müdürü olan bir komÅŸusunun yardımıyla vekil Ä°ngilizce öğretmenliÄŸi buldu. Mali sorununu böylece çözülmüştü. Ancak askerlik sorunu ertelenir gibi deÄŸildi. 26 yaşına gelmiÅŸ, tecil imkanı kalmamıştı. Askere gitmesi gerektiÄŸini yazınca Corelia, ilk kez kızdı ona. ‘Ben iki sene nasıl beklerim?’ diyor, evlenmediÄŸi için suçluyordu Mustafa’yı.Nedense Mustafa, evlenmek için acele etmiyordu hala. Kaygılanmıyordu da. Corelia’nın aÅŸkından, kendisini bırakmayacağından emindi. Ama askerlik sorununun gündeme geliÅŸinden itibaren seyrekleÅŸti mektuplar. Ayda bir kez yazıyordu artık. Eski coÅŸku da yoktu Corelia’nın satırlarında.‘Neden sık yazmıyorsun?’ diye sorduÄŸunda hep aynı yanıtı alıyordu Mustafa. ‘Sen Amerika’yı bilmezsin, insan arı gibi çalışır burada. Zamanım yok.’ Ä°ki yıl beklemek fikri Corelia’yı uzaklaÅŸtırmıştı Mustafa’dan. Açıkça söylemiyordu. Mustafa da zamanla alıştı onun yokluÄŸuna. Mektupların seyrekleÅŸmesini de doÄŸal karşılamaya baÅŸladı. ‘Daha 26 yaşındayım, iki yıl çabuk geçer. Dönünce evlenirim’ diye düşünüyordu.DUYGULARIMI Ä°DAM ETTÄ°N SENÄ° ARTIK SEVMÄ°YORUMÄ°ngilizce bilmesi askerde çok iÅŸine yaradı Mustafa’nın. Bosna-Hersek’e gönderilecek askeri birliÄŸe seçildi. Sevindirici bir geliÅŸmeydi bu. Orada bir yıl kalacak, ayda 800 dolar kazanacaktı. SavaÅŸa girme tehlikesi de yoktu. Komutanlar, çatışmaya girmeyecekleri garantisi vermiÅŸlerdi. Annesi ve babası üzüldü oÄŸullarının Bosna-Hersek’e gönderilmesine. SavaÅŸta başına bir ÅŸey gelmesinden korkuyorlardı. Mustafa, savaÅŸmaya gitmediklerini anlatıp, ikna edene kadar epey uÄŸraÅŸtı. Gerçekten de Bosna’da, savaşın ortasında olmalarına raÄŸmen hiçbir çatışmaya girmediler. Bir kere bile tetiÄŸe basmadı Mustafa. Corelia ile mektuplaÅŸmaya da devam ediyorlardı. Askerlik bitiminde evlenme konusunda anlaÅŸmışlardı. Türkiye’ye dönüş vakti yaklaÅŸtıkça Corelia’ya kavuÅŸmak için gün saymaya baÅŸladı Mustafa.Ancak dönüşüne bir ay kala aldığı mektupla yıkıldı. Corelia, hamileydi! Ä°namadı, o satırları bir daha okudu. Evet, öyle yazmıştı.Corelia, mektubunda baÅŸkasıyla iliÅŸki kurduÄŸunu açıkça yazmakla kalmıyor, bir de bunun için Mustafa’yı suçluyordu:- Benimle evlenmedin, iki yıl beklettin. Çocuk yapmak istemedin. Ben de çocuk sahibi olmak için baÅŸkasıyla iliÅŸki kurdum.Peki Mustafa’dan ne ne istiyordu? Bu bir veda mektubu muydu? YaÅŸadıklarını anlattığı bölümü geçip, son satırları yeniden okudu:- Seni seviyorum, karnımdaki çocuÄŸumu kabul et. Seninle evlenelim yine.Hangi yüzle böyle bir istekte bulunabildiÄŸini anlayamadı Mustafa. Hem baÅŸkasından çocuk yapacak, hem de kendisiyle evlenecekti? Olacak iÅŸ deÄŸildi bu. Oturdu, nefret dolu bir mektup yazdı:- Duygularımı idam ettin. Seni artık hiç sevmiyorum.Bir ay kadar sonra Bosna’dan dönüp terhis olduÄŸunda, hayata küsmüştü. SevdiÄŸi kızla birlikte, Amerika hayalleri de uçup gitmiÅŸti.Günlerini, önünde boÅŸalttığı bira bardakları, arabesk müzik dinleyerek geçirir oldu. Ä°yice dağıtmıştı. ArkadaÅŸları derdini dinleyip, destek olmaya çalışıyorlardı.Bu ruh halinden kurtulması için bir an önce çalışmaya baÅŸlaması, kendine yeni bir yaÅŸam kurması gerekiyordu. ArkadaÅŸları, yine ‘İngilizce biliyorsun git bunu turizm kapılarında deÄŸerlendir’ diyordu. Ä°ÅŸ bulamayınca arkadaÅŸlarının tavsiyesine uyup, ‘turizm kapısı’na yöneldi yine. Kapadokya yerine Alanya’yı seçti bu kez. Bir otelde iÅŸ bulmuÅŸtu. Önce kasiyerlik yaptı, sonra barmenlik. Otelin restoranına geçtiÄŸinde, baÅŸarılı bir garson olduÄŸunu gören otel yönetimi kısa sürede ÅŸef yaptı onu.Aradan geçen üç yıl Mustafa’ya Corelia’yı unutturmuÅŸtu. Tanıştığı turist kızlarla gecelik iliÅŸkiler yaşıyor, uzun süreli duygusal iliÅŸkiden kaçınıyordu. Kışları Osmaniye’ye döndüğünde vekil öğretmenlik bulursa derslere giriyordu. ÖğretmenliÄŸi çok seviyordu.SEN BÄ°R GARSONSUNKARÄ°YERÄ°N BÄ°LE YOKTam yaÅŸamı belli bir düzene girmiÅŸti ki, Corelia’dan mektup geldi. Heyecanla açtı zarfı. ‘Seni seviyorum, beni affet’ diyordu Corelia. ÇocuÄŸuyla birlikte Türkiye’ye gelmek, görüşmek istiyordu.Mutlu oldu Mustafa. Birlikte oldukları güzel günler geldi gözünün önüne. Corelia’ya karşı içinde en ufak bir nefret kırıntısı kalmadığını farketti. Tam tersine özlemiÅŸti onu. ‘Gel, ben de özledim’ diye yazdı bu kez.Mustafa, Corelia ve 2.5 yaşındaki kızını Antalya havaalanında karşıladı. Birlikte bir otele yerleÅŸtiler. Ä°lk gün eski günleri aratmayacak kadar mutluydular. Mustafa bu kez Corelia’yı ve Amerika hayalini yitirmek istemiyordu.Fakat ikinci günden itibaren tartışmaya baÅŸladılar. Corelia, ‘Ben büyük bir avukat oldum. Çok zenginim. Evlenip seni ABD’ye götüreceÄŸim’ diyor, sonra da aÅŸağılıyordu:- Peki sen kimsin? Sen bir garsonsun! Neden üniversiteyi bitirmedin? Sen Amerika’da nasıl yaÅŸayacaksın, hiçbir kariyerin yok!Mustafa, ‘Amerika’ya gelirsem baÅŸarırım’ diyordu. Corelia dinlemedi onu, giderek sertleÅŸti:- Sen hayatını kurtarmak, zengin olmak için gelmek istiyorsun benimle.Mustafa’nın bir cevabı yoktu bu sözlere. ‘Amerikan başına yıkılsın. Git ülkene’ diye bağırdı, kapıyı çekip çıkarken. Eve döndüğünde eski mektupları, fotoÄŸrafları yırttı. ‘Bitti her ÅŸey, bütün duygularımı ikinci defa idam ettin Corelia’ diye söyleniyordu.Ertesi yaz Alanya’da eskisi gibi huzurlu deÄŸildi. İçinde bir ÅŸeyler kırılmıştı. Farklı bir hayata kucak açmaya hazır hissediyordu kendini. Önüne çıkan ilk fırsat, Ä°sveçliydi. Christine’in kendisinden yedi yaÅŸ büyük olmasına aldırmadı; aÅŸk deÄŸil ‘hayatını kurtarmak’tı evlenme nedeni.1999 Aralık ayından beri Ä°sveç’te yaşıyor Mustafa. Mutlu mu? Bu soruyu kendine sormak istemiyor. OKURA PUSULADuygusallık kalmadıMustafa, öykünün kahramanının gerçek ismi. Ön isimlerin deÄŸiÅŸtirilmeden kullanılması onun isteÄŸiydi. Onun gönderdiÄŸi metni, telefon konuÅŸmalarının ardından kaleme aldım.‘İsveç bana yaradı’ diyen Mustafa, bir catering firmasında çalışıyor ve teknik kursa devam ediyor. ‘Türkiye’deki duygusal iliÅŸkiler yok artık’ diyor sorunca.. Corelia hala kapanmamış bir yara onun içinde. YaÅŸam öykünüzü bekliyoruzFax: (312) 428 53 18e-mail: fbildirici@ hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Bürosu Cinnah Cad.No 8 K.Dere/AnkaraWeb sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamPAZARTESÄ°: PARTÄ° TORPÄ°LÄ°YLE Ä°Åž BULMAK Ä°STEYEN ANTRENÖRÂ
button