Güncelleme Tarihi:
Meriç, ailesiyle İngiltere’ye gittiğinde 5 yaşındaydı. Önce Londra’nın soğuk havasıyla sonra piyanoyla tanıştı. Hukuk fakültesinden çok iyi dereceyle mezun oldu. İngiltere’de kalmak istemediğini anlayınca kulağından silemediği Türkçe’nin peşine takılıp doğduğu ülkeye döndü.
Neredeyse 20 yıl yaşadıktan sonra İngiltere’yi bırakıp doğduğunuz ülke bile olsa Türkiye’de koşulları hiç de kolay olmayan bir sektörün içine girmeye nasıl cesaret ettiniz?
İngiltere’de büyümüş olmam minik bir detay. Kalbimde, ruhumda, özümde, beynimde kendimi Türk hissediyorum. Türk dostluklarından, mutfağından, insanlarından, müziğinden müthiş bir zevk alıyorum. Dışarda bu zevki alamıyorum. Neticede sadece iki yıldır burada yaşıyorum, ama yazları hep geldim. Bana hem müzik sektörü hem de Türkiye’de yaşamak çok heyecan veriyor. Senelerce hayatımda bir şeyler eksikti. Bu eksikliği son iki yıldır Türkiye’de yaşamaya başladıktan sonra hissetmiyorum. Gerçekten çok mutluyum. Çünkü bir albüm isteği vardı, oldu. Belki bir çılgınlıktı. Başlangıçta ailem dahil herkes böyle düşündü. ‘‘Dışarda büyümüş bir adam, neden Türkiye’ye geliyor’’ dendi. Neden gelmeyeyim? Kökler zaten burda. Ailem müzikle uğraşmamı hiç istemedi. Hukuk fakültesinden mezun olduğum için avukat olarak çalışmamı istiyorlar. Onlar da haklı, çünkü müzik sektörü çok zor bir sektör. İnişler, çıkışlar müthiş. Ama ben bunun için buradayım ve işimi iyi yaptığıma inanıyorum.
İlk albümünüzde kimlerden destek aldınız?
Düzenlemelerin hepsi İskender Paydaş’a ait. 10 şarkıdan dördü benim. Bu albümde Türkiye’yi benden daha iyi tanıyan, sektörde kendini kanıtlamış insanlardan şarkı almayı tercih ettim. İlk klibi çektiğimiz ‘‘Aşkım Bitmeyecek’’ şarkısını Adnan Ergil hazırladı. Çünkü albümümde Ergil’den bir şarkı olmasını çok istemiştim. Tanıştıktan sonra bu isteğimi söyledim. O da kibar biçimde ‘‘Ben ancak sesini çok beğendiğim insanlara şarkı verebilirim’’ dedi. Hiç de kaba bulmadım. Çünkü o bir müzisyen, bu piyasanın adamı değil. Önce mimar, müziğe gönül verdiği için yapıyor. Ben de sesimi kaydedip verdim. Hemen aradı ve sesimi beğendiği için bir şarkı yapacağını söyledi. Ben de bu şarkının bana çok uyduğunu düşünüyorum. Beni bir bu çok etkiledi, bir de İskender Paydaş... Çünkü Paydaş, bence Türkiye’nin en önemli müzisyenlerinden biri. Ben mutluyum. Çünkü birinci albümde geniş bir yelpaze yakalamak istemiştim. Birinci albüm genelde bir tanıtım albümüdür, o sanatçıyı insanlara tanıtır, sonra sanatçı kendi yolunu çizer.
Müzik eğitimi aldınız mı?
5-6 yaşlarında piyano, 8-10 yaşlarında şan dersi almaya başladım. Hukuk Fakültesi dışında çok sağlam bir müzik eğitimim var. Şan dersi deyip de geçmeyin. Bu stüdyoda saatlerce sesim kısılmadan şarkı söylememe yarıyor. Bu benim sesimi doğru kullanmamla ilgili bir şey. Akıl falan değil. Bu sadece doğru teknikle olabilecek bir şey. Bunlar eğitimle olabilir ancak. Benim sesim konuşurken bile çok öndedir. Bu benim hocalarımdan öğrendiğim bir şey. Şarkı söylerken gırtlaktan değil damaktan ses veriyorum. Türkiye’de çok yanlış şarkı söylüyorlar. Gırtlaktan şarkı söylemek diye bir olay yok. Tamam, gırtlaktan şarkı söyleyebilirsiniz ama kısa sürede ses tellerinizde modül oluşur.
İngiltere’de büyümenize rağmen Türkçe’niz çok iyi. Türkçe uluslarararası müzik dili olmaya uygun bir dil mi sizce?
Lisan olayına çok önem veriyorum. Kulağım iyi olduğu için farklı bir kelime duyduğum zaman hemen anlamını öğrenmek istiyorum. Kelimeleri, müzikal anlamda seslerini çok seviyorum. Çünkü her kelimenin ayrı bir müziği var. Türkiye’de büyümediğim halde evde hep Türkçe konuşurduk. Mümkün olduğunca Türkçe kitap okumaya çalışırdım. O yüzden Türkçem iyi. Uluslararası müzik dili İngilizce tabii ki... Gerçekçi olmak lazım.
Dışarda çok iyi bir yere gelebilmek için er ya da geç İngilizce
söylemek lazım. Keşke Türkçe söyleyerek bütün dünyanın bizi dinlemesi gerçek olsaydı, ama böyle bir şey yok. Şu anda en fazla dinlenen lisan İngilizce... Ondan sonra İspanyolca.
Bence bir Türk sanatçısının yurtdışında gerçek anlamda başarıyı yakalayabilmesi, geniş kitlelere hitap edebilmesi için İngilizce söylemesi şart,
Türkçe değil. Türkçe olursa bu egzotik bir şey olur ama kısa vadeli olur. Bir yabancının Türkçe söylemesi çok zor olur.
Peki siz niye İngilizce söylemeyi düşünmediniz?
Bunu gerçekleştirebilirim. Çünkü İngilizceyi İngiliz aksanıyla konuşuyorum. Benim için bir programda İngilizce şarkı söylemek, ürünü, albümü tanıtmak çok kolay. Çünkü İngilizcem Türkçe’mden daha iyi. İlerde böyle bir şey düşünürsem bu mümkün. Ama şu anda böyle bir projem yok. Çünkü ben Avrupa’da yaşıyordum zaten, ama bırakıp geldim. Tekrar oraya dönmenin benim için bir anlamı yok. İsteseydim orada yaşamaya devam ederdim. Burada Türkçe müzik yaparak mutluyum.
Türkiye’de size cazip gelen neler var?
Türk halkının enerjisi çok müthiş. Hayatın zorlukları bir yana... Maddi şartlar çok ağır, çünkü benim ailem bu şartlar yüzünden Türkiye’den ayrılmış. Babam elektrik mühendisi ama beni ve kardeşlerimi çok iyi yetiştirmek için Avrupa’ya göç edip orada yaşamak zorunda kaldı. Bu tamamen ekonomik faktörlerden kaynaklandı.
Türkiye’de bazen ne kadar akıllı, yetenekli olursanız olun istediğiniz ya da gerekli olduğu kadar kazanamıyorsunuz. Ama Türk insanını, kendi insanımı çok seviyorum, çok samimi buluyorum. İngiltere’de büyüdüğüm halde orada zevk alamıyorum. İnsanlar bana artık soğuk geliyor. Havası da insanları da soğuk, yemekler berbat falan... Buradaki duygular, arkadaşlıklar, o güzel enerji yok. Bütün bunlar burada yaşamak için önemli faktörler. Bu kez Türkiye’ye tatil amacıyla değil, müzik yapmak için geldim.
Peki, Meriç, Meriç’i nasıl anlatır?
Meriç, aşka aşık bir insan. Aşık olunca daha iyi şarkılar yapıyorum. Aslında hep uzun süreli ilişkilerim oluyor, ama iki aydır bir sevgilim yok. Onun için benim hemen aşık olmam lazım. Çünkü ikinci albüm geliyor. Hayatta da iki büyük hedefim var. Bir; müzikte çok iyi bir yere gelmek, çok iyi şarkılar yapmak. İkincisi de çok iyi bir baba olmak. Çocukları çok seviyorum. En kısa zamanda evlenmek ve iki kızım olmasını istiyorum. Çünkü aile benim için çok önemli. İnsanın şartsız ve koşulsuz sevgiyi ancak bir aile ortamı içinde yaşayabileceğine inanıyorum.