Tuğçe iki üç günde bir barışalım diye arıyor

Güncelleme Tarihi:

Tuğçe iki üç  günde bir barışalım diye arıyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2004 09:55

Kenan Doğulu’nun manken sevgilisi Tuğçe Kazaz’la olan ilişkisi, olaylı bir şekilde bitti. Adı ‘Aldatılan adam’a çıkan, yine de sessiz kalmayı tercih eden Kenan Doğulu, ilk kez konuştu ve içini Kelebek’e döktü.

8 santim meselesine kızmadım

Tuğçe’den beni aldatıp, aldatmadığı konusunda şüphelerim olduğu için ayrılmaya karar vermedim. Aramızdaki elektriğin azaldığını hissettiğim zaman, kendisiyle karşılıklı oturup, birbirimizi daha fazla yıpratmamak adına, zaten aylar önce böyle bir karar almıştık. ‘Benden 8 santim kısa, kompleksi var’ şeklindeki açıklamalarına da asla kızmadım. Sonuçta aramızdaki sevginin, aşkın, boyla ya da başka bir şeyle değişmeyeceğini herkes bilir. Bunlar bizim ilişkimizi etkileyen şeyler değildi. Tuğçe, röportaj yapma tecrübesinden biraz yoksun bir insan. Karşısındaki gazeteciyi arkadaşıyla dertleşiyormuş gibi görüyor. Nelerin başlık olacağını, nelerin mevzu yaratacağını daha kestiremiyor. Bunlar gülüp, geçtiğim şeylerdi.

Sevgimiz bitmedi ama en önemlisi aşkımız azaldı. Ben, aşk isteyen bir insanım. O daha genç bir kız. Zamanını kaybetmesini istemedim. Ben Tuğçe’ye, sosyal hayat, felsefe, dünya görüşü, metafizik, insan ilişkileri, dostluklar, iş hayatı konularında çok fazla şey aktardım. O, bütün bunları çok güzel alıyordu. Çünkü teyp gibi kaydeden bir kızdı. Son zamanlarda bana benzemeye başlamıştı. Tartışmalarımız bu yüzden çıkıyordu.

Günü yaşayan iki gençtik

Biz ilk çıkmaya başladığımızda, çok eğlenen, çok keyifli, sadece günü yaşayan iki gençtik. Hep böyle kalmasını istedik, bunun için uğraştık. Bu enerjinin azalmaya başladığını hissedince de ayrılmaya karar verdik. Ben Tuğçe ile geçirdiğim iki yılı, kazanç olarak görüyorum. Çünkü biz, dibe vurmuş, birbirine bağıran, kavga eden, küfür eden bir çift olmadık. Biz en güzel zamanda ilişkimizi bitirdik, tadında bıraktık. Elimden geldiğince ona destek olmaya çalıştım. Çok da başarılı bir çizgideydi. Hem işinde, hem de sosyal ilişkilerinde çok iyi gidiyordu.

Çakalların mesajları

Tuğçe bugüne kadar hakkında çıkan bütün haberlerin iç yüzünü, gerçek taraflarını anlatarak, çakalların kendisine yazdığı mesajların hepsini bana gösterdi. Dolayısıyla benim ve Tuğçe’nin içi rahat. Üçüncü şahısları küçük düşürmemek adına bu hikayeleri anlatmayacağım. Bu yüzden içimde Tuğçe’nin özelliği, değeri kaybolmuş değil. Beni aldatmış, küstürmüş ya da kızdırmış pozisyonuna düşmüş de değil. Ben, bütün gücümle, enerjimle, maddi-manevi destekçilerimle, arkadaşlarımla kızgınlık ve şiddet içerisinde olsaydım, çok zararlı bir insan olabilirdim. Ben pozitif enerjiyi, sevdiklerimden esirgemeyen bir insanım. Tuğçe konusunda da bu böyle olacak. Çünkü ben ona kızmadım. Sadece benden sonraki davranışları beni üzdü, hepsi bu. Hayatımızın 24 saati neredeyse beraber geçiyordu. O yüzden ona inanıyorum. İnandığım, güvendiğim eski bir kız arkadaşım olarak kafamda yer etti. Benden sonra yaptıkları şeyler de, onun kızgınlığına, şaşkınlığına, çaresizliğine, biraz da kimlik ispatı psikolojisine girmesine veriyorum.

Tuğçe bana yansıtmadı

Çok acayip bir ortamın içindeyiz. Bu mesajları geçenler, konuşmaları yapanlar, ‘arkadaşımız’ dediğimiz kişiler. Ben onun hayatındayken de mutlaka taciz edenler olmuştur. Bunlar her kadının başına gelebilecek şeyler. Ama kadın, kadınlığını biliyorsa onları çok güzel bir şekilde sevdiğine, kocasına yansıtmaz. Akıllı ve olgun bir kadın bütün bu tehlikeleri kendinden uzaklaştırır. Bazı beceriksiz kadınlar da kocasına şikayet eder. İşte o zaman da kavga çıkar, cinayet çıkar. Tuğçe de Türkiye’nin en güzel 3-5 kızından biri. Böyle bir konumda olan insana mesaj da gelir, çiçek de. Nasıl bana 50 tane kadından mesaj geliyorsa, ona da gelir. Bu çok normal. Ama Tuğçe de bu konuda çok akıllı davrandı. Canımı sıkacak üç tane sümsük adamın gündemimize girmesine gerek yoktu.

Artık bir ağabey gibiyim

Çok batılı bir kafam olmasına rağmen, doğulu taraflarım da çok fazla. Çok dedikodusu yapılan bir ilişki içinde olmayı istemem. Bitmiş bir ilişkinin ardından Tuğçe’den daha farklı bir tavır beklerdim. Yani söyledikleriyle, yaptıklarının bir olması gerekirdi. Ben olsam hemen kendimi sokaklara atmazdım. Öyle sansasyonel insanlarla, sansasyonel mekanlara gitmezdim. Tuğçe ünlü olduktan sonra ilk kez bir sevgilisinden ayrıldığı için, nasıl davranacağını bilemedi. Kendisiyle hálá günde beş kere konuşuyoruz. Ona elimden geldiği kadar yardımcı olmaya, yalnız bırakmamaya çalışıyorum. Çevresinden gelebilecek tehlikeleri anlatmaya çalışıyorum. Artık bir sevgili değil de, bir ağabey gibi kendimi ona karşı sorumlu hissediyorum.

Mithat Can elimde büyüdü

Henüz ufak tefek sorunların üstesinden gelebileceğimiz bir dönemde, Tuğçe ne yapacağını şaşırmış bir durumda beni cezalandırmaya çalıştı. Onunla, bununla gözüküp, mümkün olan küçük olasılığı da yok etti. Yani iş işten geçmiş oldu, Kenan’ı kaybetti. Giden gitmiştir. Tuğçe, bu konuda çok çabalıyor ama geriye dönülmesi mümkün değil. Bir anda bitirebiliyorum. Ama bunun için de sebepler oldu. İşte etrafta konuşulanlar, ekranlara yansıyan görüntüler, bunlar beni hadiseden hemen uzaklaştırdı. Ha bunlar olmasaydı, şimdi durum çok farklı olabilirdi.

Mithat Can’la birlikte görüntülenmesine gelince... Tuğçe de, Mithat Can da elimde büyüdü. Ne yapsaydım, ‘Durun siz kardeşsiniz’ mi deseydim. Tuğçe ile konuştuğum zaman, ‘Sadece zaman geçiriyoruz, eğleniyoruz, aramızda bir şey yok’ dedi. Ama görüntü olarak bana çok hoş gözükmeyen bir görüntüydü.

Allah tarafından şımartılan bir çocuğum

Tuğçe beni kıskandırmak istiyor. Tepkimi merak ediyor, elimden gittiğini zannedip, fena halde sarılacağımı zannediyor. Ama ben o tip bir adam değilim. Tam tersine, birisiyle gördüğüm zaman tüylerim diken diken olur. Tuğçe dediğim gibi çok zor bir dönem geçiriyor. Varlık ispatı psikolojisiyle, ‘Kenan’sız da varım’ demeye çalışıyor. Ama farkında olmadan çocukça davranıyor. Konumunun farkında değil. 22 yaşında herhangi bir kız zannediyor kendini. Mesela, iki üç gün de bir barışmak istiyor. Yalnız kaldığı zaman, güzel günleri düşündükçe, duygulanıp tekrar aşka gelebiliyor. Ama bu tip yıpratmalardan sonra benim için geri dönüş mümkün değil.

Tuğçe’yi kalbimden çıkarmadım, çıkarmayacağım da. Ben hiçbir kız arkadaşımı kalbimden çıkarmadım. Çünkü onlar benim için kutsal. Allah tarafından bir hediye ile şımartılmış çocuk olarak görüyorum kendimi. O yaratıcılık, sanatçı ruhu, ölümsüzlüktür. Bu hediye bana doğduğum gün armağan edildi. Bu armağana sahip çıktığım sürece varolacağımı biliyorum. Yarın ebedi yolculukta yürümeye başladığımda, şarkılarımı başkaları seslendirecek. Yani şarkılarımla yaşıyor olacağım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!