Güncelleme Tarihi:
Sinema konsepti kafanızda ne zaman şekillendi?
- Sinema sanatı üzerine bir koleksiyon oluşturma fikri, Selamlık koleksiyonumu yaptığımdan beri vardı. Hatta bu düşüncemi ilk olarak Filmsan Vakfı ile paylaşmıştım. Filmsan Vakfı’ndakilerle bu konsept üzerine uzun uzun konuştuk. ıyi bir sinema takipçisi olarak zaman içinde bu düşüncem iyice olgunlaştı, değişti, gelişti... Ve şimdiki halini aldı.
şu anda üzerinde çalıştığınız Cinema by Erol Albayrak projesi nasıl bir içeriğe sahip?
- Bu projeyi salt sinema sanatı olarak ele aldım. Sinema sanatının günümüzdeki algılanışını sorguladım. Eski filmlerden, afişlerden, sinema sanatçılarından ilham alarak giysi tasarlamış gibi görünmek istemem. Ben hayran olduğum sanat dalına en iyi bildiğim işle saygı duruşunda bulunuyorum.
Sinema ve moda birbirini tamamlayan birer sanat dalı mı sizce?
- Senaristin kalemiyle benim boyalarım, yönetmenin oyuncusuyla benim modelim, oyuncunun tavrıyla modelimin taşıdığı giysi hep benzer noktalar. Aslında bu birçok sanat dalı için aynı. Defilelerimde en çok dikkat ettiğim unsurlardan biri müzik, diğeri izleyicinin podyuma olan konumu, izlerken duyduğu rahatlıktır. Aynı sinema koltuğu gibi... Kısacası birçok sanat dalı birbirini tamamlar, etki gücünü artırır. Her iki sanat dalı da komplike ve anarşist bir yapıda olduğundan, mimariyi, resmi, edebiyatı ve müziği barındırabilir.
Peki bu koleksiyonu sunmak için nasıl bir defile organize ediyorsunuz?
- Öncelikle çok eğlenceli olacak, izleyici üzerinde hiç unutmayacağı bir etki bırakmak amacındayım. Bittiğinde “Evet; ben burada sinemayı gördüm” demeliler. Çünkü eski filmlerden etkilenme veya bir filme gönderme yapma gibi bir düşünce hiç taşımadım. ıyi sinema takipçisi olarak sadece sinema sanatının tarihine, dönemlerine, o dönemleri etkileyen faktörlere odaklandım.
O ÇALIŞILMASI ÇOK KOLAY BİRİ
Yeni koleksiyon için Tuğçe Kazaz ile çok özel bir çekim yaptınız. Nasıl bir çalışma oldu?
- Öncelikle çekim için bir mekanda karar kılmalıydık. Bunun için koleksiyona en uygun mekan Türker ınanoğlu Vakfı’nın Sinema Televizyon Müzesi’ydi. Dolayısıyla çekimimizi bu müzede gerçekleştirdik. Çok etkileyici bir müze... Çekimde kullanılan o özel makyajı Nvey Eco markasının organik makyaj ürünleriyle gerçekleştirdik.
Tuğçe Kazaz ile çalışmak nasıldı?
- Tuğçe, birlikte çalışılması son derece kolay, sorun çıktığında bu sorunu mümkünse tek başına hemen çözen, çözemiyorsa çözülmesi için en efektif şekilde ekibe destek veren bir profesyonelliğe sahip. Profesyonelliği, sahip olduğu yetenekleri ve disiplini bütün ekibe müthiş bir motivasyon verdi. ınanır mısınız bilmem ama bu koleksiyonumun metaforu diyebilirim. Çekimden önce onunla prova yaptık. Ona bütün giysileri tek tek anlattım. Çekimde bırakmak istediğimiz etkiyi, bunu nasıl yapacağımızı tartıştık. Bu çekim bir fragman olmalıydı. Ortaya çıkan fotoğraflara ve Tuğçe’nin yüzünde ifadeye bakarsanız, bunun bir film fragmanı olduğu hissine kapılırsınız. Ya da en azından bende bu etki oluştu. ılk giysiyi giydiğinde ortaya koyduğu ruh ve yansıma müthişti. Ondan sonrası zaten çok kolay geldi. Malesef Tuğçe gibi modeller ülkemiz moda sektöründe çok fazla yok. Olanın da kıymetini biliyor muyuz, tartışılır.
ANARŞİST BİR KOLEKSİYON OLDU
Peki defilede hangi mankenler görev alacak?
- Bu tam olarak belli değil. Birlikte çalıştığım insanlar hakkında olumlu ya da olumsuz konuşmam ama bazı modeller var ki tasarımlarımı taşıyacaklarını bilmek beni mutlu ediyor. Mesela Alona, Azra Akın, Bilge Kara, Çağla şıkel, Ceyla Kirazlı, Ceylan Saner, Didem Gürüzümcü, Ebru Güzel, Ece Sükan, Ebru Öztürk, Fatma Yaman, Hande Subaşı, Merve Büyüksaraç, Nur Gümüşdoğrayan, Sanem Balcı, Sema şimşek, Senem Kuyucuoğlu, Tuğba Karaca, Tuğçe Kazaz, Yüksel Ak, Zeliha Çal... Ancak koreografım belli tabii, her zaman Uğurkan Erez.
Koleksiyonunuzu tek bir cümleyle ifade edebilir misiniz?
- Anarşist bir koleksiyon...
2011’E BAKIŞ
Son olarak, sizden 2011 ılkbahar-Yaz koleksiyonunun ana hatlarını öğrensek...
- 2011 ılkbahar-Yaz modasında cesur ve her zaman olduğundan daha kadınsı imgeler ön planda. Olduğu gibi görünen ve kendine güvenen kadınları, detaylarla değil dantelle izleyeceksiniz. Kısacası elegant ve albenisi olan danteller, metalik altın ve gümüş işlemelerle göz alıcı hale geliyor. Renklerdeki aşırı parlaklık ve ışıltı, kadınsı olgunun daha cüretkar noktalara gelmesini sağlıyor. Öne çıkacak renkler ise kırmızı, mavi ve sarı. Bu renklerin skalasında pastel tonlardan florasan etkilere kadar birçok alternatif kullanılabiliyor. Son derece enerjik ve farkındalık yaratan renk alaşımları mevcut. Tabii ki siyah ve beyaz kombinasyonları ile füme ve pudra pembesi de kadınsı masumiyetin bir başka ifadesi olacak. Kumaşlardaki ipeksi etkiler, saten parlaklığı ve zaman zaman uçuşan şifonlar, çiçek desenleri ile hareketlenen yüzeyler, 2011 yazının özgür ve cazibeli kadın efektleri olarak karşımıza çıkacak.