Banu TUNA
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 10, 2004 00:11
Bugün yaşı 30’un üzerinde olanlar, kaliteli trikolarıyla tanınan Neyir’i hatırlayacaklardır. 1953’te kurulan Neyir, erkek trikoları ile şöhret kazanmış, daha sonra kadınlar için de üretime geçmişti. O dönem Türkiye’nin kaliteli hazır giyim markalarından biriydi.
Fabrikası 1974’te kapanan marka, uzun yıllar sonra geri dönüyor. Şimdilik sadece erkekler için tasarladığı kıyafetleri satacak. Ama sırf triko değil konfeksiyon alanında da faaliyet gösterecek. Piyasaya 2005 Sonbahar-Kış koleksiyonu ile çıkacak Neyir’in İstanbul Darphane-i Amire binalarındaki katalog çekimine katıldık. Katılmışken, Neyir koleksiyonunu tanıtma görevini üstlenen dünyanın bir numaralı erkek modeli Marcus Schenkenberg ile de bir röportaj yaptık.
Neyir adı, markanın kurucusu Jak Neyir İzisel’den geliyor. Kendisi Sümerbank’ta yetişen İzisel, tam bir kumaş ve özellikle yün aşığıdır. Bir süre erkek ve kadın triko imalatıyla uğraşır. 1953’te Neyir’i yaratır ve ilk mağazasını İstanbul Osmanbey’de açar. Erkek trikosu alanında uzmanlaşan Neyir, dönemin belli başlı markalarından biri olur. Trikoya fabrikasyonu getiren de odur. Bir süre sonra yine Osmanbey’deki altı katlı merkez binasına taşınırlar. Derken Nişantaşı, Fatih ve Kadıköy şubeleri gelir.
ABD, Fransa, Almanya ve Belçika gibi ülkelere kendi markası ile ihracat yapan Neyir uzun yıllar boyunca triko denince akla gelen ilk isim olur. 1968’te konfeksiyon imalatına girerler, kadınlar için de triko tasarımlar üretmeye başlarlar. 1970’li yıllar Neyir için sonun başlangıcı olur ve fabrika kapatılır. Neyir İzisel’in vefatından sonra işleri eşi devralır ancak marka, birkaç kez el değiştirdikten sonra 1992’de Ram Tekstil’e satılır.
İşte bir dönem triko denince akla gelen ilk marka olan Neyir şimdi geri dönüyor. İşin başında üç ortak var: Refik Aksoy, Abdullah Erdeşir ve Faruk Ülker. Abdullan Erdeşir, Ram Tekstil adına markanın sahibi. Öreneller Örme Sanayi’nin Başkanı ve İTKİB Yönetim Kurulu Üyesi Refik Aksoy, Neyir’in ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
‘Herkesin bildiği gibi bir 2005 sendromu var önümüzde. Çin’deki kotalar kalkacak ve Çin dünya pazarına hakim olacak. Biz ihracatçı bir firmayız ve bu bizim ihracatımızı çok büyük derecede engelleyecek. Bunun üzerine bir marka oluşturmaya karar verdik. Neyir’i kullanalım dedik. Yoksa sıfırdan bir markayı tanıtmak beş senemizi alır. Oysa Neyir ile bir senede bu mesafeyi katedebiliriz.’
Marka olarak Neyir’in seçilmesinin sebebi Aksoy ile Erdeşir arasındaki dostluk. Atıl duran markayı böyle bir proje ile canlandırmaya karar vermişler. Projeyi üretmek 10 dakikalarını, koleksiyonu ortaya çıkarmak ise bir buçuk aylarını almış. ‘Neyir’in ana konsepti yine triko olacak. Erkek giyimi satacağız ilk etapta, önümüzdeki sene kadın giyimine de geçmeyi planlıyoruz. Kalite yine Neyir kalitesi olacak. Fiyatlar orta sınıf ve üzerine hitap edecek. Ağustos ayında büyük mağazalardaki corner’larımızda Neyir’i piyasaya çıkaracağız. Yılbaşından onra mağazaları açmayı planlıyoruz. Aynı anda 20 mağaza açacağız Türkiye genelinde. İhracatımız ise 2005 kış koleksiyonu ile başladı. Almanya, İngiltere ve Rusya’ya koleksiyon yolladık.’
Takımsız koleksiyon
Neyir’in 2005 Kış koleksiyonu triko ve konfeksiyon olmak üzere iki gruptan oluşuyor. Triko grubundan Meral Akbaş sorumlu. Toplam 110 model var. Kazak, hırka ve süveter gibi ürünler bulunuyor koleksiyonda. Hepsinde yüzde yüz yün iplik kullanılmış. Tasarımların yüzde 60-70’i klasik, kalanı genç ve modern çizgiler taşıyor. Koleksiyonun eski Neyir ile ortak tek yanı kalitesi. Ürünler genel olarak 30-55 yaş arasındaki erkeklere hitab ediyor. Ancak spor modellerde müşteri profili 25 yaşa kadar inebilir.
150 modelden oluşan konfeksiyon grubunun başında ise Sait Çakıcı bulunuyor. Trendy bir çizgiyi takip eden tasarımlar klasikle sporu biraraya getiriyor. Kumaşların yüzde 80’i İtalya’dan getirilmiş. Koleksiyonda takım elbise hiç yok. Ama ayrı satılan ceket ve pantolonları birleştirmek mümkün. Ceketler vatkasız, baskılı tişörtler var. Kadife ceketler yıkanarak eskitilmiş. Çakıcı, Neyir’den alışveriş yapanların klasik bir paltonun altına yırtık bir yelek ve jean giyebileceğini söylüyor: ‘Neyir erkeği rahat giyinen bir erkek. Klasik erkek giyimi satan bir dolu insan var. Spor giyim satan da... Biz ikisini birleştiriyoruz.’
Marcus Schenkenberg:
İnsanlar uğraşıp çıplak fotoğraflarımla web sitesi açmışsa bundan onur duyarım
Topkapı Sarayı Darphane-i Amire binalarındaki katalog çekimlerinde Neyir’e modellik yapan Marcus Schenkenberg, dünyanın en çok kazanan erkek modeli. Hollandalı olan Schenkenberg’in ataları arasında Endonezyalılar da var. Çekik ve koyu renk gözlerini bu atalarından almış. Boyu 1.93, kilosu 82. Modacıların en çok çalışmak istediği isimlerin başında geliyor. New York’ta yaşayan 34 yaşındaki model, haftanın altı gün spor yapıyor. Kalan zamanında evde Play Station ve Nintendo oynamaktan hoşlanıyor.
Koleksiyonu nasıl buldunuz?
- Çok hoş, bence iyi iş çıkarmışlar.
Sanırım bir beden sıkıntısı yaşadınız?
- Evet, jean pantolonlar biraz kısa geldi. Ama benden çok sıkıntıyı onlar yaşadı.
Duyduğuma göre Yunanistan-Portekiz maçı için Yunanistan üzerine bahis oynamışsınız. Yunanistan Avrupa Kupası’nı kazanınca siz ne kadar para kazandınız?
- Yaklaşık 500 Euro.
Peki neden Yunanistan üzerine bahse girdiniz? Sürpriz olacağı için mi?
- Kazanacaklarına dair bir his vardı içimde. Bir de Yunanistan’la daha iyi ilişkilerim var. Orada Portekiz’de olduğundan daha fazla para kazandım.
Gördüğüm kadarıyla birlikte çalışması kolay bir insansınız...
- Evet, benim doğam böyle. İnsanlarla iyi anlaşıyorum, nazik davranıyorum. Günlük hayatta da böyleyim. Annem beni iyi yetiştirmiş. Başarımın nedenlerinden biri de bu belki. Çünkü insanlar memnun kalıp, tekrar benimle çalışmak istiyor. İnsanlar bana nazik davrandığı sürece ben de nazik davranırım.
Peki ne zaman öfkelenirsiniz?
- Size röportaj vermeye çalışırken fotoğrafımızı çeken insanlara öfkelenirim (Gülüyor). Şaka ediyorum. Özel hayatımda adaletsizliğe katlanamam. Dünyada çok fazla adaletsizlik ve acı var. Masum insanlar savaşlarda ölüyor. İşim söz konusuysa.... Bir düşüneyim, ayağıma dar gelen ayakkabılarla podyuma çıkmak zorunda kalmak öfkelendiriyor.
Ciddi misiniz?
- Bir kere başıma gelmişti de... Aslında iş sırasında ortaya çıkan küçük sorunlar mesele değil.
Dünya meseleleriyle ilgili görünüyorsunuz. Peki iyileştirmek için bir şey yapıyor musunuz?
- Evet, PETA (hayvan haklarını savunan ve modada kürk kullanılmasını engellemek için birçok eylem yapan kuruluş) için çok çalışıyorum. Yüzümü ve ünümü kullanıyorum daha çok. İsveç’te kürk kullanımının yasaklanması için uğraşıyoruz şu anda mesela.
Sizi bir numara yapan nedir? Çalışması kolay biri olmaktan başka?
- Her şeyden önce annemle babam bana iyi genler vermişler. İkincisi doğru zamanda doğru yerdeydim. Calvin Klein kampanyasında yer almak benim için büyük şans oldu. Kendime iyi bakıyorum, doğru besleniyor, spor yapıyorum.
Hala sigara içiyor musunuz? Daha önceki bir röportajınızda 2000 yılında bırakacağınızı söylemişsiniz.
- 2000 mi? O dört yıl önceydi... İnanın denedim, hatta birkaç ay bıraktığım da oldu. Kötü bir alışkanlık olduğunu biliyorum. Ama beceremiyorum işte. Çok fazla içmiyorum, en fazla bir paket. O da light sigara. Babam 63 yaşında ve hayatı boyunca günde iki paket sigara içer. Gayet sağlıklı (tahtaya vuruyor). Ailede kanser veya akciğer hastalığı yok (yine tahtaya vuruyor).
Batıl inançlarınız var galiba?
- Evet, tahtaya vururum. Bir de sigaramı asla mumdan yakmam. Kötü şans getirir.
Çok para kazanıyor olmalısınız. Ne yapıyorsunuz kazandıklarınızla?
-Annemle babam gençliklerinde çok para sıkıntısı çekmiş, o yüzden ben para idare etmekte gayet iyiyim. Yatırım yapıyorum. New York’ta 10 yıl önce bir daire satın aldım. Şimdi fiyatı üçe katladı. Bir votka şirketim var. Gençliğimde kiramı nasıl ödeyeceğim, karnımı nasıl doyuracağım diye çok sıkıntı çektim. İnsanda stres yaratıyor parasızlık. Şimdi öyle bir derdim yok.
Parasızlık stresin tek kaynağı değil ki, nasıl başediyorsunuz stresle?
- Kabala ile ilgili bir kitap okudum. Ne zaman bir sıkıntıyla karşılaşırsan derin bir nefes al ve bırak gitsin diyor. Başarılı olduğun her sefer ışığa daha çok yaklaşırsın diyor. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum.
Arkadaşlarınızın sizin hakkınızda söylediklerine baktım da, kurabiye veya ayıcık gibi benzetmeler yapıyorlar. Bu kadar yumuşak başlı ve sevecen biri misiniz gerçekten?
- Evet öyleyim. Yakın olduğum insanlara cana yakın davranırım.
Günlük hayatınızda neler giyiyorsunuz?
- Spor ve rahat şeyler giyiyorum. Bir tişört ve jean pantolon yeter. Zaten alışveriş yapmama gerek kalmıyor, çekimlerden sonra herkes hediye ediyor.
İnternette isiminizle bir arama yapınca sadece çıplak resimlerinizin olduğu siteler geliyor. Resmi siteniz bile arkalarda kalmış. Bu sizi rahatsız ediyor mu?
- Umurumda bile değil. Bu benim işimin bir parçası. Bence çok normal. İnsanlar zaman harcayıp, fotoğraflar toplayıp, benimle ilgili web sayfaları hazırlıyorsa onur duyarım. Benim bu işlerle uğraşacak vaktim olmuyor çünkü.