Güncelleme Tarihi:
Geçtiğimiz pazar günü gerçekleşen Motor Sporları Kupası değişimin habercisiydi.
Büyükçekmece dolaylarındaki Alkent 2000 Country Club motor seslerine boğuldu. Toyota'nın meşhur arazi aracı Land Cruiser'in tanıtımının gerçekleştiği günde aynı zamanda Motor Sporları Kupası da yapıldı. Cipler, motosikletler, ATV denen dört tekerlekli motosikletler havalarda uçtu uçtu kondu. Seyredenler de yedi yedi içti...
Artık aktiviteler şehir dışında yapılıyor. Bu yeni bir trend. Gelebilen gelsin. Gelemeyen otursun evinde televizyon seyretsin. Milli gelirimiz kişi başına 25 bin dolar ya, herkesin kendi arabası var ya... Geleceksiniz tabii! Ayrıca benim şehir dışı dediğim yerler artık süper lüks yaşamın yeni yerleşim yerleri. Yani Kaliforniya stili müstakil evde oturmak isteyenler her gün o yolu tepiyorlar da bir pazar günü ben tepmişim çok mu?
Evet, Alkent 2000 denilen yer de işte böyle şehirdışı iken bir zamanlar, artık şehiriçi sayılan Büyükçekmece dolaylarında bir yer. Git git bitmiyor. Allahtan yanımızdan vızır vızır sürekli motosikletler geçiyordu da yolu bulmak zor olmadı. Motorlar ve dört çekerler önde, biz iki çekerler arkada tangır tungur vardık.
Vardık ve farkettik ki halkımız yol tepmek konusunda iddialı. Uzak muzak demiyor, dere tepe düz gidiyor. Otopark olarak kullanılan tarla tam bir cip tarlasına dönmüştü. İstanbul'un bütün dört çeker arazi arabaları ordaydı. Model model, renk renk, büyük küçük... Beğen beğen al. Böyle aktiviteler de olmasa arazi görecekleri yok zaten. Bu arada şükürler olsun mütevazı iki çekerim tarlada beni utandırmadı. Rezil olmak işten bile değil...
Bir şenlik olayı
Yarış yeri tam bir şenlik yerine dönmüştü. Bir tarafta havalarda uçuşan motosikletler bir tarafta cızır cızır pişen kokoreçler, dönerler... Bu uçan motosiklet olayını da açmak lazım tabii. (Ciddiyetten uzak bir yazı yazıyorsam da ne olup bittiğinin farkındayım yani) Efendim burada yapılan onların deyimiyle ‘‘Toyota Land Cruiser 2. Motor Sports Cup’’. Gördüğünüz gibi her ne kadar her şey Amerikanvari de yapılmış olsa güzel Türkçemiz unutulmuş değil: O aradaki ‘‘2.’’ ile deniyor ki: ‘‘Hayır hayır, yanılmayın! Teksas'ta değil, cennet vatanımız Türkiye'desiniz. Biz de bilirdik onu ‘‘2nd’’ yazmayı ama bilhassa yazmadık. Küçük Amerika olduk ama öz değerlerimizi de unutmadık’’. Hizmetin bu kadarı. Neyse. Ortada bir Motor Sporları Kupası olunca -hem de ikincisi- motorlu araçlarımız da yarışmak durumda. Duruma hakim olmak için yarışma programına bir göz atayım dedim. Demez olaydım. Cehaletimden feci şekilde utandım. Yapılan yarışların yarısını hayatımda ilk defa duydum. Enduro Start diyor, ATV diyor (televizyon kanalıyla alakası yok), moto-cross çocuk diyor... Bu arada yarışlar başladı. Sürekli anonslar yapılıyor ‘‘ATV'ciler gelsin, enduro'cular gitsin’’ Ortalık toz duman. Vızır vızır sesler...
Önce cipler yarıştı. Onu anladım. Sonra motosikletler çıktı. Onu da anladım. (Enduro nedir hálá da anlamış değilim. Hangi arada çıktılar yakalayamadım). Ama ATV olayı bitirdi: Anlamı dört tekerlekli devasa bir motosiklet. Böyle küçük, sanki üstü olmayan cip gibi bir şey. Memlekete ne zaman girmiş, insanlar nerede kullanırlar onu, ne kadar zamanda usta olmuşlar da yarışları bile yapılıyor...
Çocuk motosikletleri
Bu kaoslu ruh halimle bir yarışçıya sorayım dedim o da Fransız çıktı. Allahım trendi olmak ne kadar zor birşey diye söylenir; daha ben ATV olayını kavrayamamış durumdayım diye hayıflanırken bir de 8-9 yaşında veletler belirdi: Onlar minicik motosikletlerle onlar da yarışmaz mı? Kafada kasklar falan. Motosikletiyle çamaşır makinesine atmışın da çekmiş gibi minyatür yarışçılar. Bisikletli çocuk devri kapanmış, kimsenin haberi yok.
Yiyelim, içelim
Bu arada izleyiciler öğlen vaktine doğru kendilerini motor olayından alıp tamamen yemeğe içmeye verdiler. Her tarafta muhtelif kuyruklar. Kokoreç kuyruğu, döner kuyruğu, cola kuyruğu... Bir anda ortam Eminönü Vapur İskelesi’ne döndü. Herkes yiyor içiyor. Promosyon dağıtımı da ayrı bir eğlenceydi tabii... Bir paket pastel boya ve bir adet boyama kitabı için metrelerce kuyruk oluştu. Evet tabii... Okullar açılıyordu; ihtiyaçlar tamamlanmalıydı.
Günün simaları
Ortalıkta öyle fazla ünlü kimse yoktu. Tanıyabildiklerimiz arasında Nazan Şoray, Emre Yerlici ve İzzet Garih vardı.
En çok çocuklar ve köpekler eğlendi. Yüz boyamalar, havalı kaydıraklar, pamuk helva ve patlamış mısırlar, dev Milka ineğinini dağıttığı gofretler...
Evet dev Milka ineği dedim. Sıcaktan kimbilir ne kadar patlamıştır içindeki çocuk!
Köpekler, çocuklardan da mutluydu.. Ona hav buna hav... Ortalığa pisletmeleri biraz nahoş kaçtı ama olsun. Onların da hakkı. Dikkatlice yürünür olur biter!
Bu arada açık havadan istifade palamut gibi purolar da içilmedi değil. Kısacası şahane bir pazardı.
Mutlu'nun notu
Trendi’nin doğru yazılışı trendy’dir.İngilizce bir kelime olup yeniliklerin takipçisi anlamında kullanılır.