Güncelleme Tarihi:
Cinsellik insanın doğasında var. Bunun erken ortaya çıkarılması çocuğun başedemediği duygular yaşayarak uyarılmasına neden oluyor. Hem istismar etmesini, hem de istismar edilmesini kolaylaştırıyor. Cinsel istismarı yaşayanlar bunu başkalarına da yaşatıyor. ‘‘Erişkin veya ergen bir kişinin çocuğu kendi cinsel duygularının tatmini için kullanması’’ anlamına gelen cinsel istismarı yaşatan 11-15 yaş arasındaki çocuklar, Çocuk Mahkemeleri'nde ama çok da özenli olmayan bir şekilde yargılanıyorlar. Geleceğin güvencesi sayılan çocuklarda bıraktığı derin izler nedeniyle ayrı bir önem taşıyor cinsel suçlar...
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nde uzman doktor olarak çalışan Leyla Benkurt Alkaş, cinsel istismarın yani sarkıntılık, fiili livata, tecavüz, ırza tasaddi olaylarının toplumun her kesiminde, her yaştaki çocukta görüldüğüne dikkat çekiyor. Ancak çocuğun yeterince korunmadığı, ihmal edildiği ve parçalanmış ailelerde daha da sık görüldüğünü söylüyor. Çevrede ve ailede daha önce cinsel istismara uğramış yetişkinlerin olması da riski artırıyor. Erken ortaya çıkan cinsellikle başedemeyen çocuk, cinsel istismara yönelebiliyor; istismar edildiği gibi istismar da edebiliyor!
Alkaş'a göre, çocukların cinsel istismara yönelmesinin altında ailelerin bu konuya karşı takındıkları tutumu aramak gerek: ‘‘Çocuk, ebeveynini çıplak görürse, cinsel ilişkiye şahit olursa ya da pornografik filmler izlerse erken uyarılır. Çünkü her çocuk üç yaşından itibaren cinsel meraka sahip olur, sorular sorar, taklit eder. Bu son derece doğaldır. Hatta mastürbasyonu erişkin cinselliğinden farklı olarak motor bir deşarj için kullanabilir. Çocuğun yaşına uygun davranışlarını etkilemediği, sosyal uyumunu bozmadığı sürece bu normaldir. Dahası televizyondaki gibi öpüşmesi, karı kocalık oynaması ve taklit etmesi son derece sağlıklıdır. Fakat bu oyunların aralarında beş yaş fark olan çocuklar arasında olması, birinin çok daha farklı cinsel doyum için bunu yapması istismar yönünden değerlendirilmelidir...’’
İstismarcı tanıdık seçiyor
Cinsel istismarı yapan çocuklar mağdurları tanıdıklarından seçiyor; kardeşi, kuzeni, sevdiği bir ağabey ya da hayran olduğu bir komşu çocuğu. Çünkü bu kişiler hem elinin altında, hem de erişkin bir partnerden daha kolay idare edilebilir. Yakınındaki kişileri istismar eden bundan rahatsızlık duymuyor. Çünkü onun sahibi olduğunu düşünüyor. Çocuğun ne duygularına aldırıyor ne de beden acısına. Kendinde bunu yapma hakkı görürken, çocuğun itiraz hakkı olmadığını düşünüyor.
‘‘İstismar en fazla tanıdık kişiler arasında oluyor. Ancak olayın mahkeme kısmına baktığımız zaman belirgin farklılıklar görüyoruz’’ diyor Alkaş. Mahkemeye genellikle taraflardan birinin kazancı varsa başvuruluyor. Aileler çocuklarını evlendirmek için ya da eğer istismarı yapan çocuklarının zekâsında bir gerilik varsa onu aklamak için mahkemeye başvuruyor. Bunlar dışında ‘‘teşhir edilme’’ korkusu insanların mahkemeye başvurmasını engelliyor. Bu da cinsel suçlardaki çoğu gerçeğin gözden kaçmasına neden oluyor.
Leyla Benkurt Alkaş, cinselliğin ne demek olduğunu bilmeden yaşadıklarının, mağdurlarda derin izler bıraktığını, yaşadıkları travmayla başa çıkma şekillerininin de farklılık gösterdiğini anlatıyor. İşte, kimisi bununla başa çıkmak için istismarcı rolü benimsiyor. Travma yaşayanlar travma yaşatıyorlar. ‘‘Cinsel istismarı yaşayanların başlarından geçenleri anlatmaları yaşlarına, psikososyal gelişim aşamalarına ve istismarcının kim olduğuna göre değişiyor. Eğer istismarcı tanıdık birisi ise küçük sırlarını utanç, korku ve ifade edememekten dolayı doğrudan anlatamıyorlar. Ama saldırgan dışarıdan birisi ise genellikle ailelerine, öğretmenlerine, nadiren de doktorlarına anlatıyorlar.’’
Cinsel istismara uğrayan çocuklara anlatma olanağı sağlanırsa tanıklıklarının son derece güvenilir olduğunu belirten Alkaş, ‘‘Ancak genel eğilim çocuklara inanmama, onu yalancılıkla suçlama şeklinde. Hele çocuğun olayı anlattığı kişi istismarcının yakın akrabası ise hiç inanmak istenmez. Tüm akrabalar için bu duygusal, ekonomik ve sosyal dengelerin yerinden oynaması demektir. Çocuğun feda edilmesi daha kolaydır’’ diyor.
Yargı süreci sağlıklı değil
Cinsel istismarda bulunarak ‘suç işleyen’ çocuklar Çocuk Mahkemeleri'nde yargılanıyorlar. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Eldebran Çakırözer, yargılamada amacın çocuğun cezalandırılması değil, topluma kazandırılması olduğunu belirtiyor. Özellikle cinsel suç işleyen çocukların psikolojisi, yargılama sürecinden etkilenme düzeyleri, tutuklama halinde tutuklulukta geçirdikleri sürede yaşadıkları ile suç ve ceza sonrası rehabilitasyonlar önem kazanıyor. Çakırözer şöyle devam ediyor. ‘‘Cinsel suçlar TCK'nın ‘Adabı umumiye ve izamı aile aleyhinde cürümler' başlıklı bölümde düzenlenmiştir. Çocukların faili olduğu cinsel suçlarda bu bölümde yer alan maddeler uyarınca yargılamaya konu olmakta ve ancak 2253 sayılı kanun ve TCK'nın yer alan yaş küçüklüğü ile ilgili hükümlere istinaden ceza indirimi olmaktadır. Ancak alt yapı eksikliği ve çocuklara özgü politikalar üretilememesi tedbirlerin uygulanmasını güçleştirmektedir. Ceza sonrası çocuğun profesyonel gözetime ihtiyacı olacaktır.’’
Çocukların yargılandığı mahkemelerde pedagog, psikolog, sosyal hizmet uzmanı olmak üzere alanında eğitimli kişiler çalışıyor. Sanıklarla ya mahkemedeki odalarda görüşüyorlar ya da onları cezaevinde ziyaret ediyorlar. Ancak uzmanlar, sanığın yaşamını ortaya koymak için gerekli olan çevre çalışmasını yeterince yapamadıklarını belirtiyorlar. Mağdurlarla ilgilenen bir birimin olmadığına da dikkat çekiyorlar.
Çocuğu izleyin, karar verin
Alkaş, yaşlarına göre mağdurların yaşadığı psikolojik durumları ise şöyle belirtiyor:
3 yaşından küçüklerde; Yeme ve uyku bozukluğu ön planda olmak üzere bebeksi konuşma, kaka çiş kaçırma, cinsel oyunlar, uygunsuz yer ve miktarda mastürbasyon, içi çekilme ve öfke patlamaları.
6-9 yaş arasında; Yalnızlığa eğilim, korkular, okul başarısızlığı, sık yıkanma, kendinden küçüklerle cinsel oyunlara girme, kışkırtıcı tavırlar, uluorta mastürbasyon, güvensizlik, çaresizlik, kendisine zarar verici davranışlar.
9-12 yaş arasında; Huzursuzluk, başını vurma vücudunu kesme biçiminde ortaya çıkan kendine öfkelenme, kendisinden küçüklere cinsel istismarda bulunma, rastgele cinsel ilişki, depresyon, intihar düşüncesi.
13-18 yaş arasında; Madde kullanımı, evden okuldan kaçma, istismarcı ya da kullanıcı rollerine girme, saplantılı düşünce bozukluğu, tek başınalık, intihar girişimleri, cinsel rollerde çatışma, suçluluk duygusu.
Ceza değil önleyici tedbir
Uzmanlar, bu sorunun çözülmesi için ceza vermekten çok, olayları önleyici tedbirler almak gerektiğini söylüyor:
Toplumun gözünde cinselliği tabu olmaktan çıkararak aydınlatıcı bilgiler vermek, bu tür davranış bozukluklarının çocukların hayatını mahvetmesine engel olmak,
Ortada bir suç varsa da sanığı toplumdan dışlamayarak yeniden kazanmaya çalışmak,
Onu suça iten şeylerin neler olduğunu tespit etmek,
Mağdurlara özel ilgi gösterecek birimler oluşturmak,
Cinsel suç sanıkları için en tehlikeli yer olan cezaevleri yerine özel cezaevleri oluşturmak.