Oluşturulma Tarihi: Temmuz 27, 2005 00:35
Darbukasıyla hayranlarını coşturan Burhan Öçal tam bir klasik Amerikan otomobilleri tutkunu. Sahip olduğu koleksiyon sayesinde hala çocukluğunu yaşadığını kaydeden Burhan Öçal, ‘Audi Magazin’ dergisi için yaptığı röportajda otomobil tutkusundan bahsediyor.
Hızlı otomobil kullanmayı sevdiğini de belirten ünlü perküsyon ustası, ‘Otomobillere çok meraklıyım. Her türlü otomobili rahatlıkla kullanabilirim. Arada klasik otomobil yarışlarına katılıyorum’ açıklamasını yapıyor. İstanbul trafiğinde otomobil kullanmanın zorluğuna dikkat çeken Öçal, şöyle konuşuyor: ‘Sanki trafiğe çıkan herkes canavarlaşıyor, kimse kuralına göre araç sürmüyor. Bunu matah bir şey sanıp, cesur olduklarını zannediyorlar. Oysa, yaptıkları şey resmen intihar.’
Müzik yapmaya nasıl başladınız?
Babamdan ve sinemamızda çalışan Romanlardan çok etkilendim. Küçükken davula heves etmiştim, ama annem bu hevesimi onaylamazdı, çünkü okumamı isterdi. Ama ben başıma buyruk davrandım ve kimseyi dinlemeyip müzikle ilgilenmeye devam ettim. Sonra da her ortamda çalmaya başladım, düğünlerde, barlarda... İnanılmaz bir pratik oldu benim için. Uzun süre hep kendim için çaldım. Buradayken yaptığım işin farkında değildim aslında. Benim ne yaptığımı bana yurt dışında anlattılar.
Eğer hayat sizi böyle sürüklemeseydi, hayatınızda müzik olur muydu?
Kim bilir belki de memur olurdum. Ama babamın bir baltaya sap olacağıma dair inancı vardı. Annemse, biraz da Selanikli olduğundan
Atatürk gibi olmamı ve siyaset okumamı isterdi. Tabii siyaset nerede ben nerede. Aslında yaptığım seçimlerden dolayı annemi hep hayal kırıklığına uğrattım ve üzdüm. Bir gün onu benim de sahne aldığım bir caz festivaline götürdüm. Başörtüsüyle festivale geldi, beni izleyince çok duygulandı. Aslına bakarsanız benim hayalimde hem müzik hem de sinema vardı. New York’ta caz söyleyeceğim, Los Angeles’te
film yıldızı olacağım diye düşünürdüm.
OTOMOBİL YARIŞLARINA KATILIYORUM
Peki, otomobillerle aranız nasıldır?
Otomobillere çok meraklıyım. Amerikan otomobilleri koleksiyonum var. Babadan kalma bir heves bu. Çocukluğumda seyrettiğim filmlerden özenirdim, ama o zamanlar otomobillere sahip olmak bizim için hayaldi tabii. Artık bu otomobiller nostaljik oldu, ama ben onlar sayesinde hala çocukluğumu yaşıyorum. Arada klasik otomobil yarışlarına katılıyorum. Bir dönem ralli de yaptım. Ama günlük hayatımda kullandığım otomobili soruyorsanız, 2004 model bir Audi A4 kullanıyorum. Aslında çok memnunum, ama yakında değiştireceğim. Henüz ne alacağıma karar vermedim, ama favori modelim A8.
Audi bir marka olarak size ne ifade ediyor?
Audi, kullanıcısına inanılmaz bir statü sağlıyor. Duruşuyla, imajıyla farklı. Güzel ve kaliteli başka markalar da var belki, ama Audi’nin yarattığı imaj bambaşka. Dünyanın neresine giderseniz gidin bu böyledir. Belki aristokrat değil, ama seviyeli, aklı başında, ciddi, soylu, zevkli insanların tercih ettiği bir marka. Bir de bu markanın gizli bir şıklığı var. Hem ben buradayım diye bağırmıyor, hem de çok özel bir dizayna sahip.
Nasıl bir sürücüsünüz?
Otomobil kullanmayı çok severim. İyi bir sürücüyüm ve hızlı araç kullanmaktan keyif alırım. Bir de her türlü otomobili rahatlıkla kullanabilirim, 60 senelik olanı da, son model bir A8’i de... Ama İstanbul trafiğinde otomobil kullanmak zor. Sanki trafiğe çıkan herkes canavarlaşıyor, kimse kuralına göre araç sürmüyor. Üstüne üstlük bunu matah bir şey sanıp, övünüyorlar, cesur olduklarını zannediyorlar. Oysa bunun cesaretle alakası yok, yaptıkları şey resmen intihar.
Parmakları havada çalıştırıyor saniyede 20 vuruşa çıkabiliyor
Müzik aletleri nankördür. İki gün çalmazsanız parmaklar durur. Siz kendinizi sürekli formda tutabilmek için neler yapıyorsunuz?
Bizim işimiz parmaklarla. Elektronik değil, manuel yapıyoruz her şeyi. Doğrudan temas var, dolayısıyla bahsettiğiniz durum işimizde çok önemli. Çalışmak için artık yollarda ne varsa onu kullanıyoruz. Bir de bir avantajım var, parmaklarımı havada bile çalıştırabilirim.
Saniyede 16 vuruş ile dünyanın en hızlı parmaklarına sahip olduğunuz doğru mu?
Doğru, ama duruma göre değişir. Dünyada perküsyon açısından en iyileri sayacak olursanız, en çok 10 kişinin ismini sayabilirsiniz. Ben, tekniğim biraz ters olduğu için farklıyım. Şu an saniyede 10 vuruş yapabiliyorum, ama istersem 20’ye de çıkabilirim. Sürekli ve ritmik çalarım.
ABD’de Kolombiyalı kaçakçı Avrupa’da Sicilya mafyası
Sizi oyuncu olarak ilk kez bir reklam filminde izledik. Hatta bu reklamın tanınmanıza da katkısı oldu. Nasıl böyle bir adım atmaya karar verdiniz?
40 sene müzik yaptım, ama bilen yoktu. Bir reklam filmi yaptım, herkes beni tanıdı. Tabii bundan rahatsız olan hayranlarım olmuştur. Ama çoğunluk sonuçtan memnun. Çünkü ortaya güzel bir şey çıkardık. Oyunculuk yıllardır hayalini kurduğum bir şeydi ve önüme fırsat çıkınca değerlendirdim.
Peki, ‘O Şimdi Mahkum’ filminde Abdullah Oğuz size neden mafya babası tipini yakıştırmış olabilir?
Abdullah Oğuz iyi arkadaşımdır, sanırım tipim müsait diye böyle bir rol verdi. Zaten çok çektim tipim yüzünden. Amerika’da Kolombiyalı kaçakçı, Avrupa’da Sicilya mafyası zannediyorlar. Bir de bakıyorlar pasaport kırmızı İsviçre pasaportu, isim Türk, daha da çok rahatsız olup kenara çekiyorlar. Türkiye’de ise Roman diyorlar.