Güncelleme Tarihi:
Size neler ilham kaynağı olur?
- Her şey olabilir. Hiç tanımadığım, sokakta gördüğüm bir insan veya çok iyi tanıdığım bir insanın farkında olmadan attığı bir bakış... Düşünmediğim bir anda karşıma çıkmış olması önemli. Mesela en son, yolda çok iyi bildiğim bir şarkının daha önce hiç fark etmediğim bir notasını duydum, kendi kendime, “Bazen bir nota bile insanı ağlatabilir” dedim.
Ağladınız mı?
- Hayır, ağlamadım ama kendimde o potansiyeli sezdim.
Peki siz nelere ilham kaynağı olabilirsiniz, hiç düşündünüz mü?
- Düşünmedim aslında ama kız kardeşime oluyorumdur. Beni ben olduğum için seven insanlar için bir ilham kaynağı sayılabilirim.
“Kayıp Şehir”le birlikte yüzünüze aşina olsak da, Londra’ya uzanan bir oyunculuk serüveniniz var. Biraz bu süreçten söz eder misiniz?
- Oyunculuğun çok başında olduğumu düşünüyorum hep. Bir şekilde her zaman başındaymış gibi de kalmaya çalışıyorum. Londra’ya giderken de bunu tekrar ediyorum kendime, Türkiye’de oyunculuğa başladığımda da böyle düşünüyordum. Umarım yaşım ilerlediğinde, 40 yıldır oyunculuk yapıyor olsam da bu hissiyatı içimde taşıyor olurum.
LONDRA’DA YAŞADIKLARIM PAHA BİÇİLEMEZ
Londra’da LAMDA’ya kabul edildiniz, peki ya sonrası nasıl gelişti?
- LAMDA’ya (The London Academy of Music and Dramatic Art) kabul edildiğimi öğrendiğim an çok mutlu oldum. Bu başarı sadece oyunculukla ilgili değil; hayat anlamında da önem taşıyordu. Anlatırken bile hâlâ heyecanını yaşadığım, unutulmaz bir anıdır hayatımda. Daha sonra LAMDA’da, Londra’da yaşadıklarım da paha biçilemez. Sırf kendi oyunlarımda değil, izlediğim oyunlarda da aklımda yer eden birçok an ve sahne var. Bu tarz tecrübelerin insanı bir şekilde zenginleştirdiğini ve algısını açtığını düşünüyorum. Evet, kendi stilini oluşturmak oyunculukta çok önemli bir şey ama yeri geldiğinde bu kabuğu kırmak ve buna cesaret edebilmek de çok önemli.
Dizide hayat verdiğiniz İrfan karakterine dair izleyicilerin tezat duyguları var: Hikâye içinde bir an çok seviliyor, başka bir an sevilmiyor. Kızılıyor, kabul ediliyor... Bu çoklu duyguları yansıtmak sizin için nasıl bir deneyim?
- Benim o sırada oynadığım karakter kimse, nasıl birisiyse onu ve onun yaşadığı şeyleri kendi günlük hayatımda hissettiğim anlar oluyor elbette. Ama özel hayatımı ona kaptırmamaya özen göstererek karakteri anlamaya çalışıyorum. Kamera çekime başladığı zaman sahneyi ezberlemiş bir oyuncu olarak değil, o hisleri kendisi de yaşamış biri olarak görünmek istiyorum. Geceleri sokakta çok fazla insan olmadığını bildiğim saatlerde yürüyüşe çıkıyorum. Bu bir kafa boşaltma yürüyüşü. Böyle anlarda İrfan’ın düşüncelerini aklımdan geçiriyorum.
İstanbul mu, Londra mı daha cazip geliyor size?
- İstanbul’la gel-gitli bir ilişkimiz var. Bu şehir beni zamanında çok boğup kendimi kaybetmeme sebebiyet veren ama sonrasında da kendimi bulduğum yer oldu. Londra’ya gittiğimde, İstanbul’a dışarıdan bakmakla, içinde yaşamak
arasında çok büyük fark olduğunu anladım. İstanbullu olmak, bana yurtdışında çok büyük avantaj sağladı. İstanbul kendi içinde çok fazla hayat barındıran, etnik kökenler anlamında çok kültürlü bir yer. İçinde büyümüş olmanın insana çok şey öğrettiğini Londra’ya gidince fark ettim. İnsanlar yurtdışında gayet belirli bir düzen içinde, çok çeşitli ve renkli hayatlar yaşıyorlar ama çok yıpranmıyorlar. Biz İstanbul’da çok yıpranmışız, ölmüşüz de ağlayanımız yok. İstanbul çirkinlikle güzelliğin bir arada yaşandığı nadir şehirlerden ama kesinlikle çok karizmatik.
KIZ ARKADAŞLARIMA“TOPUKLU GİYME” DERİM
Londra modanın yeni başkenti. Siz modaya ne kadar yakından bakıyorsunuz?
- Modayı takip etmiyorum ama AllSaints’i takip ediyor ve seviyorum.
Dünden bugüne stilinizden söz edebilir misiniz?
- Kıyafetlerim genelde görüntüden ziyade ruh halimle alakalı oluyor. Zaten insana bir şeyin yakışıp yakışmadığının o anki ruh haliyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Giydiğin şey belki tezgahta, askıda güzel duruyor ama o sen misin değil misin? Seni ne kadar yansıtıyor? Bunlar önemli detaylar. Seçtiklerinin seninle ya kontrast ya da uyum içinde olması lazım. Ben kıyafetlerin benim önüme geçmesini sevmiyorum. Daha nötr, daha pastel parçalar tercih ediyorum.
Giyim konusunda bir kadında ne hoşunuza gider ve ne gitmez?
- Genelde ben kadınların topuklu ayakkabı giymesini sevmem. Birlikte olduğum kız arkadaşlarıma “Topuklu ayakkabı giyme” demişliğim de vardır. Çoğu kadının topukluyu taşıyamadığını düşünüyorum. Bir kadına yüksek ökçeleri çok nadir ve hatta binde bir yakıştırıyorum, o da sadece gece... Kadınlar kendilerini yansıtmayan, kendilerini olduğundan farklı gösteren şeyleri giydiği zaman hoşuma gitmiyor. Makyaj için de aynı şey geçerli, mümkünse makyajsız olsunlar.
Peki bir kadında aradığınız ilk özellikler neler?
- Çok göreceli, çok boyutlu bir konu bu. Tabii ki bir fiziksel güzellik vardır ama bu benim hayatımda ilk sırada değil, hiçbir zaman da olmadı. Gözünde ya da elektriğinde onun ruhunu görüyorsam veya kendinden emin bir kadınsa, güzeldir benim için. Fiziksel olarak birçok insana göre güzel değildir belki ama beni ona çeken şeyin derinlik, karizma, ruh olduğunu anlamışımdır.
AŞKI TUTKULU YAŞARIM
Peki aşık olduğunuzu nasıl fark edersiniz?
- Artık başka bir şey düşünememeye başlamışsam, “Eyvah ben aşık oldum” derim. Aşkı nasıl yaşayacağım, biraz partnerime de bağlı. Açıkçası aşkı kendi içimde tutkulu yaşarım: Kaptırırım, sonra dönerim, sonra tekrar kaptırırım.
Canlandırdığınız İrfan karakterinin aşkı fırtınalı yaşayış şekline yorumuz nedir?
- Aşkı İrfan gibi yaşamam mümkün değil. Hatta İrfan’a üzülüyorum. Bazen karşıma alıp “Oğlum bak bunu yapma” demek istiyorum. O, delicesine aşık, orada büyük bir tutku var. Başlangıçta aşık mıydı bilmiyorum, şimdi başka bir boyuta geçtik. İşin içinde çok karışık duygular var artık: Hırs var, saplantı var, gözü kör olmuşluk var. Aşkı bu şekilde yaşaması, ısrarlı oluşu, vazgeçmemesi, elinden ne geliyorsa yapması, reddedilmesine rağmen devam etmesi... Ben büyük ihtimalle bunların çoğunu yapmazdım. İrfan’da mantık devre dışı, ben ise bu durumda herhalde mantık devreye giriyor.
Peki son olarak, bu aralar bünyede aşk var mı?
- (Gülüyor) Yok öyle bir şey.
KARIŞIK BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİM
Çocukluğunuza dair hatırladığınız ilk şey ne? O zamanda oyunculuk emaresi var mıydı hamurunuzda?
- Karışık bir çocukluk geçirdim. Şu anda bir bankada çalışmadığıma göre rahatlıkla söyleyebilirim ki oyunculuktan çok uzak bir yerde değildim.
Geçmişten bugüne insanın sevdiği ve sevmediği dönemler vardır. Sizin için geçmiş mi, bugün mü?
- Bugün daha güzel.
MÜKEMMEL OYUNCU
Tomris Giritlioğlu (Yönetmen): “Kayıp Şehir’in İrfan karakteri için oyuncu ararken İlker’in audition’ını gördük. Karşımda adeta İrfan duruyordu. İlker bence mükemmel bir oyuncu. Her rolün üstesinden gelebilen, ona ruhunu katabilen ve oynadığı role bürünen özellikleriyle Türk sineması için büyük bir kazanç.”
Nazan Kesal (Rol arkadaşı): “İlker çok çalışkan, yetenekli ve farkındalığı yüksek bir oyuncu. Bu özelliklerini bırakmadığı sürece sırtı yere gelmez. Büyük projelerde yer alacak ve ben onunla gurur duymaya devam edeceğim. Meryem Sultan onu seviyor.”