- Sekiz yıldır fotoğraf çekiyorsun, ünün ülke sınırlarını aştı. Liz Hurley, Linda Evangelista, Heidi Klum gibi dünyaca ünlü top modeller ile çekimler yaptın. Neler hissediyorsun?
Mutluyum tabii ki. Bir işi başarma isteğim çok yüksekti, ama hiçbir zaman kötü hırsım olmadı. İşimi iyi yapmak için uğraştım. Sanırım Tanrının da yardımıyla insanlar seni buluyorlar ve öyle de oldu.
- Nihat Odabaşı’nın en büyük avantajı nedir?
İnsanlarla fotoğrafın dışında farklı bir diyalog kurmak çok önemli. Sanırım benim en büyük avantajlarımdan biri bu oldu. Hem fotoğraf çekiyordum, hem de stüdyoma gelen herkese saygı duyuyordum. Çekilen her kareye değer verdim. Hálá da böyle yaşıyorum. Olay yarattığın kare ile beş gün ayakta kalırsın; ama içine saygı koyduğun ve özen koyduğun kareyle ise sekiz yıl, Allah nasip ederse 50 yıl ayakta kalırsın.
-
İnsanlarla kurduğun diyalog, işine gösterdiğin saygı tabii ki çok önemli. Ama fotoğraflarının bu kadar çok beğenilmesindeki sır nedir?
Bunun nedenini ben de bilmiyorum. Belki başka bir gözle baktım. Sette olan iletişim, insanlarla kurduğum o özel diyalog bir şekilde kareye güzel yansıyor. İyi fotoğraf çekmek, iyi ışık kurmak, insanların içindeki hiç kimseye vermediği bakışı almak, ondan sonra da titiz davranmak çok önemli şeyler. Sanırım ben işimi iyi yapıyorum.
- Yanlış hatırlamıyorsam her işini, "Bu benim son işim" diye yapardın. Neden böyle derdin Nihat?
Evet, doğru. Sen benim çok eski arkadaşımsın ve bu işe ilk başladığım yıllarda hep beraberdik. Çok uzun vadeli hayallerim olmasına rağmen, hiçbir zaman ileriye dönük bir proje yapmıyorum. Hayat bu, bu benim son işim olabilir ve o yüzden son işimi iyi yapayım, sonra gelecek olan gelir derdim. Benim şöhret olmak, ünlü olmak gibi bir derdim yoktu ki. Sadece işimi iyi yapmak gibi bir derdim vardı, o kadar.
HEPSİ DE KALİTELİ
- Sekiz yıl öncesine dönersek... Çektiğin çıplak kadın fotoğrafları için neler söylemek istersin? Bu noktada keşkelerin var mı?
Çektiğim o çıplak fotoğrafların hepsinin içinde bir estetik kaygı, fotografik bir tavır vardı ve bu fotoğraflar beni patlattı. O kareler insanların bana saygı duymasını sağladı. Bence portfolyomda var olan Deniz Akkaya’nın çıplak kanatlı fotoğrafları bir klasik. Bugün
magazin gündemini takip eden herkes o fotoğrafları biliyor. Şenay Akay’ın çıplak fotoğrafları hálá olağanüstü. Burada önemli olan nasıl çektiğindir. Ben
magazin basınında çıplak fotoğraf da çektim, Derya Tuna’ya İbrahim Tatlıses tişörtü giydirerek medyatik fotoğraf da çektim. Ama hepsini kaliteli çektim. O yüzden de Nihat Odabaşı diye biri, sekiz yıl önce çıkıp bu noktaya geldi. Çektiğim o fotoğrafların hepsiyle de gurur duyuyorum, çünkü o fotoğraflarla bugün Liz Hurley tarafından seçildim.
-
Peki hedeflerini gerçekleştirdiğini düşünüyor musun?
Benim için ünlü bir fotoğrafçı olmak değil, saygı duyulan bir insan olmak önemli. Ben hep hayatımda makinesizde var olabilmeyi hayal ettim. Bir gün makinem kırılabilir, parmağım yok olabilir, başıma bir şey gelebilir. O yüzden makinesizde Nihat Odabaşı olabilmek için çok çaba gösterdim. Bunu başardığımı düşünüyorum. Benim ilişkilerim hiçbir zaman fotoğrafa dayalı ilişkiler değil; saygı, sevgi üzerine kurulu ilişkilerdir.
BURNUM KALKMADI
- Havalara girdiğin, burnunun kalktığı söyleniyor. Yıllar önce çektiğin sanatçıları artık çekmiyormuşsun, çok para istiyormuşsun...Böyle bir şey yok. Hiçbir zaman, "Ben Nihat Odabaşı’yım" durumum olmadı. Keşke biraz olsaydı, çünkü her gün korkarak sete gidiyor olmak korkunç bir şey. Bu kadar başarılı işten sonra, insanın kendine güveniyor olması gerekmez mi? Ama sete her gittiğimde, Allah’ım ne olur yardım et bugün de yüzümün akıyla çıkayım bu çekimden, diyorum. O yüzden benim havalara girmem, burnumun havada olması mümkün bile değil. İyi iş yapabilecek miyim kaygısından dolayı çekim reddetmemi, insanlar burnu büyüdü olarak algıladı. Ama ben kendimi korumaya çalışıyordum.
- Neye karşı korumaya çalışıyordun?
Ben bir magazin dergisi ile yaptığım çalışmalarla patladım, ama tavrımı değiştirmek için çok çaba gösterdim. Çünkü o kadar sansasyonel anılıyorsun ki, reklam camiası seni sevmiyor. Herkes sana "Artist fotoğrafçısı, ünlülerin fotoğrafçısı" diye bakıyor. Ben ünlülerin fotoğrafçısı değil, moda fotoğrafçısı olmak istedim. Bu yüzden insanlara hayır demeye başladım. Bu da burnu büyüklük olarak algılandı. Oysa ben Nihat Odabaşı olduktan sonra, sadece kurallar koydum. Bu da ismimi uzun süre yaşatmak için koyduğum kurallardı.
KATKILARIM ÇOK
- Bir fotoğrafçı olarak bu sektöre neler kazandırdın?
Benim bu sektöre en büyük katkım, medyada fotoğrafları yayınlanan birisine saygı duyulması gerektiğini öğretmem oldu. Magazin fotoğrafının değerini, kalitesini yükselttim ve arkadaki fotoğrafçının önemini gösterdim. Artık hiçbir
haber, fotoğrafçının imzası olmadan yayınlanmıyor. Herkesin şaşırdığı ve reddettiği photoshop’un artık fotoğrafın bir parçası olduğunu gösterdim. Bu zincirdeki herkesin eşit ve düzgün para kazanması gerektiğini de gösterdim. Sanatçının kuralları olduğu gibi, fotoğrafçının da makyajcının da kuralları var.
- Photoshop’la obje baştan yaratıldığı için, bunun fotoğrafçılık olmadığı tartışılıyor ve bunu başlattığın için de sana kızılıyor...
Ben Coşkun Aral değilim ki. Belge fotoğrafçısıysan photoshop yapamazsın. Moda dünyasının fotoğrafçısıyım ben. Tabii ki photoshop yapabilirim, çünkü benim çektiklerimin belge niteliği yok. Makyaj yapıyoruz, kirpik takıyoruz, tırnak takıyoruz... Bunlar da photoshop.
-
Mesleki sıkıntılara gelirsek, neler anlatırsın?
Altın Kelebek Ödülleri’ne ya da Magazin Gazetecileri Derneği’nin Ödülleri’ne bir bakın. Bir tane fotoğrafçı kategorisi var mı? En iyi modacı, en iyi manken ödülü var; neden o dergilerin kapağını çeken adamın kategorisi yok? Bütün bu dergilerin satmasını sağlayan, bütün bu yıldızların yüzünü gösteren fotoğraflara ve fotoğrafçılara ödül verilmeli. 40 yıl Türkan Şoray’ı, Ajda Pekkan’ı çeken; çektiği fotoğraflar kartpostal olmuş Erol Atar’a bir tane ödül verilmemiş. Umarım İstanbul Modern Sanat Galerisi moda fotoğrafı, çeken bu kadar fotoğrafçıya bir gün gereken değeri verir.
Madonna ve Nicole Kidman’ı da fotoğraflamak istiyorum-
Önce Elizabeth Hurley ile çalıştın, sonra da ünlü top modeller Linda Evangelista ve Heidi Klum’la. Önemli olan bir yerden başlamak, arkası çorap söküğü gibi geliyor değil mi?Tabii ki. Liz Hurley fotoğraflarımı gördü, beğendi ve o çekimi ben yaptım. Benim çektiğim fotoğrafları beğendiği için 12 çekim daha yaptık. Buradan çıkan fotoğraflarla, 20 tane dergiye kapak oldu. Sürekli çalışır hale geldik. Gözüme, çıkan işe çok güveniyor. Mümkünse bütün işlerini benimle çekmek istiyor. Linda’yla Derimod için çalıştık. Linda’nın tek şartı yabancı fotoğrafçı ile çalışmaktı. Bu noktada Derimod çok önemli bir şey yaptı ve bende ısrar etti. Linda’ya portfolyomu gönderdiler, o da fotoğrafları görünce benimle çalışmayı kabul etti. Sonra da Heidi oldu. Heidi’ye de fotoğraflarım gitti, o da kabul edince çekimleri Amerika’da gerçekleştirdik. Hepsi birbirine referans oldu tabii ki.
- Bu top modelleri çeken Nihat Odabaşı büyüdü mü peki?
Hayır, böyle bir şey yok. Ben yurtdışına çıkmasam da, büyüdüğümü hissediyorum zaten. Şu anda Heidi Klum’u çekmeyi çok önemli bulmuyorum. ’Aman Allah’ım ne kadar önemli bir şey yaptım’ durumu yok yani. Ben bunun olacağını biliyordum. Burada Türkan Şoray çekiyorsam, niye orada Heidi Klum çekmeyeyim ki? Şöhret her yerde şöhret, fotoğraf ise her yerde fotoğraf. Eğer işini iyi yapıyorsan, iyi işler seni ülkende de dünyada da buluyor. "Photoshop’la fotoğrafçı oldu" dedikleri adam sekiz yıldır var. Gittikçe de büyüyor, daha fazla saygı görüyor ve yerini sağlamlaştırıyor.
- Belki sırada Hollywood starları vardır...
Kim bilir. Mesela Nicole Kidman’ı, Madonna’yı çok çekmek istiyorum. Dünya kalitesinde bir iş yapıyorsan çekersin de. Benim iki ay sonraki programımda Gisele Bündchen var mesela.
- Başarılı birçok genç fotoğrafçı var. Onları destekliyor musun?
Benim hükümdarlık sürmek gibi bir niyetim yok. "En iyi fotoğrafçı" lafı çok yanlış bence. Ben Türkiye’de tanınmış fotoğrafçılardan biriyim. Asla Türkiye’nin en iyi fotoğrafçısı değilim. Türkiye’de iyi olan bir sürü fotoğrafçı var. Ben sadece popüler ve tanınmış bir fotoğrafçıyım. Adı benim kadar anılmayan ya da popüler olmayı istemeyen çok yetenekli fotoğrafçı var ülkemizde. Cüneyt Akeroğlu ve Koray Birand’ı, asistanım Jülide’yi çok beğeniyorum ve destekliyorum.