Oluşturulma Tarihi: Eylül 14, 2007 02:00
Babası Fransız, annesi Afrikalı. Çocukluğu Senagal’de geçti. Yazları Güney Fransa’ya büyük annesinin evine tatile gidiyordu. Çocukluk deyince o evi, bahçesinde geçirdiği saatleri ve büyük annesi ile yaptığı tenis maçlarını hatırlıyor.
Gençliğinde tasarımcıdan çok müzisyen olmak istiyordu. Sanatın her dalına çok meraklıydı. Resim, heykel, müzik ve moda arasında bir sıralama yapılsa moda en son sırada yer alırdı. Bir kaza sonucu moda tasarımcısı oldu. Gerçek bir otomobil kazasıydı. Şöyle anlatıyor: "Yıl 1984. 19 yaşındayım. Yakın bir arkadaşımın arabasını ödünç aldım ve kaza yaptım. Arabanın ön tamponu tamamen yamuldu ve aksi gibi sigortası yoktu. Parasını ödeyebilmem için acil bir iş bulmam gerekiyordu. Bir başka arkadaşım Thierry Mugler’de çalışıyordu, bana da bir iş ayarladı. Aksesuvar bölümünden sorumlu tasarımcının asistanı oldum." Çizim yeteneğinin olduğunu ve farklı şeyler çizebildiğini o yıllarda fark etti. "Aslında ben de tasarımcı olabilirim" dedi ve oldu. Cacharel, Woolmark, Christian Lacroix ve son olarak Sartore gibi ünlü markalarda çalıştı. 1996-97 yıllarında Fransa’da, En İyi Kadın Giyim Tasarımcısı ödülünü bile aldı. Lemaire ve Lacoste’un yolu 7 yıl önce kesişti. Kendi moda markası ile ilgilenirken ünlü bir beyin avcısı aradı. Başka bir yerde çalışmaya hiç niyeti yoktu ama Lacoste’un adını duyunca fikrini hemen değiştirdi. Çünkü Christophe Lemaire ve Lacoste adeta ruh ikiziydi. Şöyle açıklayalım: Lacoste 75 yıldır bir moda markası değil bir yaşam stili markası olduğunu söylüyor. Lemaire de kendini bildi bileli modayla değil, stille ilgileniyor. "Modaya aşık değilim, stile tutkunum" diyor. Peki Christophe Lemaire markasına ne oldu? "İlk yıl bir arada yürütmeye çalıştım. Ama işin teknik ve finansal sorunları çok ağır geldi. Bir süreliğine dondurdum. Geçen yıl para ve pazarlama gibi sıkıcı konularla ilgilenecek bir ortak buldum. Japonya ve Fransa’da mağazalar açmaya başladık bile." Tasarımcı Lacoste’a geleli yedi yıl oldu ve yedi yılda çok şeyi değiştirdi. Gençleşti, modernleşti, trendy bir hale geldi. Lemaire göre elegan bir spor markasına dönüştü. Modayı önemseyen ama gustosu da olanlar aradıklarını Lacoste da bulur oldu. Eskiden gay’ler, Lacoste mağazalarına pek uğramazken şimdi çok seviyorlar. Tasarımcı nedenlerini şöyle sıralıyor: "1. Kalıplarımız daraldı. 2. Renk yelpazemiz çok geniş. Bir polo tişörtün 36 rengi var. Bundan daha iyi ne olabilir."Christophe Lemaire’in ekibinde yaklaşık 10 kişi çalışıyor. "Ben bir orkestra şefi gibi onları yönetiyorum. Yaptıkları tasarımlara rötuş yapıyorum. Markanın tarihine ve kimliğine sadık kalmak için çaba harcıyorum." Timsahla aranız nasıl diye soruyorum. Lemaire ona pek müdahale edemediklerini söylüyor: "Timsahların iki üç boyu ve iki üç rengi var. Onun dışına çıkmamız imkansız ve kanunen yasak. Kazayla büyütür ya da küçültürsek gümrüklerde sahte Lacoste diye el koyarlar. Kısacası bizim timsahla oynamak tehlikeli."