Hakan GENCE
Oluşturulma Tarihi: Ekim 10, 2009 00:00
Lucca, 2004’te Bebek’te küçük bir kafe-bistro-bar olarak açıldı. Kısa zamanda medya, sanat ve iş dünyasının vazgeçilmez buluşma noktası haline geldi. Ödüllü kokteylleri, yemekleri, servisi ve eğlenceli ortamıyla 5 yıldır popülerliğini koruyor.
Wallpaper’ın 2009 İstanbul dergisi tarafından “Bebek’teki hareketliliği başlatan, kendi kulvarının tartışmasız lideri” olarak adlandırıldı. Geçtiğimiz haftaki beşinci yıl partisinde de müdavimleri 120 kişi kapasiteli mekânı doldurdu. Lucca’nın sahibi Cem Mirap ile buluştuk, Lucca’nın öyküsünü, başarısının sırrını, “en”lerini ve bu yılın yeme içme trendlerini konuştuk.
Cem Mirap, yedi yıl New York’ta yaşadı. Reklam üzerine eğitim gördü, çeşitli prodüksiyon ajanslarında çalıştı. Ama hayalinde hep yeme içme işine girmek vardı. Türkiye’ye döndükten sonra bu hayalini gerçekleştirmek, hem şık hem rahat bir mekân açmak için kolları sıvadı. En sevdiği semtlerden biri olan Bebek’te yer arayışına girdi. Eski Türk Ticaret Bankası’nın Bebek Parkı’nın karşı köşesindeki şubesine ilk görüşte vuruldu.
Mekânı hemen satın aldı, reklamcılıktaki yaratıcılığını müzik ve yemekle bir araya getirerek Lucca’yı açtı. Bu ismi kolay telafuz edildiği ve İngilizce’deki şans (luck) kelimesine yakın bulduğu için seçti. Şimdi 100’e yakın çalışanı olan mekan, 15 kişilik personelle işe başladı.
Cem Mirap, dekorasyonu için Babylon’un da dekoratörü olan arkadaşı Emir Uras’tan yardım istedi. Moderni ve geçmişi karıştıran bir mekan yaratıldı. Gündüz misafirlere karanlık gelmeyecek geceyse gündüz mekanlarına benzemeyecek, günün her saatine ışık ve renkleriyle uyan bir yer tasarlandı. Eski görünen masalar modern barla bütünleşti. Renkli objeler masaların üstünü ve duvarları süsledi. Beş yıl içinde dekorasyonda çok büyük değişimler yaşanmadı ama ana tarza sabit kalarak Derin Sarıyer ve Tardu Kuman gibi tasarımcıların obje ve mobilyaları Lucca’ya eklendi.
ARKADAŞLARI ‘İŞ YAPMAZ’ DEDİİlk yıllar Cem Mirap’ın çevresindekiler Bebek’te böyle bir mekanın iş yapmayacağını söylediler ama o pes etmedi: “Ben Lucca’nın bu kadar popüler olacağını hep biliyordum. Gerçekten o canlılığı yakaladık. İstanbul’da kafe, restoran, bar, bistro mantığını uygulayan ilk mekân olduk. Orjinal bir yer yarattık. Aynı zamanda mahallenin lokali gibi de algılandık. Lucca, benzerlerine göre daha butik, tek ve farklı. Bu yüzden ünlü simalar da bizi tercih ediyor. Benzerimiz veya rakibimiz yok.”
Peki bu kadar rağbet gören Lucca başka semtlere de taşınmayacak mı? Cem Mirap, yeni şubeler açmayı düşünmüyor: “Çünkü o tek oluş ve tılsımı bozmak, gereksiz yere formülünü sulandırmamak istiyorum. Farklı bir isimde yeni bir mekân açmayı düşünüyorum. Bu yüzden de yeni yer arayışındayım.”
ASYA MUTFAĞI YÜKSELDİ
İlk günlerden bugüne
yemek konusunda bayağı aşama kaydetttik. İlk açıldığımız zamanlar kafe tarzı yemekler; makarnalar, burgerler, büyük salatalar istenirdi. Yıllar içinde içki yanında gidebilecek daha küçük porsiyonlar ilgi görmeye başladı. Ayrıca son dönemde Türk mutfağı daha modern şekilde yabancı yemeklerle kurgulanmaya başlandı. Bu sene Asya ve modern Japon mutfağı çok yükselişe geçti. Limonata gibi eski lezzetlerimizi de yeniden keşfettik.
SAKİLİ İÇECEK MODASIBu kış özellikle Sakili içecekler, büyük yemeklerin küçük versiyonları (küçük hamburgerler gibi) ilgi görecek. Uzakdoğu tatlarıyla hazırlanan içecekler de yükselecek. Meyveli kokteyler ve roze şarap yine ilgi görür. Müzikte de new jazz, soul, funk tarzı müziklerin bir araya geldiği gecelere talep olacak.
Müdavimler anlatıyor
Ahu Yağtu:Bebek’te oturuyorum. Mekân öncelikle beni lokasyonuyla çekti. Ardından kendine has stili ve tarzını beğendim. Sürekli değişen mönüsü ve hizmet kalitesi de hoşuma gidiyor. Kemikleşmiş bir müşteri kitlesi var. Çalınan müzikleri de oldukça iyi. Ayrıca ilk yıllarından beri Lucca’da Vintage projesini sürdürüyoruz. Uzun soluklu bir iş oldu, bundan sonra da devam edecek.
Mustafa Taviloğlu:İlk açıldığı günden beri gidiyorum. 38 yıldır bir Bebekli olarak Lucca’yı mahallemin kahvesi olarak görüyorum. Hem Bebek’e hem İstanbul’a güzel bir renk oldu.
Ayhan Sicimoğlu:İki senedir gidiyorum. Yeniköy’de oturduğum için önünden hep geçiyor ve merak ediyordum. Yemekleri tahminimden çok iyi çıktı. Lezzet dışında, yapılışındaki ve sunumundaki özeni hoşuma gitti. Oradaki ambiyansı çok beğendiğim için orada DJ’lik bile yaptım.
En ünlü müdavimler: Ayhan Sicimoğlu, Kerimcan Güleryüz, Sertab Erener, İlker İnanoğlu, Mustafa Taviloğlu.
En sevilen içkiler: Satsumalı votka, Lucca Mohito, elmalı votka, frappe.
En tercih edilen yemekler: Ördekli pappardelle, mini burger, chili kalamar, karides roll.
En uzun ve kalabalık partisi: Beşinci yıl partisinde en az 500 kişi vardı. 21.00’de başladı. 03.00’e kadar devam etti.
En çok çalan şarkı: Pink Martini grubunun şarkıları.
En spontan gece: DJ David Vendetta bir gece burada otururken mekânı çok beğendi ve aniden kabine giderek müzik yapmaya başladı.
En heyecan veren isim: Modacı Marc Jacobs aniden geldi bizi çok sevindirdi.