Oluşturulma Tarihi: Nisan 11, 2004 00:00
’Yeşil Kart’ aldatmaca mı? Bilgisayar bağımlılığı ailelerin dağılmasına sebep olur mu? ’Sürekli ikamet’ izni için ücret karşılığında bir Amerikalı ile geçici evlilik yapabilir miyim? Halkımızın bulgur, patates karşılığı oy kullanması nasıl önlenebilir? Amerika’ya turist olarak gelip bu ülke ordusunda askerliğe yazılsam bedava üniversite eğitimine hak kazanır mıyım? ’Teşhircilik’ genç kızlarımızı ’tesettüre’ girmeye teşvik eder mi? Türkiye, Amerika’nın sömürgesi olacak mı?*Bu sorular hep okurlardan geliyor. İnsanlarımızın Amerika’ya ilgisi yüksek. Türkiye ile ’Yeni Dünya’ arasında kalkınmış bir dizi Avrupa ülkesi var. Koca bir okyanus da cabası. Ama yakın geçmişin Almanya, Fransa, İngiltere modası artık miadını doldurdu. Artık varsa, yoksa Amerika.Nedenlerini eşelerken basite kaçsak dahi yoğun bir kültür çıkarmasıyla karşılaşıyoruz. Coca Cola, McDonald’s, Levi’s gibi ürünlerle başlayıp Elvis Presley’den Michael Jackson, Madonna’ya uzanan geniş yelpaze içinde güçlenen, Hollywood yapımları, TV dizilerinin yansıttığı refah ve özgürlüklerle süslü bir tablo bu. Amerika yabancı halkların belleğine ve düşlerine böylece giriyor. Asker ve silah zoruyla gücünü kabul ettirmekte güçlük çekerken, Türkiye pek çok ülke gibi milli parasının doların iniş-çıkışıyla hesaplandığının bilincinde.*Köşemizin adı nedeniyle okurlarımız çeşitli konularda bilgi istiyor. Amerika düşünü gerçekleştirmek için bizden yardım bekleyenler çok. Bazıları ’Yeşil Kart’ kazandıkları halde konsoloslukların ABD’ye gelmeleri için ’sponsor’ göstermelerini şart koştuklarından şikayetçi. Bu ülkede iş, eş arayanlar da aracı olmamızı öneriyorlar. Okurlarımız can damarımız ama isteklerin büyük kısmı konumumuzla bağdaşmıyor. Gücümüzü aşan konular bunlar. Gene de bize ulaşanlara elimizden geldiğince yanıt vermeye çalışıyoruz.Bu arada yazdıklarımızla ilgili yorumlar, öneri-şikayetler de alıyoruz. ‘Elinize sağlık’ diyerek kadınlarda aşırı çıplaklığı şiddetle eleştiren genç bir kadın okurumuz, hemcinslerinin adına utandığını söyleyip, ’Bu durumu protesto için tesettüre gireceğim, ama başımı kapatmak zor geliyor’ diye yakınıyor. Onaltı yıllık evli, dört çocuk babası bir okur ise ’Evimize bilgisayar girene kadar mutlu ve huzurlu bir yaşamımız vardı. Çocukların ihtiyacı için aldığımız bu bela mutluluğumu elimden aldı. 36 yaşındaki hanımım yatak odamızı ayırdı, ayrılma noktasına geldik. Geniş bir yazı yazın, benim durumumda birçok insan var’ diyor.*Orta Anadolu’dan bir hanım: ’Amerika dahil insanlığın tüm sorunlarına çözüm bulmuş bir ülke olamaz. Ben Türkiye’yi eleştirmiyorum ama bilinçsiz insanlara kızıyorum. Herkesin kızdığı bir sürü olumsuzluk var, kimse bunları değiştirmek için ciddi, yasal çaba göstermiyor. Yerel
seçimler oldu, insanımızın görüşleri değişmedi. Bulgur, patates karşılığı oy verdiler. Görüşlerinizi bekliyorum.’Mardin’den elektronik ve haberleşme mühendisliği son sınıf öğrencisi genç ise: ’Çok uzun zaman önce size yazmaya karar vermiştim, ancak şimdi kısmet oldu. Sizin yazılarınızı es geçiyordum. New York’tan olması, fotoğrafınızdaki duruşunuzdan (keşke duruşuma ayrıntı getirseydi) olsa gerek uzun süre çekmedi beni. Sonra eski gazeteleri karıştırırken keşfettim sizi. İnanın o kadar merakla bekliyorum ki yazılarınızı. Biraz da ’Dream Country’(Düşler ülkesi) olan ABD’nin içini, gerçek hali ile yansıttığınız ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak anlaşılabilir dille anlattığınız için çekti beni yazılarınız.’*Ama eleştirilere de muhatap olmuyor değilim. Gençlerden, şarkılarını seks salçasına bulayıp sunan Madonna, Britney, Christina, Janet Jackson gibi tehşirci popçuları, masum beyinleri zehirleyen rap, hip-hop’çuları tenkit ettiğimde protestolar alıyorum. Ortadoğu ihtilafını yazdığımda Yahudi okurlardan, cinsellik kullanıp işinde yükselmeye çalışan sarışınları yazdığımda kadınlardan tepki geliyor.Ama bu köşeyi okuyanların, Amerika ve dünyayı yakından izleyen, demokratik, özgür, yönetimi şeffaf ve laik bir Türkiye özlemi çeken eğitimli insanlar olduğunu görüyorum. Mektuplarında Türkçe’ye hakimiyetlerinin yanısıra bu ülkede okul bitirmiş düzeyde İngilizce bildikleri de ayrıca dikkatimi çeken başka bir nokta. Eleştirilerin üslübu dahi seviyeli. Aşırı nezaket gösterenlere, ‘Beni katiyen rahatsız etmiyorsunuz’ diyerek yazımı bitirmek istiyorum.
button