Ayşe ARMAN
Oluşturulma Tarihi: Eylül 02, 2001 02:13
Sana beşbin kadının eli değdi sen temizlikten nasıl söz edebilirsin. Sadece Nefise'ye değil bütün kadınlara hakaret.
Yemin ederim bu konuda yazmaya hevesli değildim. Henüz temizdim, kirlenmemiştim. Napoli yakınlarındaki o şahane adanın güzellikleriyle sersemlemiş vaziyetteydim.
Ama ne zaman ki o cümleyi okudum...
Kan beynime sıçradı.
Delirdim, delirdim!
Mehmet Ali Erbil, yeni eşini Türkiye'ye tanıtırken şu cümleleri sarfetmişti: ‘‘O bir melek. Eline erkek eli değmemiş!’’
Şimdi bu ne demekti?
Eline erkek eli değen kadınlar iblis miydi?
*
Mehmet Ali Erbil kim ki böyle bir özelliği abartabiliyor?
Allahaşkına elini bir türlü kadın elinden çekmeyen bir adamın, tuttuğu elin bakire olmasını istemeye hakkı var mı?
Bu bir intikam mı? Bir aşağılama mı? Nefise'ye ve onun nezdinde bütün kadınlara bir hakaret mi? Ne bu? Bunun hesabını vermekten korkmuyor mu? Onun zekasına, onun birikimine, yaşına hiç yakışıyor mu?
*
Aslında bu lafı duyup, delirip gecenin bir yarısı Nefise'yle konuşmaya gittiğimde sadece sohbet ediyorduk. Nefise, konuştuklarımızın yayımlanmasını istemiyordu.
Suç tamamen benim.
Çünkü ben Nefise gibi düşünmüyorum. Bu tür abuk sabuk laflara cevap vermek gerekiyor, çünkü dinimize küfredenin önce Müslüman olması gerekiyor. Ben bu meseleyi kişisel aldım anlayacağınız. Ve Nefise'ye rağmen yayımlamaya karar verdim. Bir gözlük yazısı olacaktı, röportaja dönüştü. Sayfada gördüğünüz fotoğraf bile Nefise'nin o anki hali değil, arşivden. Böyle bir konuda sessiz kalmanın iyi olmayacağını düşünüyorum ben. Kişisel intikam almak erkekler için bu kadar kolay olmamalı. Aklı başında insanlarız, ‘‘Kına yaksın’’ demenin ne manası var? ‘‘Aldığım kız bakire’’ demenin saçmalığı çok açık ve net değil mi? Üstelik Nefise'ye hakaret edeceğim derken o kızı da insanlar önünde küçük düşürmüyor mu?
*
Aslında Nefise'den bize ne...
Mehmet Ali'den bize ne...
Yeni karısından bize ne...
Değil mi?
Ama kim kalkar da kadınları bir zar parçasına eş tutar, işte o zaman, her kadına söz hakkı doğar!
Sizce Mehmet Ali Erbil kariyerinde bir düşüş mü yaşıyor?
- Mehmet Ali çok yetenekli biri. Aramızda yaşananlar bu gerçeği değiştirmiyor. Adam Türkiye'nin Mehmet Ali Erbil'i. Yani onun yaptığı işleri, kariyerini yargılamak bana düşmez. Ama şunu söyleyebilirim: Hiç bir şey yapmazsan gerilersin, çünkü yerinde sayıyorsundur. Ve alkışlara, ilgiye, fotoğraflarını gazetelerde görmeye Mehmet Ali gibi fazlasıyla alışık biriysen, mümkün değil bu seni kesmez. Öyle bir şey yapman gerekir ki, tekrar herkes senden söz etsin. Mehmet Ali de bunu yaptı. Bu evlilik hikayesine insanların neden şaşırdığını hiç anlamıyorum. Çok açık değil mi? O, işi oldukça varolanlardan. Ve ne yazık ki, ben, Özlem, yeni eşi, hepimiz onun işinin, kariyerinin bir parçasıyız...
Uuuuufff. Amma da gerçekçisiniz. Kocaman bir kadın gibi konuştunuz.
- Üçbuçuk yıl içinde büyüdüm de ondan. Bunu da beyefendiye borçluyum! Bu süre içinde ‘‘Nefise mi Özlem mi?’’ gibi, neredeyse halkın oylamasına sunulan durumlarda, bana hep ‘‘Oyun bu, oyun bu!’’ dendi. Söylüyorum hepimiz onun kariyerinin bir parçasıydık, ‘‘Mehmet Ali ve haremi’’ gibi bir durum yani. Günün birinde de şunu farkettim: ‘‘İyi de ben oyun filan oynamak istemiyorum. Biraz salakça ama ben yaşadığım şeyi ciddiye alıyorum’’. Bir süre önce Seda Sayan ona programda ‘‘Mehmet Ali, söyle sen evlenilecek adam mısın?’’ diye sordu, o da gülerek, ‘‘70 milyona yalan söylecek halim yok. Hayır değilim canım’’ dedi. Herşey espri, herşey oyun ya. Ben üzüldüm tabii. Ve şöyle düşündüm: İyi de onun hayatında benim ne işim var? Peki ben ne oluyorum? Lay lay lom kız mı? Diyebilirsiniz ki ‘‘Eee günaydın!’’ Ama sevdim adamı, onun da beni sevmiş olduğunu düşünüyorum.
Nasıl bir ilişkiydi sizinki?
- Tuhaf. Sürekli baskı altında olan bir adam. Geç kavuştuğu şeyleri korumaya çalışıyor. Çok zor bir hayat. Geceleri bile rahat uyuyamıyor, uyuyabilmesi için bacağını sürekli yatağa vuruyor. Bazen tutardım ‘‘Yeter artık’’ diye. Evde iletişim kurmak zor, o dışarıdaki hiperaktif adam evde şarjı bitmiş bir telefon. Üzülüyorum da haline. Herkes üzerinize geliyor, bir kavga ediyorsunuz, bir barışıyorsunuz. Telefon trafiği bitmiyor, adam kapıda beliriyor. Hooop yine birliktesiniz. Çok yorucuydu. Ve sonunda bu ilişki bitti. Kendim için iyi bir şey yaptım yani. İçimde kalan bir şey yok. Kafamda bitirmiştim çünkü. Telefonlarına çıkmıyordum, görüşme taleplerini reddediyordum...
DUL KALIRDIM
Ve arkadaşınız Ebru Destan'dan küt diye bir başkasıyla evleneceğini öğrendiniz?
- Aynen. ‘‘Söyle ona evleniyorum. Bak, görsün’’ demiş. Ebru da, ‘‘Kesin palavradır’’ dedi, ‘‘Yok, yok yapar’’ dedim. Çünkü hissettim. Ee bir bu kalmıştı yapmadığı. ‘‘Allah mutlu etsin’’ dedim. Ne diyeyim?
Ne bu? Nispet mi? Yani bu adamın sizinle hala derdi bitmedi mi?
- Bilmiyorum. Beni hala neden aradığını da anlamıyorum. Madem evlendin, uğurlar olsun sana. En son konuşmamızda, ‘‘Sağol. Yolumu açtın. Bugüne kadar Mehmet Ali'nin malı gibi algılanıyordum. Bundan sonra artık öyle olmayacak!’’ dedim. Ona da sinirlendi... Mehmet Ali, herşeye birden sahip olmak isteyen yapıda biri. Ve ne yazık ki buna alışık. Pek çok erkek gibi herşey, elde edinceye kadar değerli. Benimle birlikte olabilmek için 6 ay uğraştı. Deliler gibi evlenme teklifleri etti. Uzun süre reddettim.
En son evlenmek üzere değil miydiniz? Biz öyle biliyoruz, niye evlenmediniz?
- Ee şu anda dul olurdum da ondan! Ben yeni eşi kadar gözü kara değilim. Yeteri kadar tanımalıyım. Mehmet Ali'yi sonunda tanıdım. Her hareketi neden yaptığını gayet iyi biliyorum artık. Ama onunla ne polemiğe girmek istiyorum ne de meydan okumak. O yüzden de bu meselenin başından beri birkaç cümle söyledim, o kadar. Kendimi bir açıklama yapma durumunda hissetmiyorum. Gocunacak bir şeyim yok. Söylenmesi gereken herşeyi ben ona zaten söylemiştim.
İyi de yeni eşinden söz ederken ‘‘eline erkek eli değmemiş’’ diyor. Bu insanı kızdırmaz mı? Bir kadının kendisini aşağılanmış hissetmesine yol açmaz mı?
- Bekaret insanın tavrındadır, davranışındadır. Namus, beyindedir. Bunları Mehmet Ali de pekala biliyor. Ama işte bazı insanları yeniden tavlamak için böyle laflar ediyor. Üzüldüm tabii. Ama ben girişken biri değilim. Ne yapayım yani? Ortalığa atlayıp ‘‘Ama ben de...’’ mi diyeyim?
Sizin de hayatınıza giren ilk erkek Mehmet Ali Erbil değil miydi? Şenay Düdek'in eski sevgilinizle yaptığı bir röportajda böyle faydalı beyanatlar verdiğini hatırlıyorum.
- İstemiyorum bu konuları konuşmak. Beni üzüyor. Bunların hesabı olmaz ki. Hiçbirşeyin peşinde değilim ben.
Peki sizce Mehmet Ali Erbil gibi bir erkeğin evlendiği kadının bakire olmasıyla övünmesi tuhaf değil mi?
- Ee şöyle düşünebiliriz tabii: Sana beş bin kadının eli değdi. Sen temizlikten nasıl sözedebilirsin. Senin bundan övünç duymaya nasıl hakkın olabilir? Ama bunlar benim özelim ve meselelerimi ortalığa dökmekten hoşlanmıyorum.
SİTEM ETMİYORUM
Bu kadar geride kalmayı nasıl beceriyorsunuz?
- Pek çok insan, senin yerinde olsam açar ağzımı yumardım gözümü diyor. Ben öyle düşünmüyorum. Bir ilişki yaşadık. Benim açımdan bir aşk ilişkisiydi. Ama bitti. O kadar. Ve kendimden eminim. ‘‘Taştan mısın?’’ diyorlar, evet öyleyim. Artık ağlayamıyorum bile. Bir başlasam konuşmaya resmen ‘‘Oh’’ diyecekler. Hayır, konuşmayacağım. Mehmet Ali bütün kartlarını açtı, ben ise hiç açmadım. Sabırlı ve sakin bir tipim...
Tekmesi ağır olanlardan mı?
- Evet. Ama kolay tekme atmam. Herşeyi tükettim diyorum, daha ne diyeyim? ‘‘Şöhretli bir adamla beraber oldu, çıkar sağladı’’ diyorlar. İyi de adamı sevdim ben. Yani Allahaşkına beraber olacağım başka şöhretli adam mı yoktu? Ben Mehmet Ali'ye ne sitem ediyorum ne de arkasından konuşuyorum. Yaşadığımız güzel bir şeydi, yakışık almaz. Bir gün bir arkadaşım ‘‘Onun değerleri yok ki’’ dedi, inanılmaz sinirlendim ve ‘‘Bana bak, o benim üç yıldır beraber olduğum adam! Benim yanımda onun alehyine konuşamazsın’’ dedim. Ben arkadan vurmam yani.
Peki sizin de birileriyle, bir yerlerde dudak dudağa öpüştüğünüz filan yazılıp çizildi.
- Ne münasebetle bir adamla dudak dudağa öpüşecekmişim? Ben Mehmet Ali'yle bile ortalıklarda öpüşmekten çekinen biriydim. Öyle bir tarzım yok ki. O da biliyor bunların yalan olduğunu...
Ya bundan sonra?
- Bana sanki yeni bir hayat verildi. Sadece bir aşkla anılmak istemeyecek kadar akıllandım...