Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 2000 00:00
TERÖR YİNE HORTLAYACAK Üzerimde bir sinirlilik hali var birkaç gündür. En son 14 Şubat'ta böyle asabî davranışlar sergilemiştim. Kendi kendime, "tam da havalar düzelip güneş yüzünü göstermişken, nedir canım bu sinir" derken, dün elime gazetelerin Pazar eklerini alınca, balyozu yedim kafama. Bilinçaltımın uyarılarıyla asabileştiğim açıklık kazandı. Çünkü yine "o gün" geldi. Gelecek, yani, bir dahaki Pazar'a. Anne Bilmemne veya Mary Bilmemne diye bir kız varmış ya hani, şu Filedelfiya'lı olan canım. İşte onun, başta çiçekçiler olmak üzere muhtelif çıkar gruplarıyla işbirliği yaparak başımıza musallat ettiği "o gün" gelecek. Sevecenlik terörü kol gezecek yine caddelerde, sokaklarda, alış-veriş merkezlerinde, televizyon kanallarında, gazetelerde. Kolay değil tabii, Mayıs Ayı'nın İkinci Pazar Günü. Annelere topluca tapınma günü. Benim de sıkıntıdan gerile gerile migrenimin tutma günü.Annem yaşıyor çok şükür ve ben de anneyim. Ama gerek sadece evlat, gerek hem evlat-hem anneyken yaptığım gibi, Allah (C.C) kısmet eder de anneanne olduğumda da, "o günden" nefret etmeye devam edeceğim. Üstelik hayatımın "vallahi mutluluk buymuş meğer" dediğim anı, doğduğunda Vehbi
Koç'a benzeyen kızımı ilk öptüğüm andır. Gelin görün ki, ben bir Ö.G.S.Ö'yüm. Yani, Özel-Günlerde-Sevinme-Özürlü. Yılbaşı, doğumgünü, evlenme yıldönümü gibi günlerde hemen gamlı baykuş ruh haline bürünürüm. Hadi evlenme yıldönümü zaten Sevgililer Günü'nden hallice bir gün, ama Yılbaşı'nın ne günahı var, ya da kendi doğum günümün? Fakat işte, "achtung achtung, şimdi eğlenme vakti, hadi toplaşın, kaynaşın, sevinç yumağı olun ve tabii pamuk eller cebeeeeee" dendimiydi bana, cin çarpmışa dönüyorum. Zaten özel gün arifesinde kredi ve sair kartlarını cebe atıp yollara düşen o mutlu kalabalık da üzerime üzerime geliyor. "Canım annene fritöz alalım mı, bak kredi kartına dört taksit yapıyorlarmış" "Peki sevgilim, seninkine de ıslak-kuru şarjlı el süpürgesi alalım istersen". Bu arada, bir kısım "mizanpli" saçlı, tek sıra inci kolyeli anne, mantıları açmış, yalancı dolmaları sarmış, salatayı yapmış, evde çocukların yolunu gözlemektedir. Oduncu gömlekli ve pantalon askılı Büyükbaba koltuğunda çapraz
bulmaca çözerken, yavruları da cici gelin ve ağırbaşlı damat eşliğinde elleri paketlerle dolu olarak sökün eder. Yavruların da birer kız, birer erkek evladı vardır. Aile masanın başında neşe (hatta neş'e) içinde
yemek yerken, sarışın olan en küçük torun bir ÅŸirinlik yapar, yerdeki Hereke taban halısına iÅŸer mesela. Ne gam, ıslak/kuru emebilen süpürge çıkar hemen ortaya. Büyükbaba (bir "Dede" deÄŸildir o) takma diÅŸlerini sıka sıka kahkaha atar. Mütebessim Büyükhanımın göz pınarlarında bir damla yaş…Efendiler, YurttaÅŸlarım, bu aile yok. Hiç olmadı. Varsa da emin olun "miÅŸ gibi" yapıyor onlar. "Tefal Ailesi" imiÅŸ gibi, "Arçelik Babaannesi" imiÅŸ gibi. Anneler Günü acaip sıkıcı bir gün. O hafta sonu, Cumartesi hediye alınacak diye, Pazar da o anne senin bu anne benim ve hatta kabristan kabristan gezilerek heba oluyor. Kendilerinden hediye ve ziyaret beklenen karı-koca evden çıkmadan önce kavga ediyor, evin küçük çocuÄŸunun da siniri bozuluyor. Anneler de alınan hediyelere burun kıvırıyor. Filedelfiya'lı iÅŸgüzar, annesini kadıncağızın ölüm yıldönümünde efendi gibi kendi başına anmayı akıl etseydi bunlar başımıza gelmeyecekti. Annesi olan var, olmayan var. ÇocuÄŸu olan var, olmayan var, olamayan var, çocuÄŸunu kaybetmiÅŸ olan var, çocuÄŸu hayırsız çıkan var. VaroÄŸlu var. Birkaç aile kendini Tefal Ailesi gibi hissedecek, esnafın cebi para görecek diye yıllardır bu günde bir sürü insan üzüldü. Yapmayın. Yeter. Bir de öneri: ben kızımın doÄŸumgününü kendi "Anne Günüm" ilan ettim. Her sene onun doÄŸum gününde kendime de bir hediye alıyorum. Hakiki bir sevinç içinde hem de. Annenizi anacaksınız, arayacaksınız, ona hediye alacaksınız, peygamber aÅŸkına, Mayıs Ayının Ä°kinci Pazar Günü yapmayın bu iÅŸleri. Günler torbaya mı girdi? Deniz ÇAPANOÄžLU - 10 Mayıs 2000, ÇarÅŸamba Â
button