Tepenin ardındaki gerçekler

Güncelleme Tarihi:

Tepenin ardındaki gerçekler
Oluşturulma Tarihi: Aralık 15, 2012 00:00

Yılın en iyi yerli yapımlarından Tepenin Ardı, vizyona girdi. Ama sadece 14 salonda. Suçu bağımsız bir yapım olup, bol ödül almak sanırım.

Haberin Devamı

Biliyorsunuz, Türkiye’de ödüllü filmlere seyirci gitmez gibi korkunç bir algı yerleşti. Ama siz ne yapın edin, Emin Alper imzalı bu filmi izleyin.

Neler istiyorum biliyor musunuz?
Festivallerin ilgisini çeken, bütçesi, temposu, anlatım dili gişe filmlerinden farklı olan bağımsız yapımların genel sinema izleyicisinin de ilgisini çekmesini.
Tepenin Ardı’nın tahmin edilenden çok daha fazla seyirciyle buluşmasını...
Böyle filmlere burun kıvıran, “İş yapmaz almayalım” diyen sinema salonlarının bin pişman olmasını...
Tepenin Ardı, yurtdışındaki sinema salonlarından daha fazla ilgi görse de Türkiye’de sadece 14 salonda (7’den son anda 14’e yükselmişti) vizyona giriyor.
14 salon için de olsa yukarıda sıraladığım dileklerimin gerçek olmasını istiyorum ben.
KARAMAN,
ERMENEK’TE ÇEKİLDİ
Akademisyen Emin Alper’in yönettiği ve Tamer Levent, Reha Özcan, Mehmet Özgür, Berk Hakman, Furkan Berk Kıran ve Banu Fotocan’ın oynadığı Tepenin Ardı, kırsalda geçiyor.
Yönetmenin memleketi olan Karaman’a bağlı Ermenek’te çekilen film, üç kuşağın bir araya geldiği bir ailenin, yaylada yaşadıkları üzerinden ilerliyor.
Nusret, birbirinden farlı karakter ve ruh hallerine sahip iki oğlu Zafer ve Caner’i de alarak, tatil için babasının tepelerle çevrili bir arazideki evine geliyor.
Zafer askerlik sonrası yaşadığı bunalımla ne kadar içine kapanıksa, kardeşi bir o kadar laf dinlemez, haşarı bir delikanlı.
İlk bakışta huzurlu gibi görünen kırsal hayat bir süre sonra “İnsan olan yerde huzur yoktur” sözünü doğrularcasına karışmaya başlıyor.
Baba Faik, tepenin ardında yaşayan Yörüklerle sürtüşmeye giriyor.
Çevrede olan biten her şeyi onlara yüklerken, yanlış anlamalar zinciri aileyi bir felakete sürüklüyor.
FESTİVALE VE
ÖDÜLE DOYMADI
Berlin Film Festivali’nden iki ödülle dönen Tepenin Ardı’nın ödül yolculuğu uzun soluklu oldu aslında.
Berlin’in hemen ardından İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale aldı film.
Sonrası saymakla bitmez. Yılın en iyi çıkış yapan yönetmeni tartışmasız Emin Alper oldu.
Tepenin Ardı, Berlin, Saraybosna, Tribeca’da gösterildi, Asya’nın Oscar’ı sayılan Asya Pasifik Film Ödülleri de dahil 14 ödül aldı.
WESTERN TADINDAN
TÜRK-KÜRT MESELESİNE
Bir Western filmini andıran atmosferi ve mekân kullanımıyla gerilim dolu bir aile trajedisini anlatıyor Tepenin Ardı.
Ama kendi suçlarını örtbas etmek için yapılan haksızlıklara sessiz kalan, kendi çemberini, cemaatini yaratmak için ötekine iyice sırt çevirip, düşman belleyen karakterleriyle pek çok göndermeye ve okumaya da imkân veriyor.
Film, temelinde insanoğlunun eksiklerine dair evrensel bir hikâye anlatıyor olsa da ülkemiz içindeki politik durum göz önüne alındığında pekâlâ Türk-Kürt meselesine de göndermeler olarak algılanabilen bir senaryoya sahip.
Tabii bu evrensel politik meselelere de uyarlanabilir.
AVRUPA BİZDEN DAHA İLGİLİ
Tepenin Ardı’nı izlerken ve filmden çıktıktan sonra en çok klişe filmlere alternatif yaratan bir yapım izlediğim ve kafamı kurcaladığı için kendimi iyi hissettim.
Seyret, eğlen, unut filmi değildi çünkü; izleyicisini ciddiye alan, uğraştıran bir filmdi, içine girmek, okumak, anlamlar çıkarmak, kendince anlamlar yüklemek gerekiyordu.
İnsan doğasının karanlıklarına doğru yolcuğa çıkarırken, savaş, kötülük, düşmanlık kavramlarının içyüzünü de ortaya koyuyordu.
Türkiye’de 14 salonda gösterilecek film, 16 Kasım’dan itibaren Almanya ve Avusturya’daki toplam 16 kentte bağımsız sinemalarda vizyona girecek.
Fransa’daysa Nisan 2013’te 25 şehirde ve 30 salonda izleyiciyle buluşması planlanıyor!
Karşınızda düşünmeye açık senaryosu, dinamik kurgusuyla sıkılmadan izleyeceğiniz, kıymetli bir bağımsız yapım var.
Toprak sahibi bir aile ile yörükler arasındaki kavgayı anlatırken, hem Türkiye hem de dünya gündemini meşgul eden politik meseleleri de hatırlatan bu filme kayıtsız kalmamanızı diliyorum.

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ

İkincisini iple çekeceksiniz

Haberin Devamı

Yılın en fazla merak uyandıran dev bütçeli, epik temalı filmi Hobbit: Beklenmedik Yolculuk, ABD ile aynı anda Türkiye sinemalarında. Hem de J.R.Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi’ni sinemaya aktaran Peter Jackson’ın güvenli ellerinde, Cate Blanchett, Luke Evans, Elijah Wood ile Martin Freeman’ın oyunculukları eşliğinde, 3 boyutlu halde, IMAX formatında. Hobbit serisi bir Yüzüklerin Efendisi olmasa da dev perdede, soluk soluğa izlenen, 169 dakikanın ardından ikinci filmin geleceği gün iple çekilen bir film.

Haberin Devamı

Drakula Lazca konuşmaya başlarsa

Metin Koç ile Ulaş Zeybek’in yönettiği ve Levent Sülün, Wilma Elles, Alp Korkmaz ile Ebru Kaymakçı’nın oynadığı Laz Vampir Tirakula, komedi formatından bir yerli vampir hikâyesi. Drakula, taksi şoförü Laz Dursun’un bedenine giriyor fakat ruhuna sahip olamıyor. Şivesi bile değişen Drakula Dursun’u vampire dönüştürmek isterken Dursun’un bedeninde kendisi Lazlaşıyor. Dursun’un bedenindeyken Drakula’nın başına gelmedik olay kalmıyor. Fatih Sultan Mehmet ile de bağlantı kuran bu yerli hikâyesi, Laz şivesinden de hayli besleniyor.

Hayat değiştiren aşk hikâyesi

Saadet Işıl Aksoy’un Penelope Cruz ile birlikte oynadığı film, olarak gündeme gelen Sen Dünyaya Gelmeden, Toronto Film Festivali’nde dünya prömiyerini yaptıktan sonra vizyonda. Sergio Castellitto’nun yönettiği filmde Penelope Cruz, Emile Hirsch, Saadet Işıl Aksoy ile Adnan Haskovic rol alıyor. Gemma ve Diego, Saraybosna’da tanışmışlardır. Gemma’nın hayatı Diego’ya âşık olması ile beklenmedik şekilde değişmiştir. Fakat Diego, Bosna Savaşı sırasında hayatını kaybeder, Gemma ise başka bir ülkeye savrulur. Savaş bittikten yıllar sonra Gemma oğlunu da yanına alarak Diego’nun öldüğü topraklara geri döner...

Şeker değil, 50 bin euro

Haberin Devamı

Bana Bir Soygun Yaz, Biray Dalkıran’ın Araf, Cennet ve Cehennem üçlemesinden sonra dördüncü uzun metrajlı sinema filmi. Hakan Yılmaz, Çetin Altay, Umut Oğuz ile Mehmet Usta’nın oynadığı bu komik ve eğlenceli filmin senaryosunda İnci Uluçay’ın imzası var. Hacamat, kendisine borçlu olduğunu düşündüğü Çetin ve Süleyman’ı hamama götürerek, onları kendi icatları olan ‘hacamat’ işkence aleti ile tanıştırıyor. Çetin ve Süleyman, borçlarını ödemek için arkadaşları Onur’un soygun yapma fikrine ‘evet’ diyorlar. Ancak Onur’un uzatmalı sevgilisi Leyla, Onur’un tüm eşyasını yakınca, işler hepten karışıyor...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!