Televizyona da, kahveye de meyhaneye de, kerhaneye de giderim

Güncelleme Tarihi:

Televizyona da, kahveye de meyhaneye de, kerhaneye de giderim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 30, 2005 00:00

Profesör Zekeriya Beyaz, buradan giriyor meseleye: ‘Güler yüzlü İslam mı, asık suratlı İslam mı?’ Onun tercihi belli. O kolay dinden yana. İslam müjdesinden yana. ‘İslam, hep azarlar hep cehennemden korkutur, öyle değil mi?’ diyor ve kendi sorduğu soruya kendisi cevap veriyor: ‘Yok kardeşim, cehennem var ama ondan önce cennet var. Ondan önce de Allah’ın rahmeti var!

Haberin Devamı

Niye insanları dini sevdirerek kazanmıyoruz da, böyle baskıyla hep korkutuyoruz? Neden dindarlık bir zümrenin tekelinde? Ben işte bunlara karşı çıkıyorum. Bizimkiler oturacaklar efendim, bildiklerini birbirlerine anlatacaklar, hava atacaklar. Sonra da süzüle süzüle Allah’ın rızasını kazanacaklar. Yok öyle şey!’ Kendisini İslamiyet’i sulandırmakla suçlayanlara ise şöyle sesleniyor: ‘Babam, sizde su kalmamış. Siz kurumuşsunuz!’ Zekeriya Beyaz Hoca, herkesi bu meseleyi tartışmaya çağırıyor...

Bu memlekette bir jeologlar bir de teologlar ya deprem zamanında ya da ramazanda ortaya çıkıyorlar. 11 ay sesleri solukları çıkmıyor, bir ay boyunca gündemden hiç düşmüyorlar!

- 11 ay yatıp, bir ay hasılat toplamıyorum. Benimki 12 ay devam ediyor! Hasılat topladığım da yoktur gerçi, bunu manevi bir görev olarak kabul ediyorum. Hayatım bu benim. Borcumu ödüyorum. Ama yeni değil, 30 küsur yıldır böyle yapıyorum. Çağırırlar, gider konferans veririm. Yurtiçi, yurtdışı fark etmez. Bunun ücreti yok, bilmem nesi yok. Yol parası da cebimizdendir. Anlaması kolay değildir. Ayrıca telefonla, maille, mesajlar gelir, onlara cevap yetiştiririm...

Bilanço tuttunuz mu? Bu ramazan kaç demeç, kaç program, kaç tartışma...

- Ne böyle bir kaygım ne de planım var!

/images/100/0x0/55ea6345f018fbb8f87cab01


Peki niye bütün bunlar?

- Çocukluğumuza gitmek icap eder. Babam bizi camiye götürürdü. Orada sürekli İslamiyet’i överlerdi: ‘Öyle yüce, böyle yüce.’ Biz de seviniriz, dinleriz. Sonra yaşımız biraz büyüdü şu sorunun cevabının aramaya başladım: ‘İslamiyet bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar yüceyse Müslümanlar neden bu kadar geri? İki şeyden birinde bir sakatlık var diye düşündüm: Ya ‘Müslümanlık iyidir, yücedir’ diyorlar bu doğru değil ya da Müslümanların inançlarını uygulamada yanlışlar var.’ Yıllar içinde gördüm ki, İslamiyet’in yıldız gibi parlayan ilkeleri var ama uygulamada bozulmuş. Ondan sonra da başladım, elimin tersiyle yanlışları itip, doğruları söylemeye. Hálá yaptığım odur, tabii tepki çekiyorum, tartışma yaratıyorum...

Evet, sizin tartışmalarınız kuvvetli oluyor. Başka bir meseleye gerek kalmadan bütün bir ramazan doluyor. Siz bu tartışma konularını nasıl belirliyorsunuz? Kendiliğinden mi gelişiyor?

- Televizyoncu arkadaşlar gelir, röportaj yaparlar. Sonra ‘Hocam, bir detay alalım’ derler, ‘Yok, arkadaş ben rol yapamam’ derim, ‘Çekeceksen beni olduğum halimle çek.’ Anlatmaya çalıştığım şu: Ben olduğum gibiyim. Bir tartışma konusu belirleyeyim de, milletin kafasını meşgul edeyim tarzında davranan biri değilim. Ama söylediklerim tartışma yaratıyorsa da yapabileceğim bir şey yok...

Yani siz Türk toplumunu eğitmeye çalışıyorsunuz...

- Bir kısmı diyor ki, yok hayır her şeyi basına, medyaya çıkmak için yapıyor. Akıl var, izan var. Çok genç yaşta gazetelerde yazmaya başladım, özel televizyonlar açıldı, ben televizyonlara çıktım. Öyle bir maksadım olmaz, ben zaten medyadaydım... Ha para mı? İşte benim oturduğum yeri görüyorsunuz. Parayla-marayla hiç işim yoktur. Bir televizyoncu gelsin ‘Bizden bir kuruş aldı’ desin... Demek ki, ben bunu kendime görev edinmişim, milletimi eğitmek istemişim...

Gerçi bu suç değil... İnsan medyatik olmayı da sevebilir...

- Efendim, yok öyle bir şey! Gelen tekliflerin çoğunu reddediyorum, dayanamaz hale geliyorum, o durumdayım. Bu ayrı bir olaydır. İslamiyet yüzyıllardan beri asık suratlı, azarlayıcı, zorlaştırıcı bir yapıya kavuşturulmuştur. Oysa, Kuran diyor ki, ‘Dinde zorlama yoktur.’ Zorlama yoksa, zorluk da yoktur! Din rahatlıktır, güzelliktir. Biz, güler yüzlü İslam’ın peşindeyiz. Yaptığımızı anlayabilmek için zeka gerekir.

Ama sizi İslam’ı sulandırmakla suçluyorlar...

- Suçlasınlar! Ne bu böyle mutsuz, çatık kaşlı bir din! Hayır, biz kolay din diyoruz. ‘İslam müjdesi’ diyoruz. İslam hep azarlar, hep cehennemden korkutur, öyle değil mi? Yok kardeşim, cehennem var ama ondan önce cennet var. Ondan önce de Allah’ın rahmeti var! Niye dini sevdirerek insanları kazanmıyoruz da, hep böyle baskıyla korkutuyoruz, onları kaybediyoruz? Neden dindarlık bir zümrenin tekelinde? Ben bunlara karşı çıkıyorum. Evet, televizyonlara çıkıyorum, kitaplar yazıyorum. Ama ben bir şeyler anlatmaya çalışıyorum...

‘Onun yaptığı İslam Light. İslam’ı magazinleştiriyor’ diyenlere verecek cevabınız nedir?

- Şimdi efendim 2 türlü kapitalist var: Birisi trilyonları toplar, kendisi yer, yakınları yer ama milleti ezer. Diğeri de manevi kapitalistlerdir. İşte beni suçlayanlar onlar! Yıllarca okur, öğrenir ama kimseye bir şey öğretmezler. Halkın huzuruna çıkmazlar, kendi aralarında paslaşır bunlar. Ya siz ne söylüyorsunuz? Bugün Türkiye’de misyonerlerin ulaştığı insan sayısı 500 bini geçti. Bizimkiler oturacaklar efendim, bildiklerini birbirlerine anlatacaklar, birbirlerine hava atacaklar, sonra da süzüle süzüle Allah’ın rızasını kazanacaklar. Yok öyle şey! Televizyona çıkacaksın İslamiyet’i anlatacaksın, kahvehaneye gideceksin, meyhaneye gideceksin, gerekirse kerhaneye bile gideceksin! Onların yapmadığını biz yaptığımız için de İslamiyet’i sulandırıyor oluyoruz. Babam, sizde su kalmamış. Siz kurumuşsunuz!

YANIT F ŞIKKI

Siz kadınlara kocalarını Nataşalar’a kaptırmamak için bakımlı olmalarını hangi gözlükle söylediniz: a) Din adamı

b) Sosyolog c) Aile babası e) Eş d) Sıradan insan e) Kadınları seven bir dost.

- F şıkkı, hepsi! ‘Bakımlı olun’ diyorum, ‘Bakımlı olmak, süslenmek dinen caizdir’ diyorum. Bakımlı olmazsanız, bütün gün pasaklı pasaklı dolaşırsanız kocalar elden gider diyorum. Ben kadınları düşünüyorum. Hata mı ediyorum?

VATANDAŞIN SEVGİSİNDEN YOLDA YÜRÜYEMİYORUM

Cinsellik gibi herkesin bilinçaltına attığı bir konuda, ‘Serbestsiniz!’ deyince nasıl bir tepki alıyorsunuz? Size bu konuda teşekkürler geliyor mu?

- Binlerce. Vatandaşın sevgisinden ve yoğun ilgisinden yolda yürüyemiyorum. 5-10 kişi de atıp tutuyor. Varsın, atıp tutsunlar!

‘Orucu cinsel ilişkiyle açabilirsiniz’ beyanatınız üzerine tepki gösteren sadece5-10 kişi miydi yani...

- O lafı saptırdılar. Her meslekte onu dejenere eden insanlar vardır. Gazetecilikte de vardır. ‘Oruç ve cinsellik hakkında soru soracağım hocam’ diye bir gazeteci telefon etti. ‘Buyrun’ dedim. ‘Oruç tutarken cinsellik nasıl oluyor hocam?’ dedi. Dedim ki, ‘Oruç, sahur bitimiyle başlar, gün batımına kadar devam eder. Bu sürece yemek, içmek ve cinsellik haramdır. Ondan sonra sahura kadar serbest’. ‘E peki, oruç süresi biter bitmez bir insan doğrudan cinsel ilişkiye girerse ne olur?’ ‘Oruç bitmiştir. Ama örfümüze, adetimize, sünnete göre önce orucunu açmalı, yemeğini yemeli, duasını etmeli. Ondan sonra kim ne isterse yaşar...’ dedim. Israr ediyor: ‘Ama hocam ya oruçtan hemen sonra cinsel ilişkiye girerse...’ ‘Kardeşim, oruç bitmiştir ne isterse yapar!’ ‘Ha öyle mi?’ dedi, ‘Hoca, cinsel ilişkiyle orucunuzu bozabilirsiniz dedi’ diye haber yaptı.

İyi niyetinizin istismar edildiği oluyor mu?

- Oluyor. Ama az...

Peki yazılı ve görsel basında bu kadar çok yer almanız, sizin bunu sevmenizden mi, yoksa basının sizi sevmesinden mi kaynaklanıyor?

- Bilemem... Komedyenler taklidimi yapıyor, saygıyla karşılıyorum. Karikatürümü çiziyorlar, ben de onlarla birlikte gülüyorum. Sadece İslamiyet’i değil, hocaları da asık suratlı, çatık kaşlı insanlar olarak sunuyorlar. Ben onlardan değilim.

O zaman sizin ‘Ben bir din alimiyim. Seda Sayan’ın şovuna da artık çıkmayayım. Bana yakışmaz. Biraz seçici olayım...’ gibi kaygılarınız yok...

- Niye olsun? Mesela, Gülben Ergen Hanım da beni programına davet etti. Beni izleyicilerine takdim ederken, ‘Hoca’ya teşekkür ediyoruz. Davetimizi kırmadı, geldi. Kendisi çokalçakgönüllüdür’ dedi. Dedim ki, ‘Yooo. Öyle değil. Ben koşa koşa geldim. Biz yıllarca camilerde konuştuk, yetmedi kahvelere, önümüze gelen her yerde halkımızı aydınlatmaya çalıştık. Buradan milyonlara hitap etme fırsatımız var. Deli miyim, böyle bir şeyi kaçırayım?’ Bu söylediğimi anlayanlar anlar, anlamayanlar için yapabileceğim bir şey yok.

Davranışları bir din adamının ciddiyetine uymuyor diyenler nerede hata yapıyorlar?

- Onlar dini ve dindarlığı toplumdan soyutlamışlar. Kendi grupları dindardır ve onlar Allah’ın mübarek kullarıdır. Sizin gibi saçı başı açık olanlar, kolu bacağı görünenler, dinsiz ve imansızlardır. Toplumu sessizce ikiye ayırmışlardır. Ben bunu kabul etmiyorum. Ben peygamberimizin şahadetine inanıyorum: Diyor ki, ‘Allah sizin görünüşünüze, şeklinize, suretinize bakmaz, kalbinize ve içinize bakar.’ Onun için bana telefon açan biri diyor ki ‘Ben ekmeğimi dansözlükle kazanıyorum, orucum kabul olur mu? Oruç tutayım mı?’ ‘Tut kardeşim’ diyorum ‘Orucun kabul olur ve dua et, Allah’ım bana daha iyi bir meslek ver diye...’

Ya ekmeğini fahişelikten kazanıyorsa....

- Ne fark eder? Kimse Allah’ın rahmetinin dışında kalmaz. Onun o türlü günahı vardır da, benim yok mudur? Sizin yok mudur? Hepimizin vardır. Zaten ‘Kötü yola düştü’ denilen kadınları araştırın, yüzde 90 sebebi erkeklerdir.

Hocam bir de feministsiniz!

- Feminist meminist geçin bunları. İşin doğrusu budur. Hiç kimseyi dışlama hakkımız yoktur.

Sizin gündeme getirdiğiniz konuları hafife alanlar, sizi kıskananlar mı?

- Olabilir. Ama benim kimseyle böyle bir çekişmem yok.

Sizin bu ilim dünyasında kıskançlık çok oluyor mu?

- Olur da. Ben ömrüm boyu meslek içi tartışmalara hiç girmedim.

Ahmet Hakan, Zekeriya Beyaz ve Yaşar Nuri isimlerini yan yana telaffuz etti. Sizce ne ima etti? Siz birbirinizin alternatifi olabilir misiniz?

-Yaşar Nuri Hoca meslektaşımızdır. Birbirimizi sever sayarız, hiçbir sorunumuz yoktur. Bunları yazan o diğer şahsa gelince. Kendisi ciddiye almayız. Hali ve durumu nicedir...

‘Zaten bir ay konuşma fırsatım var, aman o bir ayı da iyi değerlendireyim’ diye çırpınıyor musunuz?

- Hayır kardeşim, ben ömür boyu böyleyim!

DÖNGEL KÁRHANESİ

Başınıza gelenler bu filmde nedir hocam?

- Bir telefon geldi, ‘Bankaların içinin boşaltılmasını ve TMSF’nin durumunu eleştiren bir film yapıyoruz. Filmde bir açık oturum sahnesi var, Kadir Çelik yönetecek, siz de bir din adamı olarak o açık oturumda yer alır mısınız?’ ‘Alırım’ dedim. Telefonu eden kişinin adını bile sormadım.

Neden?

- Niye sorayım? Benden istedikleri bankaların içinin boşaltılmasına karşı olduğumu söylemem. E karşı değil miyim zaten, gider söylerim, ne olacak. ‘Tamam’ dediler, ‘Biz size çekimin gününü, saatini bildireceğiz.’ Bildirdiler. Ama gideceğim gün bir arkadaş, ‘Bu film iyi bir film değilmiş galiba’ diye kulağıma fısıldadı.

Kavrayamadınız mı durumu ilk anda?

- Hayır. Ben insanlara güvenirim, güvenmek isterim. Yine de gittim çekime. Doğru Kadir Çelik’in yanına gittim, ‘Ben bu film hakkında kötü şeyler duydum’ dedim. ‘Yok hocam, öyle bir şey olsa ben gelir miyim’ dedi. ‘Sen bana inan.’ Bu kadar. ‘Bir eğlence merkezi var’ dediler, ‘Olay onun çevresinde geçiyor’ dediler...

Yani kerhane olduğunu söylemediler.

- Hayır.

Söyleseler ne olurdu?

- Ne bileyim canım, en azından bilirdim. Sonra, biz o açık oturumu yaptık, ben ‘Bankaların içini boşalttınız. Allah’tan korkmuyor musunuz, peygamberden utanmıyor musunuz? Çocukların rızkını çaldınız. Milletin paralarını geri getirin!’ türünden iki üç dakikalık bir konuşma yaptım. Sonra gazetelerde haber çıkınca şoke oldum. Eğlence merkezi dedikleri yer, kerhaneymiş. Avukatım ihtarname çekti.

Sizin bütün bir filmden yargılanmanız mümkün mü? O filmde oynasanız ne olacak?

- Topluma ulaşabilmek için, teknolojinin bütün imkanlarından yararlanmak helal-melal değil, vazifedir ama...

E o zaman?

- Ben bir şey demiyorum ki, senin televizyonların gazetelerin şamata yapıyor, durumu abartıyor!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!