Zeynep Çamcı: Arap Kadri yeni nesille buluşuyor

◊ Yeni filminiz “Arap Kadri ve Tarzan”ı konuşacağız tabii ki ama ben önce biraz geçmişe gitmek istiyorum. Siz “Meryem” filmiyle 10 yıl önce Antalya’da ‘en iyi kadın oyuncu’ ödülünü kazanmıştınız. Popüler sinemada yer almak nasıl hissettiriyor size?

- Ben daha önce “Recep İvedik”te de oynadım. Türkiye’nin en çok izlenen filmi. Popüler sinemada bir doruk noktası. Üstelik her geçen yıl daha da iyi anlayabileceğiniz bir film. Hâlâ da izleniyor. “Meryem” ise çok farklı... Geriye dönüp baktığımda, birbirinden çok farklı işlerde oynadığımı görüyorum.

◊ Bir karakteri oynamak için öncesinde onun hayatını yaşıyor musunuz? Canlandırdığınız rol için gidip köyde yaşadınız mı örneğin?

- Gerçek bir hikâyeyi oynamakla bir kurguyu oynamak arasında fark var tabii. Ben “Meryem”de başka bir sorumluluk hissettim. Ve bu his, onu oynamak için yeterliydi aslında. Ama tabii ki bazen önceden alıştırma yapman gerekiyor. Örneğin filmde inek sağdığım için oradaki köye gittim. Köyde inek sağdım. Hatta inek sahibi bir teyzeden hırkalarını istedim özel olarak. O köyde birkaç gün geçirdim. Bu tip şeyler oluyor. Ama buradan (kalbini gösteriyor) hissetmek başka bir şey.

◊ “Dünya, düşünenler için komik, hissedenler için trajik” denir... Sizin için nasıl?

- Ben hem düşünen, hem hisseden biriyim. Dengedeyim yani. Bu kadar farklı işlerde oynamamın nedeni de muhtemelen budur... Bir de kariyerime dair bir şey fark ettim. Geçen gün Reels’e bir video koymuştum, çok yayıldı. Altındaki yorumlara baktım, hep “Bu Meryem’de oynayan kız değil mi?”, “Bu kız Leyla ile Mecnun’un Leyla’sı değil mi?”, “Recep İvedik’teki kasiyer kız değil mi bu?” şeklinde yorumlar yazmışlar. Beni değil, rollerimi biliyorlar yani.

AHMET ABİ ARAYIP “KIZIM OLMANI İSTİYORUM” DEDİ

◊ “Arap Kadri ve Tarzan” 15 Aralık’ta gösterime giriyor. Ahmet Mümtaz Taylan’la baba-kız rolündesiniz. Filme dahil olma süreciniz nasıl gelişti?

- “Arap Kadri ve Tarzan” senaryosu bana geldikten sonra, Ahmet Abi aradı beni. “Kızım olmanı istiyorum. Yıllarca izlenecek güzel bir film olsun ve bunu birlikte yapalım istiyorum” dedi. Ahmet Abi’den bunu duymak benim için çok önemliydi. “Arap Kadri ve Tarzan” karikatürleri de zaten efsane... Mutlulukla kabul ettim.

◊ Çizgi romanı okudunuz mu?

- Baktım tabii. O aslında bizim bir üst dönemimiz. Filme dahil olduktan sonra babamı, akrabaları aradım, deli gibi sevindi hepsi. “Arap Kadri ve Tarzan” onların kahramanları çünkü. 70’li, 80’li yıllarda çocuklar ve gençler kafalarına yorganı çekip bu karikatürleri okuyorlarmış. Çizgi romanla yaşayan bir kuşak... O kuşak ve aynı zamanda o kuşağın çocukları için bu film. Filmde de Arap Kadri yıllar sonra İstanbul’a geliyor. Çizgi romanın yıllar sonra sinemaya uyarlanmasıyla da çok iç içe geçen bir durum aslında. Yeni nesille buluşuyor. Ben şimdi de çok sevileceğini düşünüyorum. Çok tatlı bir                  film oldu.

HÜLYA KARAKTERİ KARİKATÜRDE YOKTU

◊ Ahmet Mümtaz Taylan’la çekimlerde aranız nasıldı, baba-kız gibi miydiniz?

- Öyleyiz zaten. Bizim aramızda hep öyle bir sevgi vardı. O da bunu biliyordu. Bizim baba-kızı oynamak için hiçbir şey yapmamıza gerek yok, birbirimize bakmamız yeterli... Necip de (Memili) inanılmaz bir Tarzan oldu bu arada. Onunla karşılıklı oynamak çok güzeldi. İlk kez aynı projede yer aldık. Ahmet Abi’yle “Leyla ile Mecnun”dan yıllar sonra tekrar bir araya gelmek de çok güzeldi. Genelde oyuncular çekimlerden önce buluşup sahneleri çalışır. Bizde hiç öyle bir şey olmadı. Üçümüz de prova yapmadan sete girip takır takır oynadık. Her şey çok güzeldi. Yıllarca izlenecek bir film oldu.

◊ Sizin canlandırdığınız karakter, bu film için yazıldı değil mi?

- Evet, Arap Kadri ve Tarzan karikatürde olan karakterler, fakat Hülya yoktu. Bu nedenle onun üstüne düşünmem gerekiyordu... Önce Hülya’yı bir karikatür gibi düşündüm. Kafamda bir ‘karikatür Hülya’ yarattım. İşte ne giyer, ne yapar, tipi nasıldır, hareketleri nasıldır; bunlara odaklandım. Düşündükçe de senaryoda yazılanın dışında bir şey keşfettim. Çizgi roman bir daha çizilse, Hülya bence kesin olurdu. Gerçekten çok içime sindi. Gerçekten o karikatüre ait biri gibi hissettim.

◊ Vizyon tarihine az kaldı, 15 Aralık’ta seyirciyle buluşacak film. Gişe beklentiniz ne yönde?

- Gişesi ne olursa olsun yıllarca izlenecek bir film olduğunu düşünüyorum. En önemlisi, bunun bir karikatürden uyarlanmış olması. Zaten benim gönlümü o fethetti. Bir de Ahmet Abi’nin “Kızım olur musun” demesi...

OYUNCULUK BENİ MUTLU EDİYOR

◊ Sayısız film ve dizide oynadınız. Oyunculuk ne ifade ediyor sizin için?

- Beni mutlu ediyor. Oyunculuk yaparken kendimi iyi hissediyorum. İzleyicileri mutlu etmek de beni çok mutlu ediyor. Ben de bir izleyiciyim. Gerçekten sabah akşam televizyon izleyen biriyim 80 kuşağı olduğum için. İzlediğim şeylerle de bağ kuran bir insanım. Yaptığım işi o yüzden çok seviyorum. Çünkü benim oynadığım dizilerle de izleyiciler bağ kuruyor. Bu hoşuma gidiyor. Güzel bir şey.

PROJELERİ KOMEDİ YA DA DRAM DİYE AYIRMIYORUM

◊ Yaptığınız işler arasında, komedi daha mı yukarıda...

- Hayır, daha yukarıda değil. Ben bir oyuncuyum ve projeleri komedi ya da dram olarak ayırmıyorum. Ben karaktere ve senaryoya bakıyorum. Karakterin içinde komedi de olabilir, dram da.

◊ Bu yıl sizi heyecanlandıran bir film var mı?

- Hayao Miyazaki’nin son filmine gitmeyi çok istiyorum. Bu yıl beni en çok o çok heyecanlandırdı, mutlaka görmek istiyorum.

SESİM AKILDA KALICI BUNU DEĞERLENDİRMELİYİM

◊ Filmlerde kendi sesinizi kullanıyorsanız, değil mi?

- Tabii ki. Zaten şu an dublajlı oynayan kaldı mı? Kalmamıştır, ben rastlamadım son zamanlarda doğrusu. Beni sesimden çok tanıyorlar. Daha dün biri “Sizi sesinizden tanıdım” dedi. Sesimde çok acayip, akılda kalıcı bir şey var. O nedenle sesle ilgili bir şey yapmalıyım galiba. Bu bir işaret olabilir. Bunu değerlendireceğim!

DİZİ ŞARTLARI DAHA ZOR

◊ Dizi oyunculuğuyla sinema oyunculuğu arasında ne gibi farklar var?

- Çalışma koşulları farklı. Dizi şartları daha zor. Süreleri daha uzun olduğu için daha sıkışık bir çekim takvimi oluyor ve çok daha hızlı çekiliyor sahneler. Sinema filmi daha rahat. Tabii bu filmin nerede çekildiğine ve senaryosuna göre de değişir. Ama ortalama olarak düşündüğümüzde, film setinin çok daha rahat olduğunu söyleyebilirim.

REKLAM SENARYOLARINA DESTEK OLUYORUM

◊ Eşiniz Serhat Bayram’dan da bahsedelim bitirmeden...

- Eşim reklamcı. Aynı zamanda reklam yönetmeni. Biz birlikte de çalışıyoruz 10 yıldır. Bir ajansımız var; Serdesin.

◊ Orada da aktif misiniz?

- Ben çalışmayı çok seviyorum. Çalışabildiğim kadar çalışmak istiyorum. Oyunculuk yapmadığım zamanlarda da bizim reklam şirketine gidiyorum, reklam senaryolarına destek oluyorum.

◊ Senaryosunu kendi yazdığınız “Feride” adlı bir filmde oynadınız daha önce. Senaryo yazmaya devam etmeyi düşünüyor musunuz?

- Yazıyorum. Eşimle bu konuda çok konuşuyoruz, o da yazıyor. Birlikte bir şeyler yapmayı da düşünüyoruz. Sinema-TV bölümü mezunu olduğum için kamera arkasını da çok seviyorum ve o alanda da çalışıyorum.