‘Yargı’da olduğum için şanslıyım

◊ “Yargı”ya dahil olma süreciniz nasıldı?

- Benim için de ani oldu. Yaklaşık 8 aydır yeni kurduğumuz tiyatromuzla ilgileniyordum. O sırada gelen projeleri değerlendiriyorduk. Ama provalar nedeniyle televizyonda yer almak zamansızlıktan mümkün görünmüyordu. Tiyatrodaki yoğunluğum hafiflemeye başladığı anda bir telefon geldi. Hem zamanlaması hem de “Yargı” olması beni heyecanlandırdı ve kabul ettim.

◊ Sürprizli karakterler ile izleyici karşısına çıkmayı sever misiniz?

- Eğer imkanım varsa canlandırdığım her karakterin şaşırtıcı unsurlara sahip olmasını isterim. Bu beni hem heyecanlandırıyor hem de geliştirici buluyorum.

◊ İlk set veya prova gününüzde ne hissediyorsunuz?

- Normal bir süreçte karaktere hazırlanırken, ilk set gününe kadar bol vaktim olabiliyor. Verilen karakter analizlerinden yakaladığım detaylar üzerine önce yakın çevremden başlayıp insanların davranışlarını ve olaylara verdikleri spesifik reaksiyonları gözlemliyorum.

Benden farklı ama karaktere yakın olan malzemeleri karakterde kullanmaya çalışıyorum. Dolayısıyla ilk set gününe aşağı yukarı ne yapacağımı bilerek gitmeye özen gösteriyorum ve gerisini yönetmene bırakıyorum.

“Yargı” gibi sonradan dahil olunan işlerde prova ve gözlem yapma imkanı pek mümkün olmuyor. Öncelikle diziyi ilk bölümden izlemeye başladım. Daha sonra, hızlıca yazarın vermiş olduğu karakter analizlerinden detaylar yakalamaya özen gösterdim.

Kendimle dövüşüm bitmez

◊ Kendinizi eleştirir misiniz?

- Kendimi eleştirmek dışında çok az şey yapıyorum. Benim, kendimle dövüşüm bitmez.

◊ Beraber çalışacağınız oyuncuları siz belirleyecek olsanız kimlerle çalışmak isterdiniz?

- Öyle de oldu. Proje kelimesini sadece dizi ve film olarak almıyorum. Biz 4 sınıf arkadaşı kendi tiyatromuz “T1 Yapım ve Gösteri Sanatları”nı kurduk. Birlikte çalışmaktan keyif aldığımız için bunu yaptık. Şu anda da ilk oyunumuz “Mahkumlar”ı sahneliyoruz. İsimlerle değil, aradaki alışveriş ve tecrübe ile ilgileniyorum.

Biraz hareket Ömer’im

◊ Genç ama deneyimli bir oyuncusunuz. Yer aldığınız tüm projeler başarılı oldu. Bunu neye bağlıyorsunuz?

- Mesleki anlamda ne yapmak istediğimi biliyorum ve süreci yönetirken yörüngemde kalmaya çabalıyorum. Oldukça sabır sınayabiliyorum. Sakin kalmaya çabalamak lazım. Biraz sükunet ve çoğunlukla şans.

◊ “Yargı” Pantene Altın Kelebek’ten 5 ödül birden aldı. Bu denli başarılı bir işte yer almak size ne hissettiriyor?

- Evet, hatta ödül töreninin hemen arkasından benim girdiğim bölüm yayınlandı. Gururlandım tabii. Şanslı hissettim.

◊ Siz Doğaç olarak Ömer’e ne söylemek isterdiniz?

- Yeni yeni tanışıyoruz, henüz üstüne gitmek istemem ama gördüğüm kadarıyla fazla yavaş biri. Ben çok hareketliyim, sıkılırım. Biraz hareket Ömer’im.

◊ Bir karakterin içinde uzun zaman geçirdikten sonra vedalaşmak zor oluyor mu?

- Hayır, uzunca vakit geçirdiğimde karakter konusunda doyuma ulaşmış oluyorum. Hep yeni bir şey çıkartmak, başka bir şey denemek istiyorum. Zor olan, huzurlu bir çalışma ortamında, gece gündüz her şeyi paylaştığın ve bağ kurduğun bir ekiple vedalaşmak.

İnsan rolle değişiyor gerçekten

◊ Oynadığınız karakterlerden bir şeyler öğrendiniz mi?

- Zaten o tipte roller olması için can atıyorum. Mesela “Muhteşem Yüzyıl Kösem”de Şehzade Kasım’ı oynamak, bana fiziksel olarak çok şey kattı. At binmek, temel dövüş teknikleri, silahlı dövüş teknikleri, ok atmak... Mental olarak beni başka bir yere sürükleyen ve empati duygumu daha da geliştiren iş ise yurtdışında çektiğim “The Lawyer” (Advokatas) filminde canlandırdığım Ali oldu. Hiç bilmediğim detaylarla karşılaştım. İnsan rolle değişiyor, dönüşüyor gerçekten.