Güncelleme Tarihi:
◊ “Üç Kız Kardeş” dizisiyle güzel bir başarı yakalandı. Bunun hakkında ne söylemek istersiniz?
- Kitabı da çok sevilmişti “Üç Kız Kardeş”in. Ana mevzuya bağlı olarak çektik diziyi. Genel olarak kabul etmek gerekir ki artık televizyonda başrol senaryonun ve hikayenin. Senaryo ve hikaye derinlikli olunca ve oyuncu kadrosunu doğru yapınca, seyircinin ilgisini çekiyorsunuz. Aile hikayesi izlemeyi de özlemiş seyirci. Ayrıca yazanı kadın (İclal Aydın), senaristi kadın (Betül Yağsağan, Sevgi Yılmaz, Nilüfer Özçelik), çekilsin diye imzayı atanı kadın (Lale Eren), yönetmeni kadın (Eda Teksöz) ve yapımcısı kadın (İnci Gündoğdu). Bu kadar kadından tabii ki en iyisi çıkar.
◊ Rolün size teklif edilme ve kabul süreci nasıl oldu?
- Rol bana teklif edilmedi. Rüçhan henüz bir kitap kahramanı iken “Bir gün dizi olursa onu ben oynamak isterim” diye ilk teklifi ben yaptım. İclal Aydın kadim dostumdur. Ben “Üç Kız Kardeş”i henüz mürekkebe bulanmadan, sadece hayaldeyken dinleme ayrıcalığına sahip olanlardanım. O yolda Rüçhan’ı oynamak da benim kısmetim oldu.
◊ Rüçhan karakteri dizideki en derin karakterlerden biri. Bize kendi gözünüzden Rüçhan’ı anlatır mısınız?
- Ben Rüçhan’ı, çocukluğu ve yaşlılığı arasında geçen derin hikayesiyle sevdim. Çocukken kimseye fark ettiremediği ya da fark etseler bile “nasılsa kız çocuğu” diye önemsemedikleri algısına ve öğrenme yeteneğine hayran kaldım. Arkasından, kendisine bile sorulmadan şirket evliliğine kurban olarak adanması... Evliliği süresince gördüğü psikolojik ve fiziki şiddet... Bunlara günü geldiğinde rest çekip gücü eline alabilme becerisi... Bize yanlış gelse de meseleleri kendi yöntemleriyle çözülür hale getirmesi... Ah burada susayım artık zira her şeyi anlatma isteği doğdu içime, merak unsurunu ayakta tutalım.
RÜÇHAN KADAR PARAM OLACAĞINI SANMAM
◊ Rüçhan için güç ve para çok önemli, sizin için de bu kavramların önemi var mı?
- Para zaten kendi başına bir güç sağlıyor insana, burada sizin hayatla derdiniz, karakter yapınız devreye giriyor. Ahkam kesmek istemem ama benim Rüçhan kadar param olacağını hiç sanmam, çünkü yaşam biçimim buna izin vermez. Benim için gücü belirleyen şey de “bilgi”dir.
◊ Canlandırdığınız karakterle ortak özellikleriniz var mı?
- Açıkçası kontrol manyaklığım var. Kendimi kaybettiğim, “bunu en iyi ben yaparım” diye etrafımdakileri muma çevirdiğim zamanlar olmuştur. Bir de ikimiz de sinirlenince tek kaşımızı kaldırıyoruz.
◊ Çekimler Ayvalık’ta gerçekleşiyor. Eşsiz doğası olan bir yerde bulunmak size neler hissettiriyor?
- İlk 15 gün hava korkunçtu. Ama neyse ki güneş açtı ve Cunda, Ayvalık’ın rengi, kokusu ve dokusu ortaya çıktı. Şimdi aşkla bakıyorum toprağa, denize ve gökyüzüne.
◊ Oyunculukla yolunuz nasıl kesişti?
- Diyarbakır Devlet Tiyatrosu ilk oyunculuk tohumunu içime atan yer oldu. Bilen bilir, konservatuvar sınavına girmeye karar verdim ve girdiğim güne kadar, meşakkatli bir yoldan geçtim. Sonuç itibarıyla, aldığım bir çeyrek milli piyango biletine çıkan ikramiye ile gidip girebildiğim Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nı kazandım. En büyük destekçim kendi “öğrenme” hırsım oldu. Çok çalıştım.
KAFASINA ESEN TİYATRO KURSU VERİYOR
◊ Sosyal medya ile aranız nasıl? Dizi ve rolünüzle ilgili yapılan yorumları okuyor musunuz?
- Ne çok içindeyim sosyal medyanın ne de dışında. Sınırlı kullandığımı söyleyebilirim. Yorumların tamamını okumaya çalışmak gibi bir gayretim yok. Denk gelirsem bakarım. Zira biliyorsunuz, herkes, her şeyi söyleyebilme ve yazabilme hadsizliğine sahip sosyal mecrada. Benim için çok karşılığı yok iyi ya da kötü yazılmış şeylerin. Aklına, görüşüne güvendiğim gözlerin fikrine kıymet veririm.
◊ Birçok farklı tiyatro oyununda yer aldığınızı biliyoruz. Bu dönemde tiyatroya dair ne söylemek istersiniz?
- Sanırım son kuşaklardan biriyim ben; oyuncu olmaya tiyatro izleyerek karar veren... Bizim jenerasyon için sahne nefes alabildiğimiz özel bir alandır. Dizide, sinemada, yaptığımız da oyunculuktur elbette ama yine de tiyatro başkadır. Seyircinin aldığı nefesi duyarsınız. Beraber yapılan, emek verilen bir eylemdir sanki. Tiyatro okullarına kurslarına talep çok arttı son dönemde. Bunun sebebi de televizyondur. Hemen hemen her tiyatro oyuncusu olmak isteyenin hedefi, televizyonda dizi oyuncusu olmaktır. Talep de çok olunca her okul bir tiyatro bölümü açıyor.
Her kafasına esen tiyatro kursu veriyor. Ve maalesef çok yetkin olmayan yüzlerce mezun, ortalığa salınıyor. İşsizlik oranının en yüksek olduğu alan sanat okulları mezunları diye söyleyebiliriz.
İstihdam sorunu da ayrı bir sıkıntı, almamız gereken kararlar ve yeni yol haritaları oluşturmamız gerekiyor, tiyatro adına. Ve evet, tiyatro iyileştirir.
İCLAL’E KISIR YAPMAYI SEVERİM
◊ Çekimler dışında kalan zamanlarda nasıl vakit geçiriyorsunuz?
- Ben dışarıdan beslenmeyi sevenlerdenim. Vaktim olduğunda, arkadaşlarımla dışarıda zaman geçirmeye gayret ediyorum. Hem ekipten hem de Ayvalık’tan edindiğim arkadaşlarım ile pazar gezip, balık yiyip, yürüyüşlere çıkmak, İclal’e kısır yapmak, mutluluk veren sosyal aktivitelerimdir.