Güncelleme Tarihi:
◊ Başarılı geçen konservatuvar öğrenciliğiniz sonrası ustalarla yola devam ediyorsunuz…
- 1998 yılında Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan mezun oldum. Orada Cüneyt Gökçer, Çetin Tekindor, Lemi Bilgin gibi çok değerli ustalardan klasik bir eğitim aldım. Genco Erkal ile de özel tiyatro ve turne tiyatrosunu deneyimi kazandım.
Usta çırak ilişkisi birçok zanaatkar için ne kadar önemliyse bir oyuncu için de o kadar önemli. Bir sanatçının en büyük sorumluluğu; kendisinde olan birikimi genç kuşağa aktarabilmesidir. Herhangi bir karşılık gözetmeden. Çünkü buna karşılıklı ihtiyacımız var. Her ne kadar eğitimle oyuncu olunabiliyorsa yine de bir ustadan aldığın eğitim başkadır. O yüzden şu anki gençler çok şanslı bence.
◊ Oysa bazı genç oyuncular, ustaların onlara yol açmadığını düşünüyor…
- Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Kişi buna niyet ettiyse kendisine mentorluk edecek birilerini bulur. Gençlerin bir kısmı gerçekten şımarık. Ayaklarına gelen fırsatları değerlendirmiyorlar. Karşılıklı oynamaktan bile insanın öğreneceği çok fazla şey var. Zaten onlar belli seviyeye gelmiş oluyorlar, bu işe profesyonel anlamda kendilerini veriyorlar ve kendi seçtikleri projelerle de bunu ispat ediyorlar. Ama bunlar şanslı olanlar değil zeki olanlar.
OYUNCULUKTA HİÇBİR ZAMAN BEN OLDUM DENİLMEMELİ
◊ “Hain” filminiz vizyonda. Siz de hain bir karakteri mi canlandırıyorsunuz?
- O filmdeki neredeyse herkes hain. Ben filmi henüz izleyemedim ama gelen yorumlar olumlu. Oyunculukla ilgili insanların beğenisini kazandığım bir iş oldu. O yüzden içime sindi. Haldun Dormen gibi ustalarla oynamak da ayrı bir keyifti tabii.
◊ Ustalar size hâlâ yeni bir şeyler katıyor değil mi?
- Evet. Oyunculukta hiçbir zaman “ben oldum” denilmemeli. Burada gözlem yeteneği her zaman kullanılmalı. Oyunculuk asla bitmeyen bir yolculuk. Dizilerde ise durum farklı. Orada kısıtlı roller var ama tiyatroyla insan kendini yumuşatmış oluyor. Sahneye çıkmak çok önemli. Asıl değeri sana tiyatro söylüyor. Bu sebeple sahne önüne ve seyirci karşısına çıkmak önemli.
◊ Sinema, tiyatro ve diziler… Hiç yorulmuyor musunuz?
- Bunun için çok çaba sarf ediyorum. Çünkü tiyatroya ihanet etmemek gerekir. O yüzden her uygun bulduğum zamanda turne yapıyorum. Her yere gidip oyun oynuyorum. Bu anlamda çok mutluyum ve halkla beraberim. Çok güzel geri dönüşler oluyor. Geçen Kahramanmaraş’taydım, ardından Adıyaman...
Tabii her yerin İstanbul’dan ibaret olmadığını görmek bir sanatçıya farklı bir duyarlılık veriyor. Halkın bizleri görmeye ve sohbet etmeye ihtiyacı var. Aslında tiyatro hep iyiyi ister.
BU MESLEĞİN ER MEYDANI SAHNEDİR
◊ Tiyatroda olmayan oyuncular sizce başarılı değil mi?
- Tabii ki başarılı olanlar var. Asıl oyunculuğun er meydanı sahnedir derler. Çünkü orada bir tekrar ve yönetmen gözü yok. Orada sadece bedeniniz ve ruhunuzla oyuncu olarak varsınız. Sizi izleyen de bir grup izleyici var. Bu çok özel bir durum. Bu his ancak sahnede karşında biri varken olabilecek bir his. Eskiden biz çok iyi oyuncuları örnek alırdık kendimize ve çaba sarf ederdik. Bu kadar kolay değildi her şeye ulaşmak. Şimdiki gençler için her şeye ulaşmak daha kolay. O yüzden de işin kolayına mı kaçıyorlar? Herkesin de bir sosyal medya hesabı var. Burası onları farklı mı yönlendiriyor? Bilmiyorum ama sanat ve oyunculuk bir meseleye kendi birikimini de koyarak eleştirel bir gözle karakteri canlandırmaktır.
RİSKLİ KARAKTERLER İYİ OYUNCUYA VERİLİR
◊ Ekranda genellikle kötü rolleri canlandırıyorsunuz. Kendinizi Erol Taş’a benzemiştiniz…
- Sonuçta oyunculuk yapıyoruz. Birtakım riskli karakterler iyi oyunculara verilir. Çünkü daha zordur. Onu kabul ettirmek ve seyirciye inandırmak oldukça zorludur. Gerekirse affedebilecekleri durumda derinlikli bir durum yaşatmak gerekiyor.
◊ Rolden kolay çıkabiliyor musunuz? Bazı oyuncular rolden çıkamadıklarını iddia ediyor.
- Bizim insanımız bazen bundan anlıyor. Onlar da bazen böyle oynuyorlar. Bir algı yönetiminin içerisinde olunuyor. Bir şekilde bazen uzak olmak, ulaşılmaz olmak, yukarıdan bakmak karşılıklı iki tarafa da iyi gelebiliyor böyle var olmayı seçiyorlar herhalde. Ben rolümü sahne bitince orada bırakıyorum.
ÇİFTÇİ OLMAK İSTERDİM
◊ İçsel dengenizi nasıl koruyorsunuz?
- Tiyatro yapıyorum. Kendimle uğraşım hiç bitmiyor. Doğayı seviyorum. İlerde tıbbi aromatik bitkilerle ve zeytinle ilgilenmek istiyorum. Bununla ilgili bazı altyapı çalışmaları yapıyorum. Doğayla baş başa olmak istiyorum.
Eskiden atalarımızın yaşadığı gibi yaşamak istiyorum. Bir toprak alalım, içine ev koyalım, sebzelerimizi organik yetiştirelim. Kuzey Ege’de çok güzel zeytinlikler var. Yeter ki biz değerini bilelim.
◊ Siz şöhret olmaktan çok oyuncu olmak istemişsiniz sanırım…
- Aslında en önemli soru; amaç ne? Bir amacınızın olması lazım. Para kazanmak mı? İyi bir oyuncu olabilmek mi? O yüzden insanın kendini tanımasıyla başlıyor oyunculuk. Bu sebeple önce kendine dürüst olacaksın.
◊ Zengin olsaydınız bu donanımla hangi yolu seçerdiniz?
- Tiyatroya devam eder sonra film çekmek isterdim. Dizileri de elerdim. Önceliğim film olurdu.
◊ “Bunları yapmadan ölmemeliyim” dediğiniz hayalleriniz neler?
- Dünyayı gezmek istiyorum.
◊ Evde başka bir Yurdaer Okur mu var?
- Ev dinlendiğim tek alan. Bazen basit yaşamayı özlüyorsunuz. Doğada olmak da iyi geliyor. Huzur veriyor. Buna ihtiyaç var.
◊ Oyuncu olmasaydınız hangi meslekte daha iyi olurdunuz?
- Kesinlikle çiftçi olurdum. İlkel güdülerimizde hep o var. Şimdi çalışıyoruz bir yerde bahçemiz olsun, meyvelerimizi yetiştirelim diye. Hep ilkel insana dönük bir mücadelemiz var. Şimdi modern toplum da buna dönmeye başladı.
BÜYÜK PARALARI HAK EDEN İSİMLER VAR
◊ Oyuncuların aldıkları paralar çok konuşuluyor. Gerçekten böyle uçuk rakamlar kazanılıyor mu?
- Orası şaibeli. Algı yönetimiyle her şey yürüyor. Sonuçta bir alma verme dengesi var. Hak edenler de vardır elbette çünkü bu işin yurtdışı satışları oluyor. Ama pastadaki dilimler biraz daha dengeli dağıtılmalı. Uçurum olan projelerde olmak istemem. Herkes aynı emeği veriyor ve artık oyunculardan ziyade yapımlar, hikayelerle dikkat çekiyor. O hikayeleri taşıyanlar da gerçek oyuncular. İşte orada dengeyi korumak lazım. Aşırı uçurum olan projeleri kabul ettiğimde 30 yılını bu işe veren bir oyuncu olarak bunu kaldıramam.
Bazı hak eden oyucular var, kendilerini geliştirip üstüne koyuyorlar. Ama ünlülük kavramı sosyal medyayla birlikte çok değişti. Artık yeteneklere göre değil de takipçi sayısına göre rol verilmeye başlandı. Bu da üzüyor beni.
◊ Buna halkın arz talep dengesi diyebilir miyiz?
- Bu, ticari bir faaliyet sonuçta. Böyle bir denge varsa ve bunu karşılıyorlarsa tabii ki onların bunun karşılığını alıyor olması normal. Yaklaşık 600 kişiden bahsediyoruz. Diğer oyuncularla birlikte bu sayı binlere çıkıyor.
Büyük bir sistem var. Bu proje uluslararası boyuta vardığında başka ülkelerde de izleniyor. Eğer starımız bunu sağlayabiliyorsa o zaman hak ediyordur. Ama iyi projelere baktığımda hepsinin arka planında mutlaka çok iyi oyuncular var. Denge çok iyi kurulmuştur.