Güncelleme Tarihi:
Almanya’dan Türkiye’ye uzanan renkli yaşam öykünü dinleyebilir miyiz?
Berlin’de doğdum, güzel bir çocukluk geçirdim; anaokuluna orada gittim. Küçük yaşta, yaklaşık 6 yaşındayken buraya geldik ve okula burada başladım. Almanya’da yaşadığımız yıllarda babam benimle Türkçe de konuştuğu için dil öğrenmekte ve kültüre adapte olmakta zorlanmadım. Hayatımın büyük kısmı burada geçti yani. İlk önce okulla birlikte konservatuarda yarı zamanlı müzik bölümüne başladım. 2005’te modellik yarışmasına girdim ve birkaç sene modellik yaptım. 2008’deki güzellik yarışmasının ardından sunuculuk ve oyunculuk kariyerim başladı.
Oyunculuk, modellik, konservatuar eğitimi gibi birçok farklı alanda yetenek sahibisin. Bunlardan kendini en çok ait hissettiğin hangisi? Ve bunlar dışında başka neler yapıyorsun?
Kendimi en çok ait hissettiğim yer, oyunculuk ve müzik. Hayatımda, bunların dışında okumak, yazmak, spor ve yoga var.
Kendinde en çok sevdiğin yanların neler?
Hümanist, hayvan sever ve gerçekçi bir insan olduğumu düşünüyorum.
Peki, hoşuna gitmeyen yönlerin var mı? Bunları değiştirmek için neler yapıyorsun?
Eskiden hoşuma gitmeyen, şimdiyse iyi taraflarını kabul ettiğim, özellikle iş konusunda kendini gösteren mükemmeliyetçi bir kişiliğim var. İnsanların değişebileceğini düşünmüyorum. Bunları sadece farklı bir bakış açısıyla izleyebilir ve sana mutlaka artıları olduğunu görebilirsin.
Ekranlarla tanışman nasıl oldu, kim cesaretlendirdi seni bu konuda?
Aile dostlarımız ben küçükken, televizyonda bir iş yapabileceğimi söylüyorlardı her zaman. Tabii çocukken pek anlamadığım bir şeydi ama ergenlik zamanı model olmayı çok istemiştim. Aslında bu işe modellik yarışmasına girerek başladım. Sonrası kendiliğinden gelişti.
Ekranla ilk buluştuğun günü hatırlıyor musun, neler hissetmiştin?
İlk tecrübem defileler dışında program sunuculuğuydu. Gurur ve heyecan hissetmiştim. İlk defa düzenli bir maaşla bir şirkette çalışıyor olmak ve güzel tepkiler almak hoşuma gitmişti.
Yeni bir projeye adım attın. Biraz bundan söz edebilir misin?
En son rol aldığım “Cebimdeki Yabancı” filminden sonra iyi bir projeyle dönmek istedim ekrana. Dizilerin kısa ömürlü olmasının dışında bir de çok içime sinen bir proje gelmedi. O nedenle bekledim ve “Kızım”ın senaryosunu okuduğum an gerçekten kendimi o dünyada ve karakterde görebildim.
Bu projeyi kabul etmeni sağlayan, projenin en çok cezbeden yönleri neler oldu?
Bu sezon okuduğum en samimi ve doğal iş. Her şeyiyle hayat gibi; abartı yok, inandırmaya çalışacağımız klişeler yok. O dramın içinde durumları komik kılan birçok an var. Yani yüzünüzü gülümseten, umut veren bir hikaye. İzlerken yoran işler vardır; “Kızım” hiç öyle değil. Bakalım; çok yakında TV8’de izleyicilerle buluşacağız.