Güncelleme Tarihi:
Önce at binmeyi, sonra dans etmeyi öğrendim
Uraz Kaygılaroğlu, yeni filmi “Sen Kiminle Dans Ediyorsun”daki rolü için bir süre dans dersi aldığını anlattı: “BKM, böyle şeylere çok önem veren bir yapım. Birlikte yine bir film çekmiştik BKM’yle. Orada da mesela at binmeyi öğrenmiştim. Bu meslekte hiç bilmediğin, hayatın boyunca aklına gelmeyecek şeyleri öğrenmek durumunda kalıyorsun. Bu da sana bir artı olarak geri dönüyor. Dans için de birkaç hocadan ders aldım. Günler boyunca çalıştık.”
Haluk’ta hayatımın en şımarık dönemini yaşadım
Uraz Kaygılaroğlu, Haluk karakterini canlandırdığı komedi dizisi “Baba Candır”ı özlediğini söyledi: “Çok özlüyorum. Yusuf Pirhasan’ı çok özlüyorum, yönetmenimi. Orada yaptığımız şey çok keyifliydi. İyi bir senaryo, iyi bir yönetmen ve buna uygun bir oyuncuyu her zaman her işte denk getiremiyorsun. Orada denk gelmişti. Ve bu yüzden o kadar sevilmişti. Tüm oyuncu kadrosu o iş için uygun insanlardı. Ve o ekibin içinde olmak çok keyif vericiydi. Aynı şeyi bir önceki dizim için de söyleyebilirim; ‘Yedi Güzel Adam’. ‘Baba Candır’ın Haluk’unu canlandırırken hayatımın en şımarık dönemini yaşadım. Çok şımarık bir patrondu. Acayip şımardığım ve çok da mutlu olduğum bir dönemdi.”
Şişmanken de kendimi çok beğeniyordum
Bir dönem çok kilolu olan ve 64 kilo veren Uraz Kaygılaroğlu, “Kendini yakışıklı buluyor musun?” sorusunu şöyle yanıtladı: “Ben şişmanken yani şuanki kilomun üzerine 64 kilo daha ekleyin, kendimi çok beğeniyordum. ‘Çok sevimli, çok komiğim’ filan diyordum. O yüzden haliyle şimdi de kendimi beğeniyorum.”
Çalışmadığım zaman kafayı yiyorum
“Pis Yedili” dizisiyle adını duyuran Uraz Kaygılaroğlu, o diziden bu yana çalışmaya hiç ara vermediğini söyledi: “Pis Yedili’de oynadığım günden bugüne kadar galiba hiç boş bir an geçirmedim. Bundan da hiç şikayetçi değilim. Çalışmaktan çok keyif alıyorum. Çalışmadığım zaman kafayı yiyorum. Evde sıkılıyorum, sanki bir işe yaramıyormuşum gibi hissediyorum. Ama ilk defa sezon ortasında bir işim bitti (Klavye Delikanlıları), bunun da keyfini çıkarıyorum. 4 gün oldu işsiz kalalı, yatıştayım. Şu an için keyifli duruyor ama ileride ne olur bilmiyorum. Çok enteresan bir dizi gelir, öyle bir ekip gelir, bir yönetmen gelir, dayanamazsın ve çalışmak istersin. Veya belki hiç dizi yapmayıp bambaşka bir şey de yapabilirim. Biraz onun üzerine de kafa yoruyorum.”
Tavlaya zaafım var
Ünlü oyuncu, tam bir tavla tutkunu olduğunu söyledi: “Tavla oynamayı çok severim. Benim dedem de çok severdi. Ve anlam veremezdim çocukken ‘Tavlaya bu kadar ne merakı var adamın gece gündüz gidip oynuyor!’ diye. Gerçekten tavlaya karşı bir zaafım var. Şaka gibi gerçekten. Ve tavla oynadığım ekip 15 yıldır aynı. En küçüğü 45 yaşında bir ekip. Saatlerce oturup tavla oynuyoruz. Benim orada lakabım ‘Çocuk’. 15-16 yaşındaydım onlarla tavla oynamaya başladığımda. O muhabbeti seviyorum. Deşarj oluyorum yani.”
Talk show üzerinde çalışıyorum
Uraz Kaygılaroğlu, talk show yapmayı düşünüp düşünmediği sorulunca şöyle dedi: “Talk show dizi gibi değil. Bir dizide çalışıyorsunuz, her şey yolunda giderse dizi tutuyor. Aksayan bir şeyler olursa tutmuyor. Ve sonra bir dizi daha yapıyorsunuz. O dizi başarılı olduğu zaman önceki başarısızlık unutuluyor. Yani dizide böyle bir hakkınız var. Ama talk show gibi bir şeyi yaparken öyle bir hakkınız yok. Sadece bir kurşununuz var ve onu çok doğru atmanız lazım. O yüzden bu öyle ‘hadi hemen bir talk show yapayım’ filan diye yapılacak bir şey değil. Bu, üzerine çalışılması gereken bir iş. Başarılı talk show, Beyazıt Öztürk’ün, Okan Bayülgen’in yaptığı gibi olur. Uzun yıllar devam eder, evden biri gibi olursun. Bu senin evin içinde bir yer edinmeni sağlar ve haftanın belli günü belli saatlerde herkes seni heyecanla bekler. Bu öyle kafana göre deneyebileceğin bir şey değil yani. Onun üzerine çalışıyorum. Olursa ne âlâ. Olmazsa yeni bir dizide görüşürüz.”
Hanımcıyım
Melis Kaygılaroğlu ile evli olan Uraz Kaygılaroğlu, “Ben hanımcıyım. Doğrusu o zaten. Mutlu eş, mutlu evlilik demektir” dedi.
En iyi ürünüm kızım Ada
Uraz Kaygılaroğlu, “En iyi ürünüm” dediği minik kızı Ada doğduktan sonra yaşadığı değişimi şöyle anlattı: “Bu evlilikle başlayan bir süreç aslında. Eskiden daha fütursuz olduğun, sonuçlarını düşünmeden hareket ettiğin hayatına evlilik girince ‘Ulan evli barklı adamsın, kendine gel’ lafını işitirken, sonra bir de ‘Senin çoluğun çocuğun var kardeşim’ lafı ekleniyor. Hep bir tedirginlik hali, kontrol hali geliyor. Hem de hep ileriye dönük bir kaygı hali geliyor.”
Güldür Güldür’de elim ayağım boşaldı
Uraz Kaygılaroğlu, “Tiyatro olacak mı?” sorusuna şöyle yanıt verdi: “O çok başka bir meslek. Çok saygı duyduğum, çok zor bir şey. Kamera önü oyunculuğunda ‘olmazsa tekrar çekebilirim’in rahatlığı çok var ve bu sende değişik bir özgüvene sebep olup çok daha rahat çalışmanı sağlıyor. Ben ‘Güldür Güldür Show’a konuk oldum bir skeç için. Elim ayağım boşaldı sahnede. Çok zor bir şey. Oyunun içinden 1 saniye olsun kopamıyorsun, kafanı başka yere çeviremiyorsun. Replik sırası sana geldiği zaman boşa düşme anın yok. Çok saygı duyulası, çok zor bir meslek. Kamera önü oyunculuğu ile tiyatro oyunculuğu arasında çok ciddi bir fark var.”