Güncelleme Tarihi:
Oruç Reis’in ne zaman ve nasıl öldüğü merak ediliyor. TRT 1 ekranlarında yayınlanan Barbaroslar Akdeniz’in Kılıcı perşembe akşamları yayınlanıyor. Engin Altan Düzyatan’ın hayat verdiği Oruç Reis’in hayatı ve ölümü araştırılmaya başlandı. Oruç Reis, Tilimsân’a 100 km. mesafede Araplar’dan yardım alan kırk beş kişilik bir İspanyol müfrezesi tarafından bir ağılda yanındaki adamlarıyla birlikte sıkıştırıldı. Çarpışma sırasında yaralanan Oruç Reis daha sonra öldürüldü. Akdeniz’de efsanevî bir şöhret kazanan Oruç Reis, Cezayir’de Türk hâkimiyetinin temellerini atmış, Kuzey Afrika’da Hristiyan istilâsına karşı koyarak İslâm’ın bölgede tutunmasını sağlamıştır.
ORUÇ REİS’İN HAYATI
Midillili sipahi Yâkub Ağa’nın dört oğlundan ikincisi olup Barbaros Hayreddin Paşa’nın ağabeyidir. Baba Oruç, Oruç Gazi ve kırmızı sakallı olduğu için Barbaros olarak da tanınır. Hayatı hakkındaki bilgiler Barbaros Hayreddin Paşa’nın kendisi için Murâdî’ye yazdırdığı Gazavât-ı Hayreddin Paşa adlı esere dayanır. Kimliği ve Kuzey Afrika’ya geliş tarihiyle ilgili Batı kaynaklarının verdiği bilgiler hatalıdır (Soucek, III [1971], s. 238-250). Aslen Vardar Yenicesi’ndendir (Kâtib Çelebi’ye göre Eceovalı, Tuhfetü’l-kibâr, s. 39).
Genç yaşta reisliğe özenerek bir tekne ile deniz ticaretine başladı. En küçük kardeşi İlyas ile birlikte Trablusşam’a yaptığı bir sefer esnasında Rodos şövalyeleriyle girdiği bir savaşta kendisi esir, kardeşi ise şehid oldu. Diğer kardeşi Hızır’ın (Barbaros Hayreddin Paşa) onu fidye karşılığında kurtarma teşebbüsleri sonuçsuz kaldı; zindanda ağır şartlar altında iken kürek çekmek üzere gemiye gönderildi. O sırada Teke-ili / Antalya sancak beyi olan Şehzade Korkut’un her yıl fidye ödeyerek Rodos şövalyelerinden kurtardığı 100 esiri taşıyan gemide bulunuyordu. Geminin Antalya yakınlarında karaya yanaştığı sırada bir fırsatını bulup kaçtı. Antalya’da Ali kaptanın gemisinde ikinci reis olarak göreve başladı ve ticaret amacıyla İskenderiye’ye gitti. Şöhreti ve gemicilikteki mahareti her tarafa yayılınca Sultan Kansu Gavri tarafından Memlük Devleti hizmetine alındı. Hindistan’a gönderilecek kırk kalyonluk bir donanmanın inşası için İskenderun’da hazırlatılan keresteyi almak üzere on altı gemilik küçük bir filo ile denize açıldığında bir Rodos donanmasının hücumuna uğradı ve filosu dağıldı. Ardından Antalya’ya dönüp Şehzade Korkut’un da yardımıyla on sekiz oturaklı bir kalyata inşa ettirdi. Rodos civarında korsanlık yaparak şövalyelere pek çok zarar verdi ve ganimet aldı. Ancak Rodos şövalyelerinin sıkı takibi sonunda bir limanda bastırıldığı sırada gemisine el konulması üzerine Antalya’ya dönmek zorunda kaldı (917/1511). Bu esnada Saruhan sancak beyi olarak Manisa’da bulunan Şehzade Korkut ile yeniden temas sağladı. Onun desteğiyle biri yirmi dört, diğeri yirmi iki oturaklı iki kalyata yaptırdı; levent, mühimmat, erzak ihtiyaçları da karşılandı; diğer eksikleri ise Foça’da tamamlandı. Bu yardımlarına karşılık teşekkür için Manisa’ya gitti ve Korkut’tan korsanlık için izin aldı, şehzadenin yakın adamı Piyâle Bey’in tavsiyesiyle de İtalya sahillerine doğru denize açıldı.
Oruç Reis, Pulya sahillerinde iki Venedik gemisini içindeki 24.000 altın, mal ve erzakla birlikte ele geçirdi.
Bir ara Midilli’ye giden Oruç Reis burada kalıp yerleşmeyi düşündüyse de daha sonra Hızır Reis’ten ayrılmamaya karar verdi. Oruç Reis ve kardeşinin bütün Akdeniz’e korku salan faaliyetleri Tunus sultanını da endişelendirmeye başlamıştı.
Cezayir bölgesini kendisine hedef seçti. On bir gemiyle geldiği Bicâye’nin dış kalesini karaya top ve asker çıkartarak dört gün içinde ele geçirdi. Civarda bulunan Arap aşiretlerinin yardımı ile iç kale üzerinde yapılan savaşlar ise sonuçsuz kaldı. Büyük bir İspanyol donanmasının gelmekte olduğu haberi duyulunca Oruç Reis nehirde bıraktığı, sular çekildiği için yüzdürme imkânı olmayan gemilerini yaktı ve aldığı esirlerle birlikte karadan Cicel’e gitti. Hızır Reis’in katılımıyla Cezayir yakınlarındaki Tenes fethedildi.
İki kardeş daha sonra bölgede idare ve güvenliği sağlamak üzere iş bölümü yaptı. Ülkenin daha güvenli olan doğu tarafları Hızır Reis’e, merkezi Cezayir olan batı bölgeleri Oruç Reis’e bırakıldı. Askerî kuvvetlere çeki düzen verildi.
ORUÇ REİS KOLUNU NASIL KAYBETTİ?
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi içerisinde yer alan bilgilere göre; Oruç Reis, Hızır ve Yahyâ reisler 920 (1514) ilkbaharında denize açıldı. Önce Sardinya adası açıklarında bir korsan gemisini ve ardından buğday yüklü bir Ceneviz korsan gemisini ele geçirerek içindeki 150 kişiyi esir aldılar. Daha sonra kumaş yüklü büyük bir kalyonu zaptedip Tunus’a götürdüler. Oruç Reis, ikinci seferinde Deli Mehmed Reis ile birlikte dört gemilik bir filo ile İspanya taraflarına yelken açtı. Burada asker yüklü bir kalyonla giriştiği zorlu çatışmada yaralanmasına rağmen galip geldi. Artık Oruç Reis ve kardeşinin ünü Batı Akdeniz ülkelerinde yayılmıştı. Daha sonra Cezayir’e yakın Bicâye Kalesi civarında savaşa tutuştuğu on korsan gemisinden dördünü Hızır Reis’in yardımıyla ele geçiren Oruç Reis bu savaşta bir top ateşiyle ağır şekilde yaralandı ve bir kolu kesildi.
ORUÇ REİS NASIL ÖLDÜ?
Oruç Reis, bir taraftan Fas sultanı ile anlaşma yapmaya çalışırken diğer taraftan bölgedeki kabileleri itaat altına almaya gayret etti. Ancak Tilimsân halkı Oruç Reis’in kendi adına hareket etmesinden rahatsızlık duymaya başlamıştı. Muharrem 924’te (Ocak 1518) İspanyol ve Berberî Abdülvâdî kuvvetleri Oruç Reis’in sığındığı Kal‘atü’l-kılâ’a saldırdı. Çatışmalarda kale düştü ve İshak Bey savaşta hayatını kaybetti. Ardından Tilimsân kuşatılınca Oruç Reis şehri altı ay savundu. Sonunda cephane ve yiyecek kalmadığından beraberindeki otuz kırk arkadaşı ile birlikte kaleden çıkmaya teşebbüs ettiyse de fazla uzaklaşamadı. Tilimsân’a 100 km. mesafede Araplar’dan yardım alan kırk beş kişilik bir İspanyol müfrezesi tarafından bir ağılda yanındaki adamlarıyla birlikte sıkıştırıldı. Çarpışma sırasında yaralanan Oruç Reis daha sonra öldürüldü. Akdeniz’de efsanevî bir şöhret kazanan Oruç Reis, Cezayir’de Türk hâkimiyetinin temellerini atmış, Kuzey Afrika’da Hristiyan istilâsına karşı koyarak İslâm’ın bölgede tutunmasını sağlamıştır.