Nesrin Sipahi: Hayatım kitap oluyor artık filmim de çekilebilir

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Haziran 21, 2024 10:24

Sanat müziğinin efsane seslerinden Nesrin Sipahi, 90 yaşında stüdyoya girdi, dillere pelesenk olan “Seni Ben Ellerin Olsun Diye mi Sevdim” şarkısını seslendirdi. Sanatçının 60 yıldır oturduğu Nişantaşı’ndaki evine konuk olduk, geçmişe uzanan keyifli sohbetimizde hem bu projeyi hem de eski bayramları konuştuk...

Haberin Devamı

Nesrin Hanım, Kurban Bayramı’nı geride bıraktık. Öncelikle bayramınızı kutlamak istiyorum. Röportajımıza başlarken, bize hayat hikâyenizi kısaca özetlemenizi istesem, neler söylersiniz?

- 1934, İstanbul-Yeşilköy doğumluyum. Ailenin en küçük çocuğuyum. 1951 yılında müzik hikâyem İstanbul Radyosu’nda başladı. Dolu dolu bir yolculuktu benim için. İki oğlum, bir torunum var. Aralarda konserler, turne yaptım ve bir film çektim sevgili Tamer Yiğit’le “Kalbimdeki Serseri” adında. Büyük sanatçılarla aynı gazinoda çalıştım, maalesef çoğu hayatta değil artık. Allah rahmet eylesin hepsine.

Yakın zaman için bir sürpriziniz var mı?

- Evet, var. Murat Beşer’in kaleminden kitabım çıkıyor, onun heyecanını yaşıyorum. Dünden bugüne benimle ilgili her şey kitapta olacak.

Haberin Devamı

Yıllar önce “Hayatım film olmasın” demiştiniz, şimdi hayatınız kitap oluyor. Peki film de olabilir mi artık?

- Evet, hayatım film de olabilir. Okuyanlara cazip gelirse, neden olmasın?

O ŞARKIYI BİR SOLUKTA OKUDUM

Kadınlara yaşı sorulmaz derler ama siz bütün samimiyetinizle “90 yaşımda müzik stüdyosuna girdim, şarkımı bir solukta söyledim”

diyorsunuz. Nasıl hayat buldu bu proje?

- Evet, bir solukta okudum şarkıyı; Baki Duyarlar’ın ölümsüz eserlerinden “Seni Ben Ellerin Olsun Diye mi Sevdim”... Cumhur Demir’den geldi proje. “Evet” dedim. İyi ki de demişim. Güzel ve özel bir proje olduğunu düşünüyorum. Klip de evimde çekildi. Bende büyük bir anı olarak kalacak.

Bu evde 60 yıldır ikâmet ediyorsunuz. Kimler geldi, hangi sanatçılar misafir oldu bu mütevazı eve?

- Münir Nurettin Selçuk benim komşumdu. Eserlerini kolay kolay kimseye vermezdi. Müzik kariyerindeki en önemli eserlerden biri olan “Endülüs’te Raks”ı bana vermişti. Bu şarkıyla dünyayı gezdim diyebilirim. Asya’dan başlayarak, Taşkent, Tiflis, Eski Sovyetler Birliği’nde toplamda 1.5 ay şehir şehir gezerek konser verdik. Kültür Bakanlığı ve Hariciye Bakanlığı’yla gezdik.

Ben her konserde 3 metrelik dev bir Türk bayrağı açtırırdım. Sovyetler Birliği’nde de konser başlarken bayrak açtırdım. Bu sefer onlar da kendi bayraklarını açtı, tabii onlarınki küçücük bir şey. Sonra bayrağımızı indirmeye kalktılar. Ben “Sahneye çıkmam” deyince, bizim bayrağa yakın boyda bir bayrak buldular. Ben de konsere çıktım. O zamanlar kostüm olarak bindallı giyerdim. Hatta bu yeni çekilen klibimde de bindallı giydim.

Haberin Devamı

Klibinizde yeni bir imaj çalışması da yapmışsınız...

- Klibin yönetmen koltuğunda iki kişi vardı; biri oğlum Candemir Sipahi, diğeri de New York’tan sırf bu proje için gelen Tolga Osoy. İnşallah bu projeyi seversiniz...

Nesrin Sipahi: Hayatım kitap oluyor artık filmim de çekilebilir

ZEKİ MÜREN’LE DOSTLUĞUMUZ  RADYODA BAŞLADI

Sanat dünyasından başka kimleri ağırladınız evinizde?

- Müzeyyen Senar gelirdi, çok güzel sohbetlerimiz olurdu. Eskilerden bahsederdik...

Zeki Müren’le de dostluğunuz olduğunu biliyoruz, nasıl tanışmıştınız kendisiyle?

- Zeki Müren, Ankara’da askerlik yapıyordu. Ben de Ankara Radyosu’nda çalışıyordum. Arada radyoya gelir, okuma yapardı bizimle. Bir gün tüm saatler doluydu, ben kendi saatimi Zeki Bey’e verdim. O günden sonra dostluğumuz başladı.

Haberin Devamı

Sizin birçok şarkınız Yeşilçam filmlerinde yer aldı. Sizce ‘Dört Yapraklı Yonca’dan en çok hangisine yakıştı, en iyi kim taşıdı seslendirdiğiniz şarkıları?

- Kesinlikle Türkan Şoray. Vücut dilini çok iyi kullanıyordu, sanki ben de olsam öyle söylerdim. O da zaten bir televizyon programında kendisine en yakın gelen ses olduğumu söylemişti.

AİLEM BEŞİKTAŞLI, FENERBAHÇE  MARŞINA GÜÇ BELA ‘EVET’ DEDİM

1974’te, yani tam 50 yıl önce o dönemin futbolcularıyla stüdyoya girip Fenerbahçe Marşı’nı söylediniz ve o marş dillere pelesenk oldu. Neler söylemek istersiniz marşla ilgili?

- Fecri Ebcioğlu, Fenerbahçe kadrosundaydı o zamanlar. “Yaşa Fenerbahçe” marşının sözlerini yazmış, Şerif Yüzbaşıoğlu da bestelemiş. Hikâye öyle başlıyor. Fecri bir gün bize geldi, marştan bahsetti. Ben ezelden Fenerbahçeliyim ama eşim de, iki oğlum da Beşiktaşlı. Güç bela “evet” dedim. Tüm Fenerbahçe takımıyla stüdyoya girdik. Kayıt bitti.

Haberin Devamı

Gelgelelim iş TRT’nin onayından geçmez diye ben tekrar stüdyoya girdim, İstanbul Şehir Korosu ile marşı tekrar okudum. O marşta aslında olmadıklarını bugün belki de ilk defa bu röportajda benden öğrenecekler... Bu arada geçtiğimiz aylarda Abdullah Oğuz’un yönetmenliğinde çekilen “Zaferin Rengi” filminin galasına kıymetli başkan Ali Koç’un davetlisi olarak sevgili Cumhur Demir’le beraber katıldık, çok güzel ağırlandık.

ATA DEMİRER’LE  ÇALIŞMAYI ARZU EDERİM

Son olarak şunu sormak istiyorum; günümüzde beğenerek dinlediğiniz sanatçılar kimler?

- Kadınlardan kimse yok. Bunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim. Ama biri var ki, onu çok marifetli buluyorum. Tam sanatçı diyebilirim onun için. Tiyatro, sinema, müzik ve meddahlıkta sevgili Ata Demirer’i çok beğeniyorum. Bir gün onunla bir şey yapmayı arzu ederim, tabii isterse.

Haberin Devamı

ÖLÜM HABERİ ÇIKINCA ÇOK ARAYAN OLDU ‘SEVENİM ÇOKMUŞ’ DEDİM

Bir süre önce hakkınızda asılsız ölüm haberleri çıktı. Sosyal medya ve yazılı basını meşgul eden o haberleri gördüğünüzde ne hissettiniz?

- Çok fazla arayan oldu, mutlu oldum. “Sevenim çokmuş” dedim. Bir Instagram sayfası açtım, benimle ilgili doğru bilgilere oradan ulaşabilirler.

Nesrin Sipahi: Hayatım kitap oluyor artık filmim de çekilebilir

ARTIK BAYRAM DEMEK TATİL DEMEK

Çocukluğunuzdaki bayramlar nasıldı?

- Çocukluğumda bayramda kurban kesilir, bütün akrabalar misafirliğe gelirdi. Kurban kavurması yenirdi. Üç adet koç keserdi babam. Bir kendisi, bir annem, bir de annesi için. Dağıtılırdı etler. Sanat hayatımda ise bayramları assolist olarak çalışarak geçirirdim.

Nasıl geçerdi bayram konserleri?

- Bayramlarda gündüzleri ücretsiz matineler olurdu. Bayramın birinci günü annemizin elini öpmeye zaman bulamazdık sahneden. Bayramın ikinci günü çoluk çocuk anneme giderdik.

Bir bayram ritüeliniz var mı, şimdi neler yapıyorsunuz bayramlarda?

- Şimdi artık bayram demek turistik tatil demek. İyi oluyor aslında, İstanbul biraz tenhalaşıyor. Bayramlarda sabah ezanıyla namazımı kılarım. Kurban kestirmişsem onunla ilgilenirim. İlk gün bana ziyarete gelenler olur genelde.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!