Güncelleme Tarihi:
◊ “Kalk Gidelim” neden bu kadar sevildi sizce?
- Ayça Varlıer: “Kalk Gidelim”in sevilmesinin en büyük nedeni TRT 1 ekranında, 7’den 70’e herkesin ailece seyredebileceği bir dizi aolması. Türkiye’nin en muhteşem doğalarından birine sahip Muğla bölgesi de çekimlerde şahane görüntüler veriyor. Seyirci dizimizi seyrederken hem gülüyor, hem duygulanıyor hem de bu yörenin doğallığına hayran kalıyor. Diğer dizilerden en büyük farkı da gerçek bir aile dizisi olması. Çocukluğumuzu hatırlatan, doğal ve samimi bir iş.
- Mehtap Bayri: “Kalk Gidelim” bir düşün gerçekle buluşması, kucaklaşmasıdır. “Kalk gidelim” der, ailemizle kucaklaşırız. “Kalk gidelim” der, köyümüze döner, özlem gideririz. “Kalk gidelim” der, sevdamızın peşine düşeriz. Bizim sırrımız da gerçek olmamızda saklı. Biz bir hayale inandık ve gerçek olduk. Biz üreten ve yaşayan muhteşem bir aileyiz. Biz toprak ananın çocuklarıyız, farkımız bu.
◊ “Kalk Gidelim” 3 sezondur ekranda, siz de uzun zamandır Muğla’dasınız. Şehirden köy hayatına geçmek nasıl etkiledi sizi?
- Ayça Varlıer: Dizi çekimi başlamadan önce Muğla-Akyaka’da kite surf yapmaya başladım. Hem kite surf sporuna hem de bu bölgenin doğasına, havasına hayran kalmıştım. “Kalk Gidelim” benim bu doğaya ve kite surf sporuna tutkuyla bağlandığım bir döneme denk geldiği için açıkçası adapte olmakta zorluk çekmedim. Normalde şehir hayatından kopamayan ben, rolümü, ekip arkadaşlarımı ve diziyi çok sevdiğim için 2 senedir her sabah mutlulukla uyanıp işime gidiyorum. Trafik çilesinin yaşanmadığı, insanların çok mutlu olduğu doğa harikası bir yerde hem çalışıyor hem de yaşıyor olmak büyük ayrıcalık. Muğla, ileri yaşlarda daha uzun süre kalmak istediğim bir yaşam alanı benim için.
- Mehtap Bayri: Muğla enteresan bir şehir. Tutar insanı, sevdalanırsın, kopamazsın, kocaman bir sülaleye sahip olursun. Nasır sadece ellerindedir. Zeytinyağı kokan gülüşleriyle severler. Sakindir Ege insanı. Sakinken tüm güzellikleri daha net görürsün. Zamanın senden çaldıklarını Ege’de yakalarsın. Burada yapacak çok şey var. Ege’de ol da yazma! Ege’de ol da çizme! Ne istiyorsan zaman ayırırsın burada. Ben burada zamanımı doğru kullanmayı öğrendim. Bir de tüketmek yerine üretmeyi...
ÇOK AĞLADIM, SONUNDA ŞİFAMI DOĞADA BULDUM
◊ Set olmadığı zamanlarda nasıl vakit geçiriyorsunuz?
- Ayça Varlıer: Kite surf, doğa gezileri ve yürüyüşleri ile zamanımı değerlendirmeye çalışıyorum. Kış aylarında da spor salonunda fitness çalışmaları yapıyorum.
- Mehtap Bayri: Ben zor zamanlar geçirdim son üç-beş yıldır. Yeni yeni kendimi toparlamaya başladım. En kıymetlim, ilk öğretmenim babam Yaşar Bayri’yi kaybettim. Bu acılı zamanda bana en büyük desteği ekip arkadaşlarım gösterdi. Sağ olsunlar, var olsunlar. Babam “Kızım mutluluk da üzüntü de anlıktır. Hayatı yaşa” derdi. Ben de acımı sanatla ve üretmekle hafifletmeyi öğrendim. Resim yapmaya başladım. Çok ağladım ama bırakmadım kendimi, tutunmaya ve üretmeye devam ettim. Şifamı doğada buldum. Her mevsimin ayrı bir bitkisi var ve ben Dağlar Kızı Reyhan gibi şifalı bitkilerimi topluyorum. Onların çayını yapıyorum. Bolca yürüyorum doğada. Ağaçlar dikiyorum her yıl, daha fazlasını dikmeye ant içtim. Babam için...
BU YAZ YAĞLARIMI KENDİM YAPIYORUM
◊ Kamera arkasında neler yaşanıyor?
- Ayça Varlıer: Çekim temposu çok yoğun olmakla birlikte gerçekten çok keyifli geçiyor. Kamera arkasında o kadar komik olaylar oluyor ki... Her sahnede gülecek bin hikaye yaşıyorum. Suratımı kameradan saklama ihtiyacı duyuyorum. Hatta dakikalarca ara veriyoruz.
- Mehtap Bayri: Asma ağacının altında, güzelim güneşin sıcağında günler şahane ve bol kahkahalı geçiyor. Hele bizim Ufuk Özkan’la sahnelerimiz...Partnerim diye demiyorum, muhteşem bir oyuncu ve çok zeki. Yönetmenimiz Yahya Samancı’nın tatlı gülen “kestik” sesiyle sık sık sahneleri baştan alıyoruz... Ama tekrar gülüyoruz. Çok gülelim, çok gülün e mi!
◊ Köy hayatı mı şehir hayatı mı?
- Ayça Varlıer: İkisi de... 2 senedir şükrediyorum ki, hayatımın bu döneminde hem severek yaptığım bir projede hem de severek yaşadığım bir bölgedeyim. Doğa harikası bir yerde tutkuyla bağlandığım işimi, hobilerimi yapabildiğim için çok şanslıyım. Belki ileriki yaşlarda kış ayları da dahil olmak üzere bu bölgeye yerleşme ihtimalim olabilir. Ailem zaten yılın 5 ayı Bodrum’da. Bakalım hayat neler gösterecek.
- Mehtap Bayri: Köyü köy gibi yaşayabilsek köy hayatı. Köyde Ömer’le traktör tepesinde tarla sürüp ot biçeceksek, Birsel’le yemek yapacaksak topladığımız şifalı bitkilerle, tabii ki köy hayatı. Kışı yaz eyleyebileceksek, köy hayatı... Geçen sene ilk mahsulümü aldım. Bu yaz yağlarımı yapıyorum.
Arkadaşlarıma kendi organik ürünlerimden gönderiyorum. Belki pazarda satarım, belki marka olurum. Haydi hayırlısı, kalk gidelim, haydi hayırlısı Ege...
AYÇA VARLIER: NEW YORK BANA iLHAM VERiYOR
◊ Daha önce bir röportajınızda “Dünya vatandaşıyım” demişsiniz. Yaşamaktan en çok keyif aldığınız yer neresi?
- New York bana sanatın her dalında ilham veren şehirlerden.
Broadway yapımlarını seyrederken yeniden doğmuş gibi hissediyorum. İkinci şehir ise Londra. Üniversite dönemlerimde London Academy Of Dramatic Arts’ta 2 aylık Shakespeare Tiyatro Oyunculuğu eğitimi almıştım. Yine dünyanın en önemli sanat merkezlerinden biri olduğu için çok etkilenmiştim.
MEHTAP BAYRİ: KÖYDE KÜÇÜK BiR TARLA ALDIM
◊ Mehtap Bayri’nin bir günü nasıl geçiyor?
- Çalıştığım zamanlar ne yaptığım belli... Erken kalkar enerjiyle, şevkle setime giderim. Çalışmıyorsam yapacak çok şey var demektir. Köyde küçük bir tarla aldım. 150’ye yakın fidan diktim. 21 tane de ata zeytin ağacı... Hepsi tuttu çok şükür. Yeşilyurt’tan dostlarım Ömer Boz ve Birsel Boz ile beraber gezeriz. Yeni yerler keşfeder, tarlada çalışırız. Toprak emek ister. Sporumu da doğada yapıyorum. Kendi beden gücümü ve doğanın mucizesini değerlendiriyorum. Resim yapmaya başladım. Bir de kitap hazırlığı içindeyim, umarım bitireceğim. Doğayla baş başa ve kendimle geçiyor her gün, sürekli yeni bir şey öğrenmeye gayret ediyorum. Doğa için de dua ediyorum.