Güncelleme Tarihi:
◊ Henüz 20 yaşında olmanıza rağmen çok sayıda projede rol aldınız. Oyunculuk serüveniniz nasıl başladı?
- Aslında hatırlayamayacağım kadar küçük yaşta başladı. 3 yaşındaydım ajansa yazıldığımda. Annem çok istiyormuş, bir aile dostumuzun da ısrarıyla ajansa kaydımı yaptırmışlar. Uzun yıllardır birçok farklı projede yer alma fırsatım oldu. Bu sayede birçok ustayla aynı ortamı paylaştım. Benim için en büyük tecrübe, onlardan öğrendiklerim oldu. Ama tabii burada öğrenmek bitmiyor. Her fırsat bulduğumuzda kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz.
◊ “Kırık Hayatlar” dizisi teklifi geldiğinde nasıl hissettiniz?
- Pandemi öncesinde güzel bir ekiple 6 ay kadar tiyatro yaptım. Pandemi sürecinde de okulumu bitirdim ama tabii hep bir özlem vardı sahneye ve setlere. Bir kere tozunu yutunca, insan ayrı kalamıyor artık. “Kırık Hayatlar” projesi de bu özlemin dorukta olduğu bir dönemde geldi. Çok sevdiğin ve özlediğin birine ya da bir şeye kavuşmak gibiydi. Öykü karakteri de çok içime sindi. Ailesine bağlı, ablasıyla diyaloğu gayet güzel olan bir karakter. Benim de çok sevdiğim bir ablam var. O yüzden rol yaparken kendim gibi hissettiğim oluyor bazen.
KAN BAĞINA DEĞİL GÖNÜL BAĞINA İHTİYAÇ VAR
◊ Öykü Yılmaz hayata hep pozitif bakan, neşeli ve duyarlı bir genç kız. Aynı zamanda modayla yakından ilgili. Siz günlük hayatınızda giyim kuşama fazla vakit ve para harcar mısınız?
- Öykü ve Hatice’nin en büyük ortak noktaları, çok duygusal olmaları ve tabii aile bireylerine olan düşkünlüğü. Giyim kuşam konusuna gelecek olursak, neyi kendime yakıştırıyorsam onu alır giyerim. Moda olup olması çok önemli değil. Çok fazla takıntılı değilimdir o konuda ama tabii iyi giyinmeye de özen gösteririm. Vakit harcamam da ruh halime göre değişir. Günümdeysem, alışveriş yapmam genelde çok kısa sürer.
◊ Öykü’nün ablası, aslında teyzesinin kızı. Ancak onlar bu durumu bilmiyor. Böyle bir olay sizin başınıza gelseydi ve gerçeği öğrenseydiniz, tepkiniz ne olurdu? Abla-kardeş ilişkisini devam ettirebilir miydiniz?
- Tam olarak böyle olmasa da aslında buna benzer bir durumu ben de yaşadım. Ben her zaman kan bağından daha öte duygular ve paylaşımlar olduğunu tecrübe ettim bu hayatta. Koşulsuz ve saf sevgi için o kan bağına değil, gönül bağına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ve hâlâ o ilişkiyi çok sağlam bir şekilde devam ettirebiliyorum.
FARKLI ŞEHİRDE BİRAZ BOCALADIM
◊ Diziniz İzmir’de çekiliyor. Şehir dışı bir işte çalışmak yorucu mu?
- İlk defa ailemden ayrı bu kadar uzun süre şehir dışında kalıyorum. İlk başlarda biraz bocaladım tabii ama burada çok güzel bir aile olduk zaman içerisinde.
◊ Genç yaşta oyunculuk sektörüne girmenin artıları ya da eksileri oldu mu? Bu yolda “keşke” dediğiniz bir olay yaşadınız mı?
- Bugüne kadar “keşke” dediğim tek şey, vefat eden sevdiğim üstatlarla aynı sahneyi paylaşamayacak olmam aslında. “Keşke biraz daha erken doğsaydım” dediğim zamanlar oldu onları kaybettiğimizde. Mesela Yıldız Kenter’le bir oyunda rol almış olmayı çok isterdim. Erken yaşta sektöre girmiş olmanın eksilerinden çok artılarını yaşadım genelde. Her girdiğim ortamda genellikle en küçük ben olduğum için bu bana ayrıca bir konfor alanı yarattı ve belki de bu sayede bire bir birçok şey öğrenme fırsatı yakaladım.
AŞK KAZANSIN!
◊ Sizin için aşk mı, mantık mı önce gelir?
- Ben biraz keskin çizgileri olan biriyim. Kuralcıyım. Biraz da inatçıyım. Ama yine de aşk kazansın diyorum.
◊ Kendinizde değiştirmek istediğiniz bir özelliğiniz var mı?
- Sinirlendiğim zaman ağlama huyumu hiç sevmiyorum.
◊ Oyunculuk olmasaydı hangi mesleği seçerdiniz?
- Kesinlikle fizik alanıyla ilgili bir şeyler yapmak isterdim. Fizik biliminin o büyüsü beni her zaman içine çekiyor.
◊ Hayatta herkesin dönüm noktası olarak tanımladığı bir an olur, sizde de oldu mu?
- Evet, tabii oldu. Mesela üniversitede bölüm tercihi yaptığım süreç benim için bir dönüm noktasıydı. Fizik bölümü okumak isterken kendimi birden mutfakta buldum. Mutfakta devam ederim derken de “Kırık Hayatlar” setinde. Hayat bulmaca gibi. Ne getireceği belli olmuyor. Bizler de bu bulmacanın içinde hayallerimizle birlikte yaşamaya çalışıyoruz.
HAYALİMDEKİ ROL: OPHELIA
◊ Tiyatro geçmişiniz de var, sahnede olmak size nasıl hissettiriyor?
- Sahnede olmak aslında benim için tam kelime karşılığı olmayan bir his. Hem bulutların üstünde mutluluktan uçuyormuşsun gibi hem de her an düşebilecekmişsin gibi. Ama aldığın o haz sana düşme ihtimalini unutturuyor... İlk tiyatro sahnesine çıktığım anı asla unutamıyorum. Sahne arkasında heyecandan dizlerimin titrediğini fark etmiştim. O gün “işte” dedim; “benim burada olmam lazım”. Gerçekten tarifi zor bir duygu.
◊ Hayalinizde yatan, mutlaka oynamak istediğiniz bir rol var mı?
- Tiyatro sahnesinde “Hamlet” oyununda Ophelia olmak isterdim. Sinema için ise Yeşilçam devlerinden birinin hayatını canlandırmayı çok isterim.
HALİT ERGENÇ’LE OYNAMAYI ÇOK İSTERDİM
◊ Kendinize örnek aldığınız oyuncular var mı?
- Burcu Biricik’i çok beğeniyorum. Oyunculuğu, duru güzelliği ve tatlı tavrı benim çok hoşuma gidiyor.
Beren Saat ve Doğa Rutkay’ı da atlamamalıyım kesinlikle. Doğal oluşları çok hoşuma gidiyor. Yabancı oyunculardan da Nicole Kidman ve Julia Roberts var çok severek izlediğim.
◊ Birlikte oynamayı çok istediğiniz bir oyuncu var mı peki?
- Halit Ergenç’le oynamayı çok isterdim. Bulunduğu tüm projelerde onu hayranlıkla izliyorum. Onun ustalığı ve tüm karakteri bir bütün olarak yaşamasına hayranım.
KISA KISA
◊ Burcunuz: Yengeç
◊ En sevdiğiniz renkler: Mavi, siyah, beyaz
◊ Tuttuğunuz takım: Beşiktaş
◊ En sevdiğiniz yemekler: Kırmızı et yemekleri, yaprak sarması, yayla çorbası
◊ En büyük korkunuz: Sevdiklerimi kaybetmek ve Beşiktaş’ın maç kaybetmesi
◊ En mutlu hissettiğiniz an: İnönü’de BJK maçı izlediğim anlar ve tabii oyunculuk yaptığım anlar
◊ En sevdiğiniz şehir: İstanbul
◊ Dinlediğiniz müzikler: Ruhuma dokunan her müzik
◊ Asla yapmam dediğiniz şey: Yalan söylemem, doğrularımdan ödün vermem, kan aldıramam
◊ Olmazsa olmaz üç eşyanız: Dezenfektanım, kulaklıklarım, Passolig kartım