Güncelleme Tarihi:
◊ “Yüzleşme” ile ekrana döndünüz, öncelikle hayırlı uğurlu olsun.
- Çok teşekkürler.
◊ Önce diziyi, ardından da Songül Hanım’ı konuşalım...
- Benim gizeme, kriminal mevzulara, çözüm bekleyen sırlara karşı ezelden beri büyük ilgim vardır. “Yüzleşme”nin hikayesinde de sırlar ve cevap bekleyen pek çok soru vardı. “Bu hikayenin içinde olmalıyım” dedim ve uzun bir hazırlık maratonunun sonunda bugüne ulaştık. Songül Hanım’a gelince... İçimizden biri evet ama onun yaşadıkları her gün her yerde karşılaşılabilecek şeyler değil. Evladı kaybolmuş, kocasının yaşayan bir ölüye dönmesi nedeniyle aileyi bir arada tutabilmek, kocasının yarım bıraktığı işleri yürütebilmek için acısını kalbine gömmüş bir kadın. Üstelik onun bu kadar güçlü olması kasabada ayıplanıyor da aslında. Yas tutmadığını sanıyorlar. O kendi içinde neler yaşıyor, ilerleyen zamanlarda tek tek öğreneceğiz.
◊ Hem Songül hem de siz dışarıdan bakınca son derece güçlü gözüküyorsunuz. Sizi bu denli güçlü yapan ne?
- Beni böyle güçlü kılan şey, evrende bir toz zerresi olduğumuzu anlamış olmamdır. Bunu çok erken yaşlarda kavradım. O yüzden ne büyük acıların (annemin ölümü hariç) ne de büyük sevinçlerin kalıcı olduğunu bilirim. Sonuçta evinize tek başınıza giriyor, kapıyı dış dünyanın yüzüne kapatıveriyorsunuz ve kendinizle baş başa kalıyorsunuz. İşte yüzleşme bu noktada başlıyor. Aynaya baktığımda kendimi ayıplamamam benim için en kıymetli güç unsuru.
◊ “Yüzleşme” çok ses getirdi, dizinin tanıtımları da oldukça konuşuldu.
- Sevgili yapımcımız bu projeye gönlünü koydu. Yeni doğmuş bir bebek gibi müthiş bir özenle, aşkla, inançla başladı her şeye... Onun heyecanını ve işine olan saygısını ilk görüşmemizde anladım. Son zamanlarda moda olan “cool” tavrı hiç görmedim Bülent (Turgut) Bey’de... Bu beni çok etkiledi. Hepimiz büyük emek verdik ama Bülent Bey’in emeği hepimizi geçer yani. İğne oyası gibi işledi bütün aşamaları. Bunları görüp de saygı duymamak elde değil. Ben işine saygı ve aşkla bağlı insanlara hayranlık duyuyorum. “Yüzleşme”nin bu kadar ses getirmesine de, tüm bu emeği gördüğüm için hiç şaşırmadım açıkçası...
◊ “Yüzleşme” bir intikam hikayesi aslında... Sizin intikama bakışınız nedir? Canınızı yaktıklarında ne tepki verirsiniz?
- İntikam almayı severim! Ama şöyle yaparım; canımı acıtanlara evrende bir toz zerresi olduklarını ve aslında hiç de o kadar önemli olmadıklarını hatırlatırım. Bu da kendileriyle yüzleşmelerine sebep olur. En büyük intikam bu değil midir? Ailem ve sevdiklerimi kaybetmek dışında hiçbir şey canımı acıtamaz benim.
ERKEK SENARİSTLER DERİNLİKLİ KADIN ROLLERİ YAZAMIYOR
◊ Dizi Alanya’da çekiliyor. Biraz da oradaki hayatınızdan bahsedelim?
- Alanya’da hava o kadar korkunç sürprizler yaptı ki bize, açıkçası güneşi pek göremedik. Alanya, üstündeki yağmur bulutları dağıldığında tüm muhteşemliğiyle tadını çıkaracağınız bir yer. Ama dediğim gibi biz set ve otel arasında mekik dokuduk. İlk bölümlerin telaşı, programların hava muhalefetine kurban gitmesi ve hep bir yetişme çabası yüzünden gözümüzü açamadık. Ama artık havalar düzeliyor, bu saatten sonra başlıyor Alanya bizim için... Alanya halkı da şahane... Güler yüzlü, misafirperver ve iyi yürekli insanlar hepsi.
◊ Sizi ne tür roller baştan çıkarıyor?
- Beni baştan çıkaran roller matruşka bebek gibi, yani içinden sürekli bir başka hikaye çıkaran, doğurgan rollerdir. Ama kadın dediğin, rol de olsa gerçek hayatta da olsa zaten o kadar renkli, o kadar şaşırtıcı, o kadar yaratıcı bir varlık ki... Kadın rolleri yazılırken pek hakkı verilmiyor bana kalırsa.
◊ Neden?
- Bizim sektörde erkek senarist daha fazla. O yüzden kadın rolleri çok derinlikli yazılmıyor bence. Yazsalar da ya çok erkeksi ya da anneleri gibi kadınlar yazıyorlar. Biraz kadınlara çalışmalılar sanırım. Veya kadın senaristler çoğalmalı. Kadınların ve kadın hikayelerinin başrolde olduğu projelere bir bakın. Hepsinde bir kadın parmağı göreceksiniz...
◊ Bu durum tiyatroda, sinemada, dizide değişiklik gösteriyor mu?
- Hayır değişmiyor. Rol roldür. Tiyatrosu, sineması, dizisi diye ayırt edilemez, edilmemeli.
◊ Son olarak buradan izleyicilere neler söylemek istersiniz?
- Seyircimize iyi seyirler demekten başka ne diyebilirim ki.
Selam söyleyin benden. Onları çok sevdiğimi de ekleyin.
OYUNCU MİLLETİ ARSIZDIR
◊ Oyunculuğa, rol yapmaya doyulmaz mı?
- Oyunculuğa doyulmaz vallahi. Çünkü oyuncu milleti arsızdır biraz. En güzel rolleri oynasa bile hep daha iyi bir rol bekler. Benim içinse, en iyi rol henüz oynamadığım roldür. Nerede değilsem orada olmak istiyorum gibi bir şey bu.
◊ Çok farklı tonlarda benzer roller yerine hep yabancı karakterlere soyunmak nasıl bir duygu? Cesaret mi ne diyelim buna?
- Ne tatlı bir soru bu. Hep farklı ve yabancı karakterlere bizim sektörde pek soyunamıyorsunuz ki... Garantici herkes. Sizi başta nasıl gördülerse öyle gidiyor gelen roller. Mesela bana galiba hiçbir zaman güçsüz veya kötü kalpli, entrikacı, kafadan kontak bir rol gelmeyecek. Böyle bir rolü nasıl oynayacağımı bilmiyorlar çünkü. O yüzden gelen rollere alışıyorsunuz. İş görüşmelerine gittiğimde, bana uygun gördükleri rolü anlattıklarında hiç şaşırmıyorum artık.
Oysa istiyorum ki bambaşka bir karakter yakalayayım. Tipiyle, üslubuyla, karakteriyle beni uçuran ve baştan çıkaran, beni zorlayacak, geceleri uyutmayacak, çözülmesi çok güç roller gelsin. Ama kimse bu riski almak istemiyor.
Özgür Aras: Sanat dünyasında “Ben oldum!” diyen biter