Güncelleme Tarihi:
◊ Yeni projeniz hayırlı olsun. Kadroya nasıl dahil oldunuz?
- Teşekkür ederim. Projeden menajerim sayesinde haberim oldu. Deneme çekimlerine çalıştım ve görüşmeye gittim. Orada yönetmenimiz Barış Yöş ile Gökhan rolü üzerine sohbet ettik. Deneme çekiminden sonra yaklaşık 10-15 gün heyecanlı bir bekleme süreci oldu. Gökhan karakterine beni uygun görmüşler. Çok güzel bir süreçti benim için.
◊ İlk oyunculuk tecrübeniz... Nasıl hissediyorsunuz?
- Çok heyecanlıyım. Başta Ahmet Mümtaz Taylan olmak üzere çok iyi oyuncularla birlikteyim. Kendimi geliştirmem için çok güzel bir alan elde ettim.
◊ Oyunculuk aklınızda hep olan bir şey miydi?
- Oyunculuk, çocukken bile çok ilgimi çeken, beni heyecanlandıran bir şeydi. Özellikle “Fight Club” ve “A Beautiful Mind” filmlerinden sonra genelde filmlerin konularından uzaklaşıp oyunculuk için izlemeye başladım. Bu da zamanla oyunculuğa merakımı daha da artırdı.
KARŞIMDAKİ KİŞİYE ÖNYARGILI OLMAM
◊ Canlandırdığınız karakterden bahsedelim biraz. Nasıl biri Gökhan?
- Gökhan, kendi iç dünyasında hissettiği eksikliklerle mutsuz olan biri. Manevi duygulardan, sevgiden uzak büyüyen bir çocuk. Konu, hayatındaki lüksü kaybetmek olduğunda ise hırslı ve tehlikeli yönleri daha çok ortaya çıkıyor. Çoğu zaman kontrolsüz, düz biri. Bu yüzden ikili ilişkilerinde genelde başarısız.
◊ Bu karakteri canlandırmak sizi zorlamadı mı?
- Gökhan’la hiç buluştuğumuz bir nokta yok. Ama ilk oyunculuk deneyimimde böyle bir risk almak beni daha diri tutuyor, daha fazla çalışmam gerektiği konusunda beni teşvik ediyor. Kendime yakın olan bir karakter, bana kendimi bir noktada yeterli hissettirebilirdi. Normal hayatımda da karakterimden uzak kişilere karşı önyargılı yaklaşmam. Bu da Gökhan’ı tanımam için yardımcı oluyor.
SPORA İHANET EDEMEM
◊ Asla tahammül edemem dediğiniz şey nedir?
- Haksızlık!
◊ Alaçatılısınız... İstanbul’da yaşarken özlemiyor musunuz İzmir’i?
- İnanılmaz özlüyorum. Herkes için doğduğu, büyüdüğü yer özeldir. Onun için her fırsatta Alaçatı’ya kaçıyorum. Bütün bu rekabet ve var olma çabasından uzak, her şey çok olağan ve sade. Orada gerçeklikle baş başayım. Sörf yapıyorum, arkadaşlarımla motorlarımıza binip geziyoruz. Ve bir gün sonra ne yapacağımı rüzgarın şiddeti belirliyor. Sanırım bu Alaçatı’ya bağımlı olma nedenim...
◊ Spor, hayatınızda nasıl bir yer kaplıyor?
- Çocukluğumdan beri sporun içindeyim. Babam Göztepe’nin eski futbolcusu, küçükken ona özendiğimden ister istemez sporun da hep içindeydim. Annem ve babamın beni spora yönlendirmesi, destek olması, doğru arkadaşlıklar kurmama, kendimi tanımama çok katkı sağladı. Neredeyse elde ettiğim her şeyi spora borçluyum. Onun için sporu ihmal edip ona ihanet edemem.
◊ Son olarak “İnsanlık Suçu” izleyicilerine neler söylemek istersiniz?
- Güzel bir hikayenin içindeyiz. Çok severek, heyecanla çalıştığımız bir proje. İzleyiciyle aynı gemideyiz tabii ki. Ben çok severek izleyen bir seyirci kitlesi olacağına inanıyorum “İnsanlık Suçu”nun. Çünkü ekipte herkes işini çok severek yapıyor.
Bu enerjimizi seyirciye geçirdiğimiz an uzun soluklu bir “İnsanlık Suçu” izleriz diye düşünüyorum.
ENSTRÜMAN ÇALAMAMAK iÇiMDE UKDE KALDI
◊ İçinizde ukde kalan, mutlaka gerçekleştirmek istediğiniz bir hedef var mı?
- Küçüklüğümde mandolin ve gitar çalardım. Geliştirmek için çok fazla vaktim olmadı maalesef. Bir enstrümanı çok iyi derecede çalabilmek isterdim mesela. Hâlâ geç değil, ileride gitarla ilgili bir mesaim kesin olacak, hissediyorum.
◊ Şansa inanır mısınız?
- Şansa inanıyorum. Ama şansı yaratmaya daha çok inanıyorum. Futbol oynadığım dönemde yedek kaldığım zamanlar babam hep şunu söylerdi: “Oynadığında yapacağın şeyleri, oynamadığında yaptıkların belirler.” Yani bir şeye kendini hazırlarsan, o şans geldiğinde iyi değerlendirirsin. Oturduğu yerde şans bekleyen kişi en büyük kaybetme adayıdır.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR