Güncelleme Tarihi:
◊ “Afili Aşk” reytinglerde zirvede, neler söylemek istersiniz?
- Öncelikle bizi zirveye taşıyan izleyicilerimize çok teşekkür ederim. Başarı tabii ki insana keyif veriyor. Biz de bu keyfi işimize yansıtmaya çalışıyoruz.
◊ Hem dizi hem de karakterler neden bu kadar sevildi dersiniz?
- Gerçekten samimi, doğal ve komik bir dizi “Afili Aşk”. Ben de izlerken gülüyorum. Çok iyi bir ekip olduğumuzu düşünüyorum. Yapımdan yönetmene, yazardan oyuncuya herkes işini çok severek ve en iyi şekilde yapmaya çalışıyor. Seyircimizin de bu enerjiyi aldığını düşünüyorum.
◊ “Afili Aşk”ta da ağır abi diyebileceğimiz bir karakter olarak izleyici karşısına çıktınız. Gülmeyen, sert erkek tiplemesinin üzerinize yapışmasından korkuyor musunuz?
- Korkmuyorum (gülüyor). Benim mesleğim oyunculuk. Daha genç yaşlarımda daha farklı roller oynadım. Bu aralar da böyle roller üstleniyorum. Yaş aldıkça oynayacağım rollerin de değişeceğini düşünüyorum. Tabii bunların hepsi televizyon için geçerli. Oyuncu olarak tiyatro ve sinemada çok çeşitli roller oynama şansımız var.
BEN HİÇ “SENİ YENECEĞİM İSTANBUL” DEMEDİM
◊ Rıza karakteriyle ortak noktalarınız var mı?
- Ben de Rıza gibi yalana tahammül edemiyorum. Ama gündelik hayatımda gülmeyi, güldürmeyi seven biriyim. Gülmenin sihrine inanırım ama Rıza pek öyle düşünmüyor.
◊ Ankaralısınız. Bir Ankaralı olarak İstanbul’la ilk tanışmanızı merak ediyoruz...
- İstanbul’a ilk defa 19 yaşımda, kuzenimi ziyarete gelmiştim. Haydarpaşa’da trenden inip denizi gördüğüm an, benim için tam anlamıyla Yeşilçam sahnesi gibiydi. Ama hiçbir zaman “Seni yeneceğim İstanbul” demedim. Çünkü benim hayalim Ankara’da yaşayıp tiyatro yapmaktı. Denemelerim oldu fakat çok da istediğimiz gibi gitmedi. Sonra ilk defa 2010 yılında “Nuri” dizisi için İstanbul’a gelip dönmeye başladım. 2011’den beri İstanbul’da yaşıyorum.
◊ Ailenizi anlatır mısınız? Kız kardeşiniz varsa onunla ilişkiniz nasıl? Rıza’nın karısı, kız kardeşi, kızıyla ilişkisinde en çok eleştirdiğiniz noktalar neler?
- İki kardeşiz, bir ablam var. Biz çocukluğumuzdan beri birbirini dinleyen, beraber eğlenebilen iki yakın arkadaşız. Ama tabii ailemde Rıza’ya benzeyen erkekler görmedim desem yalan olur. Rıza’nın büyük bir öfke kontrol problemi var. Sırtındaki yükler ağır geldikçe, derdini öfkeyle dışarı vuruyor.
Aslında bu güçsüzlüğünü saklamak isteyen, etrafındaki herkes tarafından güçlü olması gerektiği düşünülen insanların genel problemi gibi. Herkesin iyiliğini istese de öfkesi sevdiklerini kırmasına sebep oluyor. En çok eleştirdiğim yanı bu. En iyi çözüm tabii ki profesyonel destek almak.
FİLMİN TÜRÜNDEN ÇOK SENARYO VE ROLÜN DERİNLİĞİ ÖNEMLİ
◊ Bugüne kadar pek çok projede yer aldınız. Sizin için en farklı olanı hangisiydi?
- İlk dizim “Bizim Evin Halleri”nde büyük ustalarla çalıştım. Bulgaristan-Sofya’da çektiğimiz ama hiç yayınlanmayan “Atlılar” adlı bir dizide oynadım. Ekipte çok sayıda yabancı oyuncu vardı. Yaklaşık 3 ay Sofya’da yaşadık. “Nuri”, “Öyle Bir Geçer Zaman ki” ve “İnadına Aşk”ın da benim için özel yerleri vardır. “Afili Aşk” ise şimdiden listeye üst sıralardan giriş yaptı.
◊ Hangi tür filmlerde, hangi yönetmenlerle çalışmak istersiniz?
- Filmin türünden çok senaryo ve rolün derinliği önemli. Kendi sinema dilini yaratmaya çalışan yönetmenlere her zaman hayranlık duydum. O dili anlayabilmek ve katkı sunabilmek bir oyuncu olarak beni çok heyecanlandırır. Buna çabalayan, genç, yaşlı, yerli, yabancı her türlü yönetmenle çalışmak isterim. Tabii ki uluslararası festivallerde ülkemi temsil edebileceğim işlerde de olmak isterim. Belki bir gün kendi filmimi yaparım.
REPO GÜNLERİNDE DE ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYORUM
◊ Oyunculuk adına izlediğiniz özel teknikler var mı?
- Özel bir teknik mi bilmem ama hâlâ oyunculuk çalışmalarımın temelinde okulumda aldığım eğitim yatıyor. Tabii ki oyunculuk teknikleri her geçen gün gelişiyor. Elimden geldiğince bunlar hakkında bilgi sahibi olmaya çalışıyorum.
◊ Sinema, tiyatro ve dizi... Çok mu farklıdır bu üç alanda oyunculuk?
- Rol çıkarma bakımından bir farklılık olduğunu düşünmüyorum. Aralarında teknik farklar var. Sinema yönetmenin dünyası. Bence sinemada oyuncunun kendini yönetmene teslim etmesi gerekiyor. Dizide en önemli şey hız. Bu anlamda oyuncunun algılarının çok açık olması, rolünü en iyi şekilde icra ederken o hıza da ayak uydurabilmesi gerekiyor. Tiyatro ise seyirciyle oyuncu arasında kesintisiz bir iletişim. Burada da oyuncunun hem zihinsel hem fiziksel olarak tam anlamıyla her olasılığa hazır olması gerekiyor.
◊ Repo günlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Ben aynı anda tiyatro, oyunculuk eğitmenliği ve Oyuncular Sendikası genel mali sekreterliği de yapıyorum. Dolayısıyla repo günlerimde de çalışmaya devam ediyorum çoğunlukla.
İŞTEN KALAN TÜM VAKTİMİ KIZ ARKADAŞIM VE KÖPEĞİME AYIRIYORUM
◊ Magazin basınında pek görünmüyorsunuz... Dikkat ediyor musunuz özel hayatınıza?
- Özellikle dikkat etmiyorum. Dışarı çıkmaya vaktim kalmıyor diyebilirim. Bir kız arkadaşım ve köpeğim var,
işlerden kalan bütün vaktimi onlara ayırmaya çalışıyorum.
◊ Son olarak buradan “Afili Aşk” izleyicilerine neler söylemek istersiniz?
- Her zaman, beğenilerine layık olmak için çok çalışacağımızı bilmelerini isterim. Daha komik bölümler onları bekliyor. Biz her bölüm okudukça heyecanlanıyoruz, seyircilerimizi bu heyecanımıza ortak olmaya davet ediyoruz.