Güncelleme Tarihi:
* Çok merak ettiğimiz bir karaktersiniz. Sokaktan aldığınız geri bildirimlerde sizi tanımayanlar ama biraz sohbet edenler ne tepki veriyor?
Genelde olumlu tepki alıyorum. Çünkü ne kadar antikahraman da olsa, kötü karakter, aldatan ya da neyse o bir şekilde işi sahiplendiği zaman seyirci, gözlerinin içindeki parıltı ile yaklaşıyor. Ufak tefek komik olaylar dışında abartılı bir tepki almadım.
* Dışarıda insanlara mesafeli misiniz?
Evet. Mesafeli derken Kafdağı’nda olmak gibi bir şey değil; çok da sosyal, insan canlısı olduğum söylenemez.
* “Yalı Çapkını” çok lokomotif bir iş. Projenin içerisinde yer almış olmasaydınız izleyici gözünden nasıl değerlendirirsiniz?
Vallahi kıskanırdım. Niye bu işin içinde yokum derdim. Ben çok seviyorum Yalı Çapkını’nı. Seyircisi olsaydım yine severdim; işimiz güzel.
* Sette çok fazla eğleniyor musunuz? Nasıl geçiyor?
Cidden eğleniyoruz. Biz bir aileyiz durumu var ya; her sette aile filan olunmuyor. Ama buradaki ekip, işini doğru ve disiplinli yapan insanlardan kuruldu; bunu kamera önü olarak anlamayın sadece. Hazırlıktan itibaren güle oynaya gidiyoruz. O yüzden de enerjimiz tükenmeden kamera önüne çıkıyoruz. Bir de karşılığını aldığımız için heyecanımız ve mutluluğumuz katlanarak devam ediyor. Olmayadabilir ve olmayan bir iş de tutabilir bu arada. Kamera arkası, ekrana yansıdı filan belli olmuyor o işler.
* Setten story’ler paylaşıyorsunuz. Bir tanesinde Emre Altuğ’u şarkı ile uyandırıyorsunuz.
Evet, kendi şarkısıyla filan uyandırıyoruz. Geçen gün yine Emre Altuğ’un konserine gittik birlikte, eğlendik. Set dışında da zaman geçirmeyi seviyoruz. Yalandan olmaz o iş.
* Çalıştığın insanlarla sosyal ortamda bir iletişiminin olması, oradaki sahneye yansıyor değil mi?
Olmak zorunda değil. Asgari nezaket, profesyonellik diye bir şey var. Ama galiba işin Antep’te başlaması bizi etkiledi. 1 aya yakın otelde birlikte kaldık. Gölgede 50 derece filan… Böyle bir halde. Herkes çok heyecanlıydı. Ne çıkacağını bilmiyoruz ama orada aynı ortamda şehir dışı işi gibi başladı. Cidden 1 ay, 6 aya bedel oldu. İstanbul’a, esas mekanımıza geldiğimiz zaman zaten birbirimizi tanıyor gibi olduk.
* Çekimlere ilk başladığınız zaman gerçekten izlenir düşüncesi var mıydı?
Ben, tutacağını düşünüyordum açıkçası. İşe inanıyordum. Ama 15 reytingler ve yüksek share’ler, benim bildiğim kısımlar değil. Ama sevileceğini ve karşılığının olacağını düşünüyordum.
* Yayınlanan bölümler ile alakalı kamera arkası da çok iyiydi benim için, çektikten sonra da izledim hakikaten iyi dediğiniz sahne var mı?
Daha ilk bölümlerde Çetin Tekindor’un bizi yine böyle hizaya soktuğu bir sahne çekiyoruz. İlk provasını yapalım, ezber geçelim diye başlandı. Uzun bir monoloğu var Çetin ağabeyin. Onu oynadı, masaya yumruğunu koydu. Gerçekten hepimiz titredik, sonra herkes bir anda alkışlamaya başladı şuursuzca. Bir tiyatro oyununda gibi öyle canlı… Kimse kesmedi, çıt olmadı. Nitekim ondan sonra masa sahneleri de aynı tatlılıkla yükselerek gitmeye devam etti.
* Sizin daha önce de Çetin Tekindor ile bir işiniz vardı.
Evet, yıllar evvel Çetin ağabey ile bir işte çalışma fırsatım olmuştu. Burada da adını duyunca inanılmaz mutlu oldum.
* Bu diziyle alakalı geçtiğimiz günlerde bir şey duydum. Bir sahneye çalışırken küçük bir cümleyle alakalı oturup çalışıyormuş bunu nasıl çıkartabilirim diye.
Evet, tabii ki. Onlar çınar. Öğrenilecek çok şey var. Şerif abla da, Çetin ağabey de text’i alıp o cümleyi böyle söylesem, ağzıma şurada oturtsam filan diye çalışıyorlar. Ondan hiç bıkmıyorlar, asla yorulmuyorlar. 25 yaşındakiler, orta kuşaktaki bizler ah filan diyoruz. Onlar, çıt demiyorlar gerçekten.
* Sizinki insanların konuştuğu ve dedikodusunu yaptığı rollerden bir tanesi. Yalıda dediğim dedik bir karaktersiniz.
İlk rol bana geldiği ve role çalışmak üzere başladığım zaman “Nedir bu İfakat?” diye baktım. Yeniden doğmak, iyileşmek anlamına geliyormuş. Bana çok enteresan geldi. İsmi ile müsemma diyeyim yaralı ve iyileşmeye ihtiyacı olan bir kadın. Hatalar da yapmıyor değil.
* Sizce gerçekten aşık mı?
Bence güce aşık. Hem yönetmenlerimizle uzun uzun konuştuk hem ben çok düşündüm hem de Emre Altuğ ile ayrı düşündük. Aralarındaki nedir? 19 yaşında dul kalmış bir kadın olarak uzun senelere boyuncaki yalnızlığını hesaba katmadan o rolü oynayamazdım. Çok yalnız, çok mutsuz, güç istiyor, yerini sağlamlaştırmak istiyor. Duygulara orada karışmış olabilir ama mutlaka kalbinde de bir şey var bence.
* Nasıl güveniyor? Aslında orada esas çapkın Orhan karakteri.
Güven dediğin nedir ki?
* Sosyal medyada çok konuşuluyor. Artık Seyran ile olmasın yorumları var. Hem onların kamera arkasından uyumunu nasıl görüyorsunuz hem de rollerle alakalı Seyran Ferit’i unutacak mı diye soralım size.
Bir kere doğru cast. Ekran önünde bir kimya ama onun berisinde de çalışmak. Biz bu role çok uyduk, çok eğleniyoruz gibi bir durum yok. Sayfalarca ezberleri var, en çok onlar çalışıyor. Çok disiplinliler. Şiir ezberlemek gibi bir şey de değil; hakkını veriyorlar bence.
* Sizin rolünüz haricinde “Yalı Çapkını” ile ilgili şaşırtan bir sahne söyleseniz hangisi olurdu?
Cidden bu politik bir cevap değil; senaryonun geldiği gün herkes okudun mu, gördün mü onun sonunu diye heyecanla geliyor. Bizi de merak ettiriyor. Bazen mekan arayışları için yönetmenlere önden özeti geliyor. Sürekli acaba nerede geçiyor, ne oluyor diye merak ediyoruz. Çünkü senaristler hikayeyi hep yukarıda bırakıyor. Başarılarından biri de bu.
* En son en çok istediğiniz şey neydi?
Şimdi işten konuştuk diye demiyorum ama yıllardır bu piyasanın içindeyim çok huzurlu olduğum ve karşılığını bulan bir işin hayalini kurmuştum. Çok istemiştim bunu. Eğer huzurlu olmayacaksam, iyi olmayacaksa uzak durmalıyım demiştim. Gerçekten gittim Kaş’a yerleştim. Çok istemiştim o huzuru ve bulduğumu düşünüyorum. En azından arka planı kolay olsun istemiştim.
* Bunları anlattığınız zaman benim aklıma şu geliyor; demek ki önceki deneyimlerde ciddi sıkıntılar yaşadınız.
Ciddi sıkıntılar yaşadım. Bunlar teknik problemler, çok fazla oyuncunun da başına geliyor. İlle de bir önceki ya da ondan önceki proje olmasına gerek yok. Bizim paramızı almadığımız iş de oldu. Bu ülkede bunlar da oluyor. Mahkemelik olduğumuz için söyleyebilirim sadece ben değil; bütün ekip olarak ortadan kaybolan yapımcıyla da tanıştık. Anlatabiliyor muyum? 20 yıldır içinde olunca birçok şeyi görüyorsun ve diyorsun ki huzurlu aksın. Ben, yapımcının ve yönetmenin sete karakter verdiğine inanıyorum. Balık baştan kokar gibi. O huzurluysa, o akıyorsa uca kadar da devam ediyor.
* En son en çok neye şaşırdınız?
2 tane kedimiz var. Kedilere hala çok şaşırıyorum. Evimde bilmediğim bir köşe bulup hala saklanabiliyorlar. Bir süre biri üstünlük kuruyor, bir süre öteki… Saatlerce izleyebilirim. Kedilerime şaşırıyorum.
* En son en çok hüzünlendiğiniz anı paylaşabilir misiniz?
Aslında babamın sevdiği bir yemeği görünce heyecanlanıyorum. 1 buçuk sene önce kaybettim. Onun bir lafı aklıma geldiği zaman…
* Aranız iyi miydi?
Çok… En iyi arkadaşlarımdan biriydi.
* En son en çok neye hayır dediniz? Hayır der misiniz?
Hayır derim, hiç çekinmem. Günlük hayırlar olacaksa telefondan sürekli bir şey satmaya çalışıyorlar ya onlara diyorum. Eğer telefonlarınızı açarsanız ben hayır demeyi bilmiyorum, terapiye gitmeliyim diyen insanlar bile günün sonunda hayır demeyi öğrenirler.
* Ona aslında öyle olmadığını anlatır mısınız?
Seninle geçirdiğim her an, çok kutsal ve çok dolu doluydu. Ömrümün geri kalanını da seninle geçirmek istiyorum.
* Biraz flu kalacak deneyiminizi anlatabilirsiniz.
Ona diyorum ki sen sahtekar bir insansın, sakın bir daha karşıma çıkma.
* Anlar mı?
Anlamaz çünkü o kadar sahtekar var ki. Şaka yapıyorum. Bizim sektörün adı çıkmış, her sektörde her çeşit insan var. Eğlence dünyası enteresandır ama ben gerçekten şanslıyım. Bir tane çürük elma her yerde çıkar. Ona bakmayacaksın, önüne bakacaksın.
* Kendinizi affettireceğiniz bir andasınız ve sizi dinliyor. Anlatır mısınız?
Sen bana kızgınsın biliyorum ama gerçekten inanılmaz yorgundum, hiç sokağa çıkasım yoktu, telefonumu bilerek açmadım.
* Aşka inanıyor musunuz?
Tabii ki, dolu dolu inanıyorum. Aşk, hormonel bir şey. Bir erkeğe olan aşktan bahsediyorsak doğruymuş, yanlışmış görmediği bir şey. Gerçekten hesapsız kitapsız yürümek yani.
* İfadeleriniz, yaşadıklarınızı gösterebiliyor. Bir şey söylüyorsunuz ve evet o bunu dibine kadar yapıyor diyebiliyoruz. Gülçin Santırcıoğlu mesafe insanı mı? Değil. Demek ki aşk konusunda hesap kitap yapmıyorsunuz.
Hayır, hiç öyle değil. Hayat nasıl geliyorsa. Tanıdığım insanların yanında kapalı biri değilim. Ama takdir edersiniz ki çok kalabalık ortamlarda çalışıyoruz ve sürekli yeni insanlar tanıyoruz. O kadar fazla samimiyetin de sahte olduğunu düşünüyorum. Gerçek olan her yerde olmaya çalışıyorum. Kendi kalbimin gerçeği doğrultusunda.
* Onu nasıl sevdiğinizi tarif eder misiniz?
Kaynağı olmayan tek şey zaman. Ben, sevdiğim insanlara bütün zamanımı vermeye varım. Eşim, ailem, sevdiğim dostlar ve işim de dahil… Özellikle 40 yaşını aşınca daha da netleşen bir duygu oluyor. Zamanınızı boşa vermek istemiyorsunuz. Yalan dolan olan bir ortamda olmak istemiyorsunuz. Ben, orada olduğum zaman tamamen orada olan bir insanım çünkü. Biraz telefon, biraz televizyon değilim. Orada olurum sizin için. Sevgi biraz da öyle bir şey. Kalbimi de açarım.
* “Yalı Çapkını” projesiyle ilgili bir set anınızı paylaşabilir misiniz?
Yalıya gittik, önce geziyoruz. Aramızda yalıda yaşayan bir insan yok. Bir parça kılığın kıyafetin ile uyman lazım. Topukluyla yürüdüğüm için en çok ben de oldu; eyvah alt kattakilere ses gitti. Bir dakika abi yalıdayız… Zor alıştık ama şimdi çok keyfini sürüyoruz. Yalıda yaşamamak nasıl bir duyguydu gibi yerleştik, kurulduk. Kendi evimiz gibi şu anda. Oda, oda içerisinde... Benim de harika bir odam var.
* Dilediğiniz kişiye, dilediğiniz bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda sorma imkanı verildi size. Bu kim olurdu ve ona ne sorardınız?
Ben, Rafael Nadal fanıyım. Ona gerçekten nasıl demek istiyorum. 83 milyon değil milyarlarca insan da olsa. Bu motivasyon, bu mütevazılık, bu savaşçı ruh, kendini koruma, aileni koruma… Bunu nasıl yaptığını çok merak ediyorum.
* Yakından takip ediyorsunuz.
Ben tenisçiyi yakın takip ederim.
* Oynar mısınız yoksa izleyici olarak mı?
Geçen sene Kaş’ta kurs aldım ama sporla pek işim yok. İyi bir izleyiciyim, teknik bilgim iyidir.