Güncelleme Tarihi:
◊ “Kelepçe Kullanma Kılavuzu” oyununuzu geçen yıl seyirciyle buluşturdunuz. Şimdi de depremzedeler için yeniden sahnedesiniz...
Başak Daşman: Sezonun başında perde açtık. Ama depremle beraber herkes gibi biz de işimizi gücümüzü bırakıp bu olayla ilgilenmeye başladık. İlk oyunumuzu yarın depremzedeler yararına oynayacağız. Bilet satışının tamamı İyilik Melekleri Derneği’ne gidecek. Onlar da valilikle beraber çalışıyor. O paralarla konteyner evler yapacaklar.
Hüseyin Avni Danyal: Toplam 18 oyun oynayacağız ve hepsinin geliri depremzedelere aktarılacak.
Başak Daşman: Yapımcımız Almanya’da yaşıyor. Bir gün “Böyle bir metin var elimizde, Irmak Bahçeci yazmış” diyerek bana gönderdi. Okudum ve beğendim. ‘Hüseyin Avni beyle de anlaştım’ deyince direkt ‘O zaman geliyorum’ dedim. Kendisiyle daha önce çalışmamıştım. Sonra toplandık, aynı kafada olduğumuzu anladık.
Hüseyin Avni Danyal: Tiyatro Seyirlik adında kendi tiyatrom vardı. Kendi kurduğum tiyatroda uzun süredir de iş yapmıyordum. Metin bakıyordum. Bu oyun o arada geldi önüme. Çok beğendim. Hatta “keşke benim elime geçseydi de kendi tiyatromda yapsaydım” diye düşünerek üzüldüm. O dönem bir iki oyuncu ismi söylediler. “Partnerim kim olacaksa bilgim olsun” dedim. Özellikle iki kişilik oyunlarda çok kafa dengi olmayan, hayata aynı yerden bakmadığın insanlarla çalışmak biraz zor olabiliyor. Çünkü aynı anda nefes alıp veriyorsun, beraber yaşıyorsun, turneye gidiyorsun. Başak Hanım ile anlaşılınca kendi çapımda araştırdım. Başak’ı daha önce izlememiştim. 3-4 güvendiğim dostumdan çok iyi şeyler duydum. Söyledikleri de doğruymuş, şu anda gayet keyifli çalışıyoruz. Frekans tuttu, onun için de iyi oldu. Bu her zaman olabilen bir şey değil. İkimiz de şanslıyız.
◊ İlk provanız nasıl geçti?
Başak Daşman: Hüseyin Abi’yi oyuncu olarak çok beğenirim. Ama karakteri hakkında pek bir bilgim yoktu. Karakterinin oyunculuğundan da daha iyi olduğunu bile söyleyebilirim. Kendisini ben pek sevdim. Mizah kafamız bile birbirine yakın. O yüzden gittiğimiz turnelerde de kuliste de eğleniyoruz. Bir sürü şey öğreniyorum ondan.
Felaketin büyüklüğü zaman geçtikçe ortaya çıkacak
◊ “İyileşmek için sahnedeyiz” diyorsunuz. Sizce bu afet bize neler öğretti?
Başak Daşman: İnsanlar ikiye ayrılır; iyiler ve kötüler. Bu aşırı netleşti. Bir sürü başka hayat telaşı yüzünden bunu fark etmekten çekinen insanlar da gerçekten ne olduğunu, insan dediğimiz yaratığın birbiriyle dayanışmak zorunda olduğunu gördü. Hepimizin hayatını bire bir etkiledi. Anneme, kardeşime bir şey olmamış olabilir ama en yakın arkadaşım ailesini kaybetti. Sürekli gittiğim bakkaldaki adam hayatındaki 11 kişiyi kaybetti. Öyle kolay kolay iyileşemeyeceğiz ama iyileşmek için sanatın her disiplininde bir arada olmamız gerek. İstanbul depremiyle karşı karşıya kalırsak daha hazırlıklı olabilmek için uyandık. Korkunç bir olay oldu ama birbirimize o kadar uzaklaşmış olmadığımızı da gördük. Bu süreçte şu eksikliği de fark ettim; ilkyardım eğitimim yok.
Hüseyin Avni Danyal: Galiba bu depremin Türkiye’ye en fazla öğrettiği, bir şeylere hazırlıksız yakalanmak, yeterince ciddiye almamışız, yeterince önlemini almamışız. Bunda tek bir suçlu yok, hepimiz suçluyuz. Kimse üzerine düşeni gerektiği kadar yapmamış, bunu anladık. Evimde bir deprem çantası olmadığını bu depremde anladım. Biraz hafızamız zayıf bir ulusuz. 99 depremindeki o kadar acıdan, ölümden sonra sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranmışız. Çabuk unutuyoruz. Kötü bir şeyi hatırlamak istemiyoruz belki de. Deprem olduğundan beri 1 ay oldu, garip bir duygu var bende. İçimde kocaman bir boşluk var. Felaketin büyüklüğü zaman geçtikçe ortaya çıkacak.
Sorumluluklardan kaçmamak hayatı güzelleştirir
◊ Oyunun hikâyesi nedir?
Başak Daşman: Oyun başladığında bir kadın sorgu odasında kelepçeli bir şekilde komiseri bekliyor. Kadının kocası kayıp ve kadının kocasını öldürdüğünden şüpheleniyorlar. Komiser bu itirafı almaya çalışıyor. Oyun temelde bunun üzerine kurulu. Ancak olayların altında başka şeyler var. Temel olarak anlattığı şey şu: Herhangi bir suça, yanlış giden bir şeye şahit olduğunuzda tepki verir misiniz, izler misiniz?
◊ Bu soruyu kendinize sorduğunuzda cevabınız ne oluyor?
Başak Daşman: Bir suçu işlemek bir sürü sebepten olabilir. Hatta tesadüfen onun içine de düşebilirsiniz. Balkonun kenarına koyduğun bir saksı aşağı düşüp birinin ölümüne neden olabilir, bu da suçtur. Ama bakıldığında şiddetle işlenmiş bir şey değildir. Bir suçu işleyip kendini savunmak bana makul geliyor. Ama görüp hiçbir şey yapmayıp uyumak daha garip bir durum. Ben kendi kendimi yer bitiririm.
Hüseyin Avni Danyal: Bir toplulukla yaşıyorsunuz. Zaten bir omurganız, bir hayata bakışınız varsa sorumluluk almaktan, insanlara dokunmaktan vazgeçemezsiniz. Ve böyle ancak insani değerler artar, iyileşir, güzelleşir. Hep yardımla, destekle. Sorumluluklardan kaçmamak hayatı biraz daha güzelleştirecek bir şey.
Öğlen babamı defnettim
akşam oyun oynadım
◊ Rol aldığınız diziler de devam ediyor. Felaketin ardından işe odaklanmak zor oldu değil mi?
Başak Daşman: TV dizisinin yanında dijital platforma çekilen “Dünyayı Değiştiren Ayten” adlı komedi dizisinde rol aldım. Bu felaket olunca 10 gün ara verdik setlere. Geri döndüğümüzde ise garipti. 1 saat aramızda konuştuk. Nasıl komedi oynayacağız? Biraz kıvrak zeka işidir komedi. Kafanın hızlı bir şekilde çalışması gerekiyor. Ama bizde öyle bir kafa yok ki o anda. Bir şekilde birbirimize güç verdik ama zordu. Reji asistanımız mesela ailesinin yarısını kaybetti. Son gördüğümde cıvıl cıvıl bir insandı, deprem felaketinden sonra bir geldi başka biri.
Hüseyin Avni Danyal: Eşim Osmaniyeli. Eşimin ailesinden kayıplarımız var. Sette beraber çalıştığım Uğur Aslan’ın 11 akrabası yaşamını yitirdi. Öyle olunca “ne yapıyorum” diye düşünüyor insan. Sabah deprem oldu, ertesi gün setteydik. Ne olduğu tam bilinmiyordu. 2-3 saat çalıştıktan sonra seti bıraktık. Zaten öğleden sonra da işin vahameti ortaya çıktı. Garip bir mesleğimiz var. Bazen çok şanslı hissediyorum bazen de kahrediyorum. Mesela öğleden sonra babamı gömdüm, akşam gittim oyun oynadım.
Tiyatro ve sinema sanatsal kaygı içerir
◊ Tiyatro, sinema, dizi... Yıllardır bu sektörde birçok işe imza atmış iki isim olarak bu üçlünün hayatınızdaki yerini nasıl adlandırırsınız?
Hüseyin Avni Danyal: Televizyon ticaret, tiyatro sanat, sinema sanat. Dünya literatüründe de televizyon “sanat” diye geçmez. Sinema 8’inci sanattır, televizyon haftalık tüketilecek bir iştir. Tiyatro ve sinema sanatsal kaygı içerir.
Başak Daşman: Benim için de başta tiyatro gelir. Daha özgür, daha benim seçebileceğim bir alan. Sonra sinema gelir. Dizi ise bir sürü kritere göre her an değişebilecek ve tüketmeye yöneliktir.
Benden kötü polis olurdu
◊ Hüseyin Bey; “Yargı” dizisinde de tiyatro oyununuzda da polissiniz. Gerçekten bir polis olsaydınız hangisi gibi olurdunuz?
Hüseyin Avni Danyal: Benden kötü polis olurdu! Yani olmazdı benden polis çünkü asker ve polis, hayatı disipline edebilen insanların yaptığı meslektir. Ben hayatımı disipline edebilen bir insan değilim. “Yargı”daki komiseri biraz ayırıyorum. Orada komiserlikten öte daha bir aile babası kıvamında Sema Ergenekon bir komiser çıkarmıştı. Daha aileyi birleştirici bir portre çizdi
◊ Bir röportajınızda TV dünyası beni geç keşfetti demişsiniz. Şu anda hak ettiğiniz noktada mısınız?
Hayatımın çok uzun bölümü tiyatro oyuncusu olarak devam etti. Bir de Ankara Devlet Tiyatrosu’ndaydım, uzaktım İstanbul’a. Beni de İstanbul’a getiren bir yapımcı oldu. 40’lı yaşlarda geldim İstanbul’a. 47-48 yaşında filandım herhalde ilk TV dizisi çektiğimde. O yüzden öyle bir şey söylemiştim. 25-26 yaşında İstanbul’dan bir TV dizisi teklifi gelseydi oynar mıydım emin değilim. O dönem tiyatroya dair bir kariyerin peşindeydim.