Güncelleme Tarihi:
Delibaş, cesur ve korkusuzca düşmana atılmalarıyla bilinen Osmanlı birliklerinden birisinin başını ifade etmektedir. Kara ordusunda savaşan Deliler'in başı görevini yapan Delibaş, 20-25 yaşlarındaki genç ve gönüllülerin kontrolünü gerçekleştirmekteydi. Kılavuz ve rehber manasını taşıyan 'Delil' ismine sahip olmalarına rağmen, cesur ve korsuzca verdikleri mücadele, onların halk arasında 'Deliler' olarak anılmalarına sebep olmuştur.
DELİBAŞ VE DELİLER AYI-PARS POSTU GİYERLERDİ
Delilerin en önemli özelliği, en ön saflarda savaşarak orduya kılavuzluk yapmasıdır. Deliler silah olarak eğri pala, kalkan, mızrak ve bozdoğan taşıyan Deliler, başlarına pars ya da benekli sırtlan derisinden yapılmış tüylü bir miğfer giyerlerdi.
Kalkanlarını da yine kuş tüyleriyle süsleyen Delilerin giysileri aslan, kaplan ve tilki postundan, şalvarları da ayı ya da kurt derisindendi. Ayaklarına ise "serhatlik" denen sivri burunlu mahmuzlu bir çizme giyerlerdi.
Üzerlerine ayı, pars, aslan veya sırtlan postundan kılları dışarıda şalvarlar giyerlerdi. Bayraklarında "Kaderde ne varsa o gelir başa" yazılıydı. Sonradan giysilerinde değişiklik yapıldı, 17. yüzyıldan itibaren başlarına bir arşın uzunluğunda siyah kuzu derisinden üstü sarıklı bir kalpak giymeye başladılar.
Delilerin çoğunluğu Türk'tür ve Rumeli'de yaşayan halklar arasından seçilmişlerdir. Türkler, Boşnaklar, Hırvatlar, ve diğer Slav halklarından oluşturulan Osmanlı birlikleri, Rumeli beylerbeyi ve serhat beylerinin maiyet askerleri arasında yer alırlar. Bu askerler Serhadkulu isimli askerler arasında yer almışlardır.
2.MAHMUT TARAFINDAN DAĞITILDILAR
16. yüzyılda Deliler Rumeli beylerbeyi, Semendere ve Bosna sancak beylerinin yönetiminde, 17. yüzyılın sonlarından itibaren de Anadolu vezir ve beylerbeylerinin yönetimi altında olmuşlardır. Altmışar kişilik "bayrak" adı verilen ocaklara ayrılmışlar, seferlerde "Delibaşı" adı verilen komutanları tarafından yönetilmişlerdir. 18. yüzyılda bozulmaları sonucu yönetimi altındaki beylerbeyinin görevden alınması sonucu görevlerini kaybetmişlerdir. Bu süreçten sonra köylere saldırmaya başlamışlar, eşkıyalık faaliyetleri sebebiyle 1829'da II. Mahmut tarafından dağıtılmışlardır.
OSMANLI TOKADI ONLARDAN SORULDU
Bir rivayete göre de ıslatılmış mermer üzerine çıplak elle tokat atarak talim ederlerdi. İri yarı adamların ellerinde sadece bir kalkanla ve dahi kimi zaman o bile olmaksızın üzerlerine saldırdığını gören düşman askeri ne olduğunu anlayamadan, mermere meydan okuyan meşhur Osmanlı tokadıyla karşı karşıya gelir, ve bunun nasıl bir şey olduğunu anladığında ya ölü ya da artık savaşamayacak denli sakat bir asker olurdu. Osmanlı tokadı kavramı buradan çıkmıştır.
DELİBAŞ'IN DİZİDEKİ KARAKTERİ NEDİR?
Mehmed’in fedaisi... Canını sultanının canına, ruhunu ruhuna katmış, daha o konuşmadan ne istediğini anlayacak kadar aşina olmuş bir cengaver. Delibaş dünyada Sultanından başka kimseyi sevmemiş, sevmeyi de istememiştir. Ne parayı, ne köşkleri, sarayları gözü görmemiş; bilakis hepsinden kaçmak, sultanıyla seferlere çıkmak, akınlar yapmak çekmiştir yüreği... Ama ne oldum dememeli, ne olacağım demeli misali, Delibaşın deli yüreği aşkla imtihan olacaktır. Hem de hiç aşık olmaması gereken, aksine bulduğu yerde öldürmesi gereken birisine...