Güncelleme Tarihi:
◊ Setlere maskelerle dönmek nasıl bir duygu?
- Hepimizin hayatı bir anda değişti. Sadece sette değil, günlük hayatlarımızda da tüm önlemleri alarak yeniden bir sistem kurmaya çalışıyoruz. Kendi adıma, bu düzeni eskisinden daha çok sevdim diyebilirim. Çünkü bu yeni düzen eskisine kıyasla bireysellikten uzak. İnsanları birlik olmaya itiyor. Herkes hem kendi sağlığını hem de karşısındakinin sağlığını düşünmek durumunda. Bu da hayatlarımıza ekstra özen ve birlik bilinci katıyor. Kısacası bardağın dolu tarafını görmeyi seçiyorum.
◊ Sette alınan önlemlerden en çok hangileri sizi veya çekim ekibini zorluyor?
- Hepimiz maskelerimizi takıyoruz. Herkes birbirine kolonya ve el dezenfektanı sıkmak için yarışıyor. Mesela ben, makyaj yapıldıktan sonra maske kullanamıyorum. Ama ekip arkadaşlarım bunun bilinciyle o kadar özenli davranıyor ki, kendimi güvende hissediyorum.
◊ Kişisel önleminizi nasıl alıyorsunuz; hem işte hem de normal hayatınızda?
- Ben normalde de ellerini günde neredeyse 20 kez yıkayan biriyim. O nedenle önlem olarak çok da bir yenilik katmadım aslında hayatıma. Aynı düzenime devam ediyorum. Kendime kokularını çok sevdiğim kolonyalardan bir koleksiyon yaptım diyebilirim. Dışarıda da çantamda onları taşıyorum. Maskemse her zaman yüzümde.
◊ Doktoru oynamak zor mu?
- Bu soruya dizinin ilk bölümlerinde cevap veriyor olsam “Evet, çok zor” derdim. Ama zamanla tüm o terimler, sahne içindeki aksiyonlar bir ritim kazandı. Bazen öyle bir terimle karşılaşıyorum ki ilk bakışta bırak ezberlemeyi, okumak bile mümkün değilmiş gibi gelirken, bir de bakmışım aklımda kalmış.
◊ Bugüne kadar sizi en çok zorlayan terim veya diyalog ne oldu?
- Zorlandığım demeyeyim ama Hekimoğlu’na kanserden ölen eşimi anlattığım kütüphane sahnesi duygusal olarak beni çok etkiledi. Bir oyuncu olarak, hislerime bu kadar yakınlaştığımı fark etmek muhteşem ve sihirli bir andı.
◊ Oyuncu olmasaydınız doktor olmak ister miydiniz?
- Ben yapay kana bile zar zor bakan biri olarak, hiç istemezdim. Aynı zamanda çok güçlü bir duygusal kontrol gerektirdiğini de düşünüyorum. Ben hastalarla ve yakınlarıyla empati yapmadan edemezdim. En sonunda üzüntüden kendim hasta olurdum herhalde.
GÜLÜN ENERJİ VE FREKANS YÜKSELTME ÖZELLİĞİ VARMIŞ
◊ Oyunculuğun yanı sıra kitap da yazıyorsunuz. Japonya’da çocuklara ilkokulda mindfulness (bilinçli farkındalık) eğitimi veriliyormuş ve bunun büyük faydasını görüyorlarmış. Sizce ülkemizde de çocuklara bu tarz eğitimler verilmeli mi?
- Evet, şu an bitmek üzere olan bir kitabım var. Aslında bittiğini düşünmüştüm ama sonuncu masalımı yazarken öyle başka yollara aktı ki, o akışa izin vermeyi seçtim. O masalın sonu ne zaman gelirse, o zaman bitecek...
Çocuklara mindfulness eğitimi verilmesi konusuna gelince. Keşke her şeyden önce bunun eğitimi verilse; ilk öğrendiğimiz şey bu olsa. Hatta biz bile o eğitimi almış olsak ve bunu kendi çocuklarımıza, okuldan bile önce öğretebilsek. Anda ve akışta kalabilmekten daha değerli hiçbir şey yok bu dünyada.
◊ Hangi tip insanların enerjisi sizi yorar? Enerjiniz düşükse bunu nasıl tersine çevirirsiniz?
- Acıdan beslenen, kurban psikolojisiyle sürekli başına gelenlerden yakınan, öfkeli insanların enerjisinden hiç hoşlanmam. Böyle kişilerle karşılaştığımda yardım edebileceksem çözüm yöntemlerini sunarım, baktım hiç algılamıyor, beni yormasına asla izin vermem ve o kişiyi bir daha yanıma yaklaştırmam.
Sevdiğim müzikleri açarak, hayatımda şükredebileceğim şeyleri düşünüp, bunları kağıda yazarak enerjimi yükseltmeye çalışıyorum. Bir de gül çayı çok yardımcı. Gülün enerji ve frekans yükseltme özelliği varmış.
◊ Ay dövmeniz var, bunun sizin için özel bir anlamı var mı?
- Çocukluğumdan beri aya karşı bir sempati besliyorum. Sempatiden de öte, büyük bir tutkuyla bağlıyım. Ve yine çocukluğumdan beri ne zaman dua etsem ya da meditasyon yapsam, şu an dövmemin bulunduğu yerden ay ışığı gibi parlak renkli bir ışık çıktığını hayal edip, evrenle bağlantı kurduğumu düşlerdim.
Yaptırdıktan sonra öğrendim ki hiçbir şey tesadüf değilmiş. İçgüdüsel bir istekle solar plexus çakrasının üzerine yaptırmışım. “Hissetme” ve “olma” bu çakrada bütünleşiyormuş. Ay ise dişilik, duygular ve sezgilere güvenmekle bağlantılıymış. Bunlar hayatımın yapıtaşlarını oluşturan şeyler. O yüzden dövmem iyi ki benimle, iyi ki yaptırmışım. Varlığı bana güç veriyor.
◊ Bazı insanlar dolunaydan etkilenir, sizin için de geçerli mi bu durum?
- Çoğu zaman etkilenirim. Ama astrolojiye ilgiliyim; yeni ay ve dolunay zamanlarını takip ediyorum.
Bu yüzden o dolunayın kişisel düzlemdeki etkileriyle karşılaştığım zaman sürpriz olmuyor ve ona göre aksiyon alıyorum.
YÜKSEK ATLAMACI VE UZUN MESAFE KOŞUCUSUYDUM
◊ Koşmak sizin için bir nevi meditasyon mu? Favori koşu rotalarınız neresi İstanbul’da?
- Avrupa yakasında yaşayan biri olarak çok şanslıyım. Çünkü sahil şeridi dışında şehir içinde yürünebilecek pek bir alan bulunmuyor ama benim evimin tam arkasında tartan pisti olan bir koşu parkuru var.
Bazen koşuyorum, bazen de uzun yürüyüşler yapıyorum. Her adımda zihnim daha da sakinliyor. -O yüzden koşmak benim için bedensel getirilerinin yanında, ruhsal olarak da çok önemli.
◊ Daha önce hiç yarışa veya maratona katıldınız mı?
- İlkokuldan liseye kadar lisanslı atletizm sporcusuydum. Pek çok madalyam var. Yüksek atlamacı ve uzun mesafe koşucusuydum. Geçmişe baktığımda, iyi ki dediğim şeylerden biri.
VÜCUDUN HER BESİNE İHTİYACI VAR
◊ Pandemi nedeniyle evde kaldığımız süreçte kilo aldınız mı?
- Almadım, aksine verdim. Evde yemek yapmayı çok da beceremiyorum, hep dışarıdan sipariş veriyordum. O süreçte dışarıdan da sipariş vermek istemedim ve mecburen kilo vermiş oldum. Ama fena da olmadı.
◊ Beslenmenizde dikkat ettiğiniz şeyler var mı?
- Üç öğün beslenmeye çok alıştım ve öğünlerimi her gün aynı saatlerde yemeye çalışıyorum. Bir de akşam 6’dan sonra yemek yemiyorum. Başlarda kilo kontrolü içindi ama zamanla alışkanlığa dönüştü. Fark ettim ki o hafiflik hissi inanılmaz iyi hissettiriyor.
◊ Son dönemde kırmızı eti daha az tüketmek gerektiğinden bahsediliyor. Tam veganlık değil ama fleksitaryen beslenme şekli. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Ben vücudumuzun her besine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu tarz net ve keskin kuralların uygulanmasından yana değilim.
◊ Koronavirüs sonrası gelecekle ilgili planlarınızda değişiklik oldu mu?
- Yurtdışında gezip görmek istediğim yerlere gitme planlarımı ertelemek dışında, çok da etkilemedi. Aksine getirdiği birlik bilinci ve farkındalıkları da insan hayatına verilmiş bir hediye olarak görmeyi tercih ediyorum.
◊ Son olarak, her oyuncunun hayalini süsleyen uzun metrajla ilgili bir projeniz var mı?
- Çok istiyorum tabii ki. Daha önce hiç deneyimlemedim. Ama ilk filmim olacağı için çok inandığım bir şeyin içinde olmayı isterim.
İŞİN SIRRI BOL SU İÇMEK
◊ Bakım ve güzellik sırlarınızdan bahsedelim biraz da...
- Bol su içmek sanırım işin sırrı. Ben yıllardır her sabah ılık limonlu suyla güne başlarım ve gün içinde mutlaka 3 litre suyumu içerim. Hem cildim hem de bedenim suyla besleniyor ve canlanıyormuş gibi hissediyorum. 11-12 gibi uyuyup, sabah erken saatlerde güne başlıyorum. Sanırım en büyük sırrım su ve düzenli uyku.
İLK 5 ŞARKIM
◊ Koşarken sizi motive eden ilk beş şarkıyı bizimle paylaşır mısınız?
- Dönem dönem değişiyor ama şu sıralar ilk beşim şöyle:
1- The Weeknd - “Blinding Lights”
2- AnnenMayKantereit – “Pocahontas”
3- The Rolling Stones – “Paint It Black”
4- The Do – “Trustful Hands”
5- Ed Sheeran&Justin Bieber – “I Don’t Care”