Güncelleme Tarihi:
◊ Her kültürün kendine özgü özellikleri vardır ama Adana sanki bir tık daha farklı. Bu farklılıklar sizi nasıl besledi, Adana’nın kendine has kültürünün karakterinizde ne gibi izler bıraktığını düşünüyorsunuz?
- Tabii ki Türkiye’nin bütün vilayetlerinin kendine has bir alametifarikası var lakin Adana biraz daha Türkiye insanının sevinçlerini, eğlencesini ve bir yandan da sosyo-ekonomik yapısını daha net gözlemleyebildiğimiz; kendi sanatçılarını, yazarlarını ve oyuncularını yaratmış bir şehir.
◊ Artık çoğu şeyi çok hızlı tüketiyor olduk. Hatta bu ikili ilişkilerimize bile yansıyor. Bu durum sizi de rahatsız ediyor mu, yoksa hâlâ kendi fanusunuzu koruyabiliyor musunuz?
- Yıllardır birçok şey hızlı tüketime kurban gidiyor. Biz de bir şekilde bu akıma kapılıyoruz ama bir yandan da kendimize ait bir yaşam tarzı benimseyip, özümsediğimiz kültürel yapıyı unutmamak için bir koza da oluşturmaya çalışıyoruz istemli ya da istemsiz. Aslında oluşturduğumuz yapı ile hem her şeyin içinde oluyoruz hem de herkesin dışında. Benim mantığımı da galiba en iyi bu özetliyor.
HİÇBİR ZAMAN YERİNDE DURMA HAYAT DEVAM EDİYOR!
◊ Ukrayna başta olmak üzere birçok farklı ülkeye ve şehre uzanan bir eğitim hayatınız var. O yılları düşündüğünüzde nasıl bir mesaj verdi hayat size?
- Her bir serüven yeni bir macera, her macera da yeni kazanımları beraberinde getiriyor. Tüm bunlar insanı besleyen yeni duygular katıyor ve seni o andan bugüne taşıyor bir birikimle. Bana verdiği mesaj ise; “Hiçbir zaman yerinde durma, hayat devam ediyor. Böyle gitmesi çok keyifli.”
◊ Aslında oyunculuk bir satranç oyununa benziyor. Daha güçlü olan, karşısındakine şah mat yaparak oyundan ekarte edebiliyor. Oyunculuk eğitimi almak için İstanbul’a geldiğinizde siz de şah mat olmaktan korktunuz mu, yoksa kendinize güvenen bir oyuncu muydunuz?
- Açıkçası sırf oyunculukta değil, her meslekte yenilsen bile kalkmak zorunda olduğuna inanmışımdır. Bu nedenle bu durumla alakalı çok geniş çaplı düşünmedim. Bunun kararı daha öncesinden verildi; “dene yenil, bir daha dene ve en güzel şekilde kalk.”
◊ “Sıfır Bir” dizisinin başarısı yankılandıkça aslında sizin oyunculuğunuz da öne çıktı. Peki ilerleyen dönemlerde karakterinizin özellikleri üzerinize kodlanıp kalacak diye endişe duyduğunuz oldu mu?
- Elimden geldiğince mücadele verdim bu yolculukta. “Sıfır Bir”deki karakterim sevilmiş ve ikonlaşmış bir karakterdi. Sonrasında “Çukur”da benzer nitelikte bir karaktere hayat verdim. Hepsi de birbirinden güzel rollerdi. “Alev Alev” ve şimdi de “Camdaki Kız” ile izleyicilerin gözünde bu mücadelemde başarılı olduğumu düşünüyorum.
HER KARAKTERİN YAMAYLA KAPATMAYA ÇALIŞTIĞI BİR SÖKÜĞÜ VAR
◊ Geçtiğimiz sezon “Camdaki Kız”ın oyuncu kadrosuna katıldınız. Sizin için nasıl bir serüven oluyor?
- “Camdaki Kız”ın bana göre çok zengin bir dünyası var. Her karakter gerçekten katmanlara ayrılıyor. Karakterlerin her biri sürprizlerle dolu. OGM Pictures’la görüştüğüm andan itibaren Hayri de bana bu hissi verdi. Büyük resimde bence güzel bir ahenk katıyor Hayri ve hep beraber izliyoruz bunu. Ben de büyük keyif alıyorum hem oynarken hem de izlerken...
◊ “Camdaki Kız” dizisi özgün bir senaryo ile izleyiciyle bütünleşmeyi başardı. Siz senaryo ile nasıl bir bağ oluşturdunuz, dizinin hangi yönleri sizi daha çok kendine çekti?
- Yaşanmışlık olsun, kurgu olsun; aslında herkesin hayatındaki bazı şeyler başkasına hem çok gerçek hem de biraz kurgu gelebilir. Gerçeğin içinde de size “kurgu” hissi veren doneler oluyor, kurgunun içinde de size “gerçeklik” hissi veren. “Camdaki Kız”, benim için tam olarak böyle bir yerde. Ve galiba en çok da bu yönü beni kendine çekti. Her karakterin yamayla kapamaya çalıştığı sökükleri var ve bunlardan “uç” gelenler olsa da size bir şekilde empati kurduruyor. “Camdaki Kız” senaryosunun en çok da bu yanını seviyorum diyebilirim.
İlhan Cihangir benim gibi biraz haylaz bir çocuk
◊ Oğlunuz İlhan Cihangir ile ilişkiniz nasıl, size benzediği noktalar var mı?
- Allah herkese nasip etsin. İlhan Cihangir benim gibi biraz haylaz bir çocuk. Bu noktada bana epey benziyor. Daha da konuşmak istemem pek çünkü konuşursam bu röportajın tamamı İlhan Cihangir üzerine olur.
◊ Son zamanlarda en çok hangi konu üzerinden düşünüyorsunuz, aklınıza takılıp sizi harekete geçirmeyi bekleyen fikirlerini merak ediyoruz.
- Her şeyin bir sebebi olduğunu, iyiliğin de kötülüğün de bir sonrakine hizmet ettiğini düşünüyorum. Aslında hayat ihtimaller silsilesi bakıldığında... Hayır şer dengesiyle birlikte hayatın bana kazandırdığı birikim ve başarıları toplayıp yeniden bir kazanım için uğraşmak üstüne çok düşündüğüm bir şey diyebilirim. Kendi yazdığım projeleri hayata geçirmek istiyorum. Günün birinde bir film festivalinde adımın anıldığı bir ödülün gelecek kuşaklara takdim edilmesi düşüncesi de her seferinde beni heyecanlandıran, gözlerimi dolduran ve galiba hayalini kurup üstüne düşündüğüm bir şey olmuştur.
Janti giyinmeyi seviyorum
◊ Stilinizi nasıl tanımlarsınız, hangi noktalarda çok daha fazla uyum yakalıyorsunuz?
- Rahat şeyler giymeyi ve bir renk yakalayıp kendi tarzımı oluşturmayı seviyorum. Bununla birlikte bu sıralar tabiri caizse “janti” giyinmeyi de seviyorum.
◊ Fit duruşunuzla da insanların size tekrar dönüp bakmalarını sağlıyorsunuz. Bu avantajı zaman zaman kullandığınız oluyor mu?
- Çocukluğumdan beri spor yaptığım için ekstra olarak bunun üzerine gitmedim. Zaten sağlıklı ve fit olmak benim hayatım boyunca sahip olduğum doğrularımdan biri. Çünkü her zaman genç kalmayacağız en nihayetinde. Çok fazla kilo ve hareketsizlik ileriki yaşlarda hayatı zor bir duruma sokabilir. O nedenle ben de düzenimi yıllardır devam ettiriyorum. Avantaj konusuna gelirsek bana göre vücudun iyi olduğu için insanlar sana herhangi bir şeyi altın tepside sunmaz. Senin fırsatları kovalaman gerekir.