Güncelleme Tarihi:
◊ “Dilek Taşı” henüz yayına başlamadan tanıtımlarıyla izleyicinin kalbine dokundu. Hem dizi hem de karakter açısından sizi ilk yakalayan unsur neydi?
- 80’ler. Ve bunun anlatım gücü. 80 darbesini yaşamış bir çocuk olarak senaryoyu okurken öylesine o hisse yakalandım ki... Nerelere gittim. Büyüdükçe anlam kazanan anların birçoğunu senaryoda okurken resmettim. Bazen öyle olur, okurken şekillenir sahneler gözünüzde. Öylesine bir senaryo ve dönem oldu benim için. Çıkamadım bir süre o dünyadan. Şimdi de sete gidince ışınlanmış gibi oluyoruz o döneme, dünyaya.
◊ Senaryoyu ilk okuduğunuzda nasıl bir Asuman’la karşılaştınız? Size etkisi nasıl oldu?
- Çok üzüldüm, çok kızdım, çok hak verdim. Ve sevdim. Bir anne olarak anlaştım Asuman’la. Akıllı bir kadın Asuman. Okusa, okutulsa bambaşka olurmuş. Şartlar, hayat izin vermemiş. Çok ezilmiş. Bildiği, gördüğü bu; ezmek ve ezilmek. Ezildikçe eziyor. Ama bunun çelişkisini de hissediyor ve yaşıyor. Gelgitleri var. Senaristimizle ortak bir dil yaratıyoruz bu konuda. Bir oyuncu olarak karakteri çözümlemek ve değişimlerini, gelişimini yaşamak çok lezzetlidir. Asuman ile keyfimiz yerinde. (Gülüyor)
DENGE BENİM GÖBEK ADIM
◊ Asuman her konuda denge kurmaya çalışan bir karakter. Siz aile içi ilişkilerinizi nasıl yürütürsünüz? Denge sizin hayatınızda da önemli bir yere sahip mi?
- Denge benim göbek adım olabilir, o derece! Kurmak için çok çabalarım. Ne kadar başarırım o tartışılır, şimdi kendimi övmeyeyim. Dediklerine göre fena değilim. Hayatın bir dengesi var zaten. Bunun içinde bizim de kendi hayatlarımızın içindeki dengeler kolaylık sağlıyor aslında bize. Sadece ev yaşamında da değil, iş, sosyal hayat, arkadaşlıklar vb. her yerde. Denge dinginlik, düzen, huzur getirir. Bir yandan da zaman kazandırır, her şeye yetebilmenizi, yetişebilmenizi sağlar. Beslenme, duygu, durum, ilişki, zaman... Dengede tutmak lazım.
◊ Siz Çiçek olarak Asuman’a ne söylemek isterdiniz?
- “Üzülme, bu kadar güçlü olmak için yorulma. Her şeye yetemezsin, yetişemezsin. Biraz akışa bırak” derdim. 80’lerde bu tabir pek yoktu ama anlardı Asuman beni. (Gülüyor)
AİLE HİKÂYELERİ İZLEYENLERE AYNA OLUR
◊ Geçmişe dönme fırsatınız olsa, hangi dönemi seçerdiniz?
- Sanırım 40’lar, 50’lere gitmek isterdim. Harika bir dönem olduğunu düşünüyorum. Görsel ve düşünsel olarak çok heyecan veriyor bana o yıllar. Kendi yaşamımda da 25 yaşıma dönmeyi isterdim. Annemle biraz daha zaman geçirmek, kendi çekirdek ailemizi kurarken yaşanan heyecanlar, çocuğumuzun doğumu vb. Tadını çıkara çıkara tekrar yaşamak isterdim doğrusu.
◊ “Dilek Taşı” baba-kız ilişkisinin de yer aldığı aile merkezli bir dram hikâyesi. Sizce aileleri merkeze alan dizilerin bu kadar beğenilmesinin sebebi nedir?
- Hepimizin hikâyesi, hepimizin gerçeği. Zaman zaman özlemi, öfkesi, hüznü, sıcaklığı. Aile... İzleyen herkese ayna olur aile hikâyeleri. Kimi zaman görmek istemediğiniz, kimi zaman çok severek baktığınız, kimi zaman dev kimi zaman bulanık bir ayna.
KENDİ GERÇEĞİMİZİ YAŞAYAMAZ OLDUK
◊ Bugüne kadar sayısız film, oyun ve dizide yer aldınız. Bugün hangisini tekrar oynamak isterdiniz?
- TV dizileri içinde sanırım “Çılgın Bediş”teki Mükü karakterini. Mükü bende başka bir yerde. O kadar sevildi, sahiplenildi ki beni de bir yandan kendine bağladı. Tabii şimdi epey büyümüş bir Mükü olur ama onun bu yaşı da şahane olmaz mı? “Kaygısızlar” ile de büyük bir imza atıldı Türk televizyon tarihine. Orada da canım Kafiye’m. İlk uzun soluklu dizim. Onun da yeri bir başka.
Tiyatroda da dördüncü sezonuna giren, halen devam ettiğimiz “Feramuz Pis” oyunundaki Zahide. Çilekeş, güçlü, yalnız Zahide’m.
◊ Son zamanlarda herkes geçmişe özlem duyuyor, sizce bunun sebebi nedir?
- Her şeyin daha sıcak ve gerçek olması bence. Bu kadar özenme içermiyordu geçmiş yıllar. Her şeyi görüp özenir haldeyiz bir şekilde. Kendi gerçeğimizi yaşayamaz olduk. Gördüklerimizi yaşama derdinden bir dipsiz kuyuya düşüyoruz. Özenti hayatlar yaşanıyor. Gerçekten uzak. Anı yaşamak için değil, göstermek için yaşar olduk. Küçük şeylerden mutlu olmayı unuttuk. Kendimiz olmayı unuttuk.
DEMLENE DEMLENE YAŞAMIŞIM
◊ Bir daha dünyaya gelseydiniz, yine Çiçek Dilligil olmak ister miydiniz?
- Kesinlikle. Doğrularımla, yanlışlarımla, acılarımla, mutluluklarımla. Demlene demlene yaşamışım. Yaşadığım her şey kabulüm. Beni ben yaptı.
HAPİSHANE SAHNELERİNDE YUTKUNMAYI UNUTMUŞUM
◊ “Dilek Taşı”nın duygu yüklü sahneleri izleyenleri gözyaşlarına boğdu. Sizi en çok etkileyen sahne hangisiydi?
- Daha sizin seyretmedikleriniz! (Gülüyor) Şaka bir yana hapishane sahneleri, özellikle ikinci bölümdekiler beni benden aldı. Yutkunmayı unutmuşum, boğazımda yumru ile kalakaldım.
◊ Yeni bölümde favori sahneniz hangisi?
- Bunu gerçekten seçemem. Bir sahneyi desem diğerine haksızlık olur, beş parmağın beşi gibi bir şey.