Buray: Ben dünyaya müzik yapmaya geldim

◊ Albümünüz çıktı. Nasıl bir çalışma oldu?

- Bu 5’inci albümüm. Son albümden bu yana uzun bir süre geçti ve çok güzel şarkılar birikti. Yeni boyutlar, yeni kapılar açtım kendi ilham dünyamda. Gözde Ançel ile bu albümde de çalıştık. Ayrıca Emrah Karakuyu ve birkaç sürpriz isim de var albümde. Bir tane Cem Belevi şarkısı, bir de Fikri Karayel bestesi var. İlk defa sözü, müziği ve düzenlemesi bana ait bir şarkım da yer alıyor albümümde.

◊ Albümün tarzını nasıl tanımlarsınız peki?

- Renkli, yine Buray kokan ama biraz daha çeşitli. Şarkılar biriktirip içlerinden en güzel 14 tanesini seçtik. İnanılmaz heyecanlıyım. İlk şarkıdan son şarkıya kadar soluksuz dinlenebilecek, güzel bir hikâye anlatan bir albüm.Biliyorsunuz ben dünyayı gezen, dünya müziğinden beslenen, her şeyi dinleyen biriyim. Farklı tarzları harmanlayıp kendi reçetemi insanlara sunmayı seviyorum. Albümü dinleyenler, dünyanın her köşesinden tınılar duyacak.

◊ Günümüzde daha çok single tercih ediliyor. Albüm risk olarak görülüyor. Siz öyle düşünmüyor musunuz?

- Albümün avantajları daha çok bence. Maliyeti tabii daha fazla oluyor ama benim stüdyom, ekipmanlarım olduğu için daha fazla şarkı üretme şansına sahibim. Çalışmaya bir başladığımızda 40-50 şarkı yapıyoruz, sonra eleyerek içimize sinenleri dinleyicilerimize sunuyoruz. Müzisyenler bütçelerini single’lara harcıyor ama insanlara bazen duygu geçemiyor. Albümde ise 14 şarkı yayınlıyoruz mesela, içlerinden mutlaka beğendikleri çıkıyor. Daha fazla hit şarkı çıkarma potansiyeli oluyor. O nedenle albüm yapmak bana daha mantıklı geliyor. 

◊ Bir şarkınızın hiç ummadığınız şekilde tahmininizden daha fazla ilgi gördüğü oldu mu hiç?

- Çok yaşadık. Mesela “Sen Sevda mısın” adlı şarkımızı biz neredeyse albüme koymayacaktık. Ama en çok o ses getirdi.

◊ İnternette sahne performansınızın çok iyi olduğuyla ilgili yorumlar okudum. Hatta “Kendisini tanımıyordum ama sahnesine bayıldım” diyenler de çok var. Sizce de sahnenin ayrı bir büyüsü mü var?

- Bugüne kadar 20’den fazla hit şarkım oldu. Aslında insanların bilinçaltlarına bütün şarkılarım yerleşmiş, farkında değiller. Konsere geldiklerinde “Aa ben bu şarkıyı biliyorum” diyorlar. Ben de Instagram’da bir sürü paylaşım gördüm, “Biz meğer Buray fanıymışız, haberimiz yok” diye. Bu güzel bir şey. Yavaş yavaş bilinçaltlarına yerleşip güzel bir kök bırakmışız. Bu da içlerinde büyümüş, çiçek açmış. Bu da bizi çok mutlu ediyor tabii.

◊ Son şarkınız “Olmuşum Leyla” 20 milyonu aşkın dinlenmeye ulaştı. Böyle hit şarkıları yapmayı nasıl başarıyorsunuz?

- Benim bir takımım var. Ben ne kadar pimpirikliysem, takımım da öyle. Eğer bizim içimize tam olarak sinmiyorsa, asla dinleyicilerimizle paylaşmıyoruz.

◊ Bir mücevher markasının yüzü oldunuz, reklam filmi için kamera karşısına geçtiniz. Nasıl bir deneyimdi?

- Çok güzeldi. Markanın, takının sadece kadınlara değil erkeklere, hatta genç-yaşlı her kesimden insana hitap etmesini hedefleyen stratejisi beni cezbetti.

◊ Oyunculuk yapmayı düşünür müsünüz?

- Müzisyen kimliğimin dışına çıkacak bir rotaya sapmak istemem. Dizilerde bazı ufak tefek rollerde yer alıyorum ama yine müzisyen kimliğimle. Oyunculuk sektörü başka bir boyut. Kız arkadaşım da biliyorsunuz oyuncu. Setlere gittiğimde görüyorum, çok emek isteyen, eğitim ve çalışma gerektiren bir alan.

◊ İnternette “Buray çok seksi” şeklinde mesajlar da gördüm. Ne diyorsunuz bu yoruma?

- Seksilik göreceli bir şey. Sahne enerjisi, aurası denen bir şey var. Bunun bende olduğuna inanıyorum. Sahneye çıktığımda insanlara güzel bir görsel de sunmamız lazım. O yüzden fiziğime dikkat ediyorum. Yediğime, içtiğime, sporuma özen gösteriyorum. Aynaya baktığımda önce benim kendimi beğenmem lazım. Bu her sanatçının aklında bulundurması gereken bir madde.

◊ YAlbümle birlikte konser programlarınız da var mı?

- Evet, şubat ayında 16 konserlik bir Avrupa turnesine çıkacağım.

◊ Yurtdışındaki konserlerin ambiyansı daha mı farklı oluyor?

- Evet, yurtdışında memleket hasreti çeken Türklerle buluşuyoruz. Oradaki duygu yoğunluğu iki kat oluyor. Milliyetçi duygular da kabarıyor yurtdışında.

SOSYAL SORUMLULUK
HER SANATÇININ GÖREVİ

◊ Sosyal sorumluluk projeleriyle de ön plandasınız. Mesela TEMA Vakfı’nın 30’uncu yılına özel bir şarkı yaptınız ve elde ettiğiniz geliri vakfa bağışladınız...

- O içimden gelen bir şey. İnsani bir görev. Sanatçıların, büyük kitlelere ulaşabilen insanların vatandaşlık görevi olduğuna inanıyorum.

◊ Bu anlamda hep duyarlı mıydınız?

- Küçüklükten gelen bir şey. Kıbrıs’ta okulla birlikte 2 haftada bir plaj temizlemeye giderdik. Belediyenin etkinliğine katılırdık. Caretta caretta’ları korumak için eğitim alırdık. Aylık aktivitemiz gibi bir şeydi yaz dönemlerinde. Hem anne babamızın verdiği motivasyon hem de okuldaki öğretmenlerimizin yönlendirmesiyle bu etkinlikleri yapardık. “Vatana millete hayırlı bir evlat ol” der ya annelerimiz, o düşünce içimize yerleştirilmiş bir çip gibi günümüze kadar bizimle geldi. TEMA Vakfı’yla da projelerimiz böyle başladı, LÖSEV ile devam etti. Elimizden geldiğince çeşitli sosyal sorumluluk projelerine katılmaya çalışıyoruz. Mesela Uganda’da diş fırçası dağıttık, Madagaskar’da kuyu açmaya gittik. Bu hem vicdanen iyi geliyor hem de gezerken acayip ilginç tecrübeler ediniyorsunuz.

Kendinizi görmek istediğiniz nokta neresi?

- Dönem dönem değişiyor. Mesela 20’li yaşlarda hedefim dünyayı gezip müzik yapmaktı. İngiltere’ye gittim, master yaptım. Oradan Avrupa’nın bir sürü köşesine gidip müzik çalışmaları yaptım. Köprünün altında çalmaktan tutun da her çeşit bana ilham verecek deneyimi yaşadım. Bir dönem Avustralya’ya gittim. Orada sadece müzikten hayatımı kazanacağım diye hedef koydum kendime. Gitar çalıp, düğün, parti gibi ufak tefek organizasyonlarda müzik yapıp, bir de müzik okulu açıp sadece müzikle hayatta kalabilen oradaki tek insandım. Etrafımdaki herkesin başka mesleği vardı, müziği hobi olarak yapıyorlardı.

 29-30 yaşlarında yeni bir hedef koydum kendime; Türkiye’ye gidip albüm çıkaracağım dedim. Buradaki plak şirketinden bir teklif de gelmişti. Sonra “Albüm çıktıktan sonra kendi şarkımı bir taksiye bindiğimde radyoda duyarsam tamam bu iş benim için bitmiştir” diyordum. Onu da yaşadım. Bu sefer çıtayı daha yukarı taşıdım, “Harbiye konseri yapayım, sonra ölsem de gam yemem” dedim. Bu yıl toplamda 8’inci konserimi verdim Harbiye’de.

Şu an yeni hedef oluşturma dönemindeyim. Bakalım hayat beni nereye götürecek...

EZGİ’Yİ ÖZLEMEK DE GÜZEL

◊ Ezgi Şenler’le sosyal medyada, bir paylaşımında sizi etiketlemesi üzerine tanıştığınız doğru mu?

- Doğru. Ceren Gündoğdu ile olan şarkımı paylaşmıştı. Ceren arkadaşıymış. Ayıp olmasın diye beni de etiketlemiş. Oradan bir muhabbet başladı. Önce güzel bir dostluk oluştu aramızda. Sonra tanıdıkça, birbirimizden çok hoşlandık ve bir beraberlik başladı. Sonra bir baktık ki 7’nci ayımızdayız...

◊ Birlikte en çok ne yapmaktan keyif alırsınız?

- Her şeyi yaparken çok keyifliyiz. Bazen çok enerjiğiz, dışarı çıkalım diyoruz. Sinemaya gidiyoruz, davetlere katılıyoruz. Bazen ikimiz de yorgun oluyoruz, bir dizi açıp izliyoruz, müzik dinliyoruz veya muhabbet ediyoruz. Konuşacak o kadar şey buluyoruz ki...

◊ Birbirinizin işlerinde eleştirel olabiliyor musunuz?

- Tabii ki. Bir sürü yorum alıyorum ondan.

◊ İkinizin de işleri yoğun. Bu durum ilişkinize dinamizm mi katıyor, yoksa zorlaştırıyor mu?

- Dönem dönem değişiyor. Mesela yaz sezonu ikimiz için de yoğundu. Kışın biraz daha işin mutfağındayız, daha sakin bir dönem oluyor. Öyle olunca daha fazla görüşüyoruz. Ama uzak olunca özlemek de güzel.