Güncelleme Tarihi:
KAN DÖKÜLECEK
The New Yorker’ın, bu listeye de ilham veren “21. yüzyılın en iyi 25 filmi” listesinde de ilk sırayı kapmış olan “Kan Dökülecek / There Will Be Blood”, yalnızca sinema sanatının gücüne bir kez daha hayran bırakan kusursuz bir seyirlik değil, aynı zamanda yedinci sanatı bir araya getiren her bir elementin de eksiksiz uygulandığı bir sanat yapıtı. Başroldeki üç Oscarlı Daniel Day Lewis’e kazandırmadığı ödül kalmamış olan film, “Boogie Nights” ve “Magnolia” gibi başyapıtlarda da imzası bulunan Paul Thomas Anderson’dan hayret verici bir sinema yaratısı.
BEYAZ BANT
Dünya sinemasının en büyük ustalarından Michael Haneke’ye üst üste iki kez kazandığı Altın Palmiye’lerden ilkini getiren “Beyaz Bant / The White Ribbon”, insanın karanlık yüzüne dair benzersiz bir hikaye anlatıyor. Küçük bir kasaba ahalisi üzerinden tüm dünya insanlarını kapsayan şaşırtıcı bir öykü anlatan Haneke, siyah-beyaz filmografisiyle de etkisi altına alan “Beyaz Bant” ile kariyerinin en unutulmaz filmine imza atıyor desek, yeridir.
HAYAT AĞACI
İzleyicisini doğum, yaşam ve ölüm üzerine meditatif bir yolculuğa çıkaran “Hayat Ağacı / Tree of Life”, nevi şahsına münhasır yönetmen Terrence Malick’ten şaşırtıcı ve büyüleyici bir başyapıt. Brad Pitt, Sean Penn ve Jessica Chastain’in başrolleri paylaştığı ve sıradışı kurgusuyla seyircisini her an şaşırtmayı başaran film, Amerikan banliyösünde bir evlat kaybından, dünyanın varoluşuna uzanan benzersiz bir doğa yolculuğuna varıyor.
BluTV tarafından hazırlanmıştır.
YÜZÜKLERİN EFENDİSİ: KRALIN DÖNÜŞÜ
2000’li yılların en büyük epik destanı olan “Yüzüklerin Efendisi”ne, En İyi Film dahil 11 dalda Oscar kazanarak rekortmen bir veda yapan “Kralın Dönüşü”, hem “Yüzük Kardeşliği” ile başlayıp “İki Kule” ile devam eden efsaneyi kusursuz bir biçimde noktalıyor, hem de sinema tarihine unutulmaz bir final armağan ediyor. Paha biçilmez seyir zevki ve “Sinema bunun için var” dedirten dünyasıyla “Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü / The Lord of the Rings: The Return of the King”, her şeyiyle usta işi bir yapım.
MUHTEŞEM GÜZELLİK
En son “The Young Pope” adlı dizisiyle ortalığı kasıp kavuran İtalyan sinemasının genç ustalarından Paolo Sorrentino imzalı ve Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı sahibi “Muhteşem Güzellik / The Great Beauty”, hayat üzerine çekilmiş en iyi filmlerden biri. Orta yaşlı bir entelektüelin bitmeyen partiler, ikiyüzlü çağdaş sanat meraklıları ve dünyanın en güzel kentlerinden Roma üzerine karanlık bir aşk mektubu gibi tarif edilebilecek film, 21. yüzyılın katıksız başyapıtlarından.
HUGO
Pek çoklarına göre yaşayan en iyi yönetmen olan Martin Scorsese, her zamanki gibi büyüleyici bir sinemasal gerçeklik ile bezediği “Hugo”da buruk bir büyüme öyküsünü, sinemanın sihirli diliyle buluşturuyor. Yetim bir çocuğun ailesini arama hikayesi üzerinden dokunaklı bir trajedi çıkaran Scorsese, usta oyuncu Ben Kingsley’nin başını çektiği rengarenk oyuncu kadrosu ve sürprizli senaryosuyla, yedinci sanata saygı duruşu niteliğinde bir filme imza atıyor.
2000’li yılları son derece verimli geçiren Coen Kardeşler’in kendi çocukluklarından da izler taşıyan “Ciddi Bir Adam / A Serious Man”, En İyi Film ve Senaryo kategorilerinde Oscar adayı olmuş, enfes bir film. Komedi ve dramayı incelikli bir hikaye ile bir araya getiren filmdeki rolüyle Altın Küre adayı olan Michael Stuhlbarg ise kariyerinin en iyi performansını sunuyor.
PARLAK YILDIZ
Altın Palmiye kazanmış tek kadın yönetmen olan Jane Campion’dan buruk ve sahici bir dönem romansı izlemek için biçilmiş kaftan olan “Parlak Yıldız / Bright Star”, edebiyat tarihinin en büyük şairlerinden John Keats’in buruk ve talihsiz aşk hikayesini konu ediyor. Hikayesi derinleştikçe daha feci içinizi yakan bu mendil ıslatan romans, Campion’ın muazzam gözü ve baştan çıkarıcı görüntü yönetimi ile de kendisine hayran bırakıyor.
AŞIRICILAR
Klasik Parmak Kız hikayesine bambaşka bir yerden yaklaşan ve izleyicisini kendine has, benzersiz bir dünyaya davet eden “Aşırıcılar / The Arrietty” yalnızca çocukları değil, yetişkinleri de eğlendirecek ve buruk finaliyle gözyaşları döktürecek, harika bir animasyon. Japon animeleri arasındaki yerini 2000’li yıllarda çıkmış en iyi filmlerden biri olarak netleştiren bu büyüleyici film, kalp taşıyan herkesi etkisi altına alacak bir çizgi sinema harikası.
PHOENIX
Alman sinemasının son dönemde çıkardığı en yetenekli yönetmenlerden biri olan Christian Petzold’un imzasını taşıyan ve izleyicisini kayıp, yaşam ve bellek üçgeninde nükteli bir hikayeye kilitleyen “Phoenix”, sinema tarihinin en etkileyici savaş travmalarından birine odaklanıyor. Petzold’un seyircinin kalbine bir ok gibi sapladığı, benzersiz final sahnesi nedeniyle bile görülmeye değer, gizli bir başyapıtla karşı karşıyayız.
SILS MARIA: VE PERDE
Fransız sinemasının yakın dönem en önemli yönetmenlerinden Olivier Assayas’ın Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışmış muazzam filmi “Sils Maria: Ve Perde / Clouds of Sils Maria”, kariyerinde durgun bir döneme girmiş kadın oyuncu ile asistanının Alp’lerdeki inzivasına odaklanıyor. Başroldeki Juliette Binoche ve Kristen Stewart’ın bir an bile düşmeyen oyunları ve gittikçe çetrefilleşen hikayesiyle “Sils Maria”, 21. yüzyılın unutulmaz filmlerinden biri.
SOSYAL AĞ
Sosyal ağların varoluşundaki karmaşık hikayeleri, son derece insani ve sarsıcı bir öykü üzerinden anlatırken, Facebook jenerasyonun da resmini çeken David Fincher’ın bol ödüllü filmi “Sosyal Ağ / The Social Network”, epey sağlam ve sürükleyici bir dram. Senaryo, kurgu ve orijinal müzik dallarında Oscar sahibi olan filmde Jesse Eisenberg ve Andrew Garfield’ın yanı sıra Justin Timberlake de akılda kalıcı bir performansa imza atıyor.
TEPENİN ARDI
Son olarak Abluka filmiyle Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü kazanan Emin Alper’in ilk filmi “Tepenin Ardı”, konu ettiği düşmanlık hikayesi ve kurduğu atmosferle Türkiye sinemasının nadir western’lerinden birine imza atıyor. Berlin Film Festivali’nden ilk film ödülüyle dönen “Tepenin Ardı”, pek çoklarına göre 2000’lerin en iyi yerli filmi olmakla birlikte, yerli sinemamızın da kilometre taşlarından birine dönüşüyor.
SAATLER
Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway romanının üç farklı jenerasyondan kadını nasıl etkilediğini anlatan “Saatler / The Hours”, sinema tarihinin en iyi birkaç roman uyarlamasından da biri aynı zamanda. 9 dalda Oscar adayı olan ve Woolf’u canlandıran Nicole Kidman’a Oscar dahil, yıl içinde verilen hemen her oyunculuk ödülünü kazandıran filmde, Berlin Film Festivali’nde Kidman’la birlikte En İyi Kadın Oyuncu ödülünü paylaşan Meryl Streep ve Julianne Moore da döktürüyor.
KAZAMA SANATI
En İyi Film dahil 6 dalda Oscar adayı olan “Kazanma Sanatı / Moneyball”, Oscar ve Emmy ödüllü muhteşem senarist Aaron Sorkin’in yazıp, “Capote” ve “Foxcatcher” gibi şaheserlere imza atan Bennett Miller’ın yönettiği, kalburüstü bir spor filmi. Aynı zamanda filmin yapımcısı da olan Brad Pitt’in başroldeki nefis performansıyla ışıldayan filmde komedyen Jonah Hill’i bambaşka bir rolde izlerken, usta oyuncu Philip Seymour Hoffman’ın da perdedeki son rollerinden birine şahit oluyoruz.
GİZLİ KİMYA
Gizemli, karanlık ve benzersiz atmosferiyle, izleyicisinden özel bir ilgi ve çaba bekleyen “Gizli Kamya / Upstream Color”, ilk bakışta karmaşık görünen senaryosunun derinliklerine girdikçe insanı şaşırtan bir bilim-kurgu dram. Düşük bütçesi ve sade anlatımına rağmen etkisi altına almayı başaran bu güçlü film, Amerikan bağımsız sinemasının 21. yüzyıldaki en özgün örneklerinden biri ve kesinlikle hipnotize edici bir seyirlik.
BARCELONA, BARCELONA
Usta yönetmen Woody Allen’ın 2000’li yıllarda yaptığı en iyi ve en yüksek gişe hasılatı elde eden de filmi “Barcelona Barcelona / Vicky Cristina Barcelona”, zeki, komik ve muzip bir romantik komedi. İspanya tatilleri sırasında tanıştıkları yakışıklı bir adamın çekim alanına giren iki genç Amerikalı kadını merkez alan filmde kusursuz bir performans sergileyen Penelope Cruz da filmdeki rolüyle Oscar heykelciğini kucaklamıştı.
BİR ŞARKININ PEŞİNDE
1970’li yıllarda hak ettiği ilgiyi görmediğini düşünüp bir iki albüm sonra ortadan kaybolan bir müzisyenin Güney Afrika’da nasıl büyük bir pop ikonuna dönüşmüş olduğuna dair şaşırtıcı bir öykü takip eden “Bir Şarkının Peşinde / Searching For Sugarman”, belki de 2000’lerin en iyi belgeseli. 2012’de En İyi Belgesel Oscar’ı dahil 50’ye yakın ödül kazanan film, tüyleri diken diken eden bir sinema tecrübesi.
CANAVARIN ÇAĞRISI
İlk bakışta beyaz perdede sıkça karşımıza çıkan klasik büyüme hikayelerinden biri gibi dursa da içine girdikçe daha derinlikli bir hale gelen “Canavarın Çağrısı / A Monster’s Call”, mendil ıslattıran hikayesi, etkileyici görsel efektleri ve güçlü oyunculukları ile kolay unutulmayacak bir film. İzleyicisini, hasta annesini kaybetmenin eşiğindeki küçük bir çocuğun, karanlık hayal dünyasına ortak eden film, şimdiden modern bir klasiğe dönüşmüş durumda.
SİVAS
Dünya prömiyerini gerçekleştirdiği Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü ile ayrıldıktan sonra Türkiye ve dünyada çok sayıda ödül ve övgü kazanan, Kaan Müjdeci imzalı “Sivas” çarpıcı bir büyüme hikayesi anlatıyor. Çocuk oyuncu Doğan İzci’nin başrolde tek kelimeyle döktürdüğü bu isyankar ve hırçın öykü, küçük bir çocukla köpeğinin çeşitli zorluklarla mücadelesine odaklanırken, 21. yüzyılın da en iyi yerli filmlerinden birine dönüşüyor.
FRANTZ
Fransız sinemasının usta yönetmenlerinden François Ozon’un sıradışı bir İkinci Dünya Savaşı hikayesi anlattığı filmi “Frantz”, yürek parçalayan imkansız bir aşkı merkez alyor. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülü için yarışan ve En İyi Film dahil 11 dalda aday olduğu Cesar’larda En İyi Görüntü Yönetimi ödülünün sahibi olan film, savaş sırasında ölen Alman arkadaşının ailesine bir mektupla gelen genç bir Fransız’ın şaşırtıcı olaylara gebe öyküsünü anlatıyor.
OKUYUCU
Ünlü oyuncu Kate Winslet’a Oscar, Altın Küre, BAFTA dahil çok sayıda ödül ve övgü getiren “Okuyucu / The Reader”, 2. Dünya Savaşı sonrası, savaş suçlusu olarak yargılanan bir kadın ile kendisinden yaşça küçük bir genç arasındaki ilişkiyi merkez alıyor. Billy Elliot ve Saatler’in yönetmeni Stephen Daldry imzalı bu dokunaklı dram, unutulmaz sahneleri ve duygu yüklü hikayesiyle 2000’lerin en etkileyici filmleri arasında yerini almış durumda.
“The Matrix” serisinin yaratıcıları Wachowski Kardeşler’in hem senaryosunu yazıp, hem de yapımcılığını üstlendiği “V For Vendetta”, 2000’li yılların kült klasikleri arasındaki yerini şimdiden aldı. Geleceğin İngiltere’sinde distopik bir direniş hikayesi anlatan filmde, Natalie Portman ve Hugo Weaving başarılı performanslar verirken, filmdeki ünlü anonim maske de sinema tarihinin efsanevi simgeleri arasında yerini almıştı.
ANA YURDU
Yakın dönem Türkiye sinemasının en güçlü örneklerinden “Ana Yurdu”, bu ilk sinema filmiyle önemli bir başarıya imza atan Senem Tüzen’in imzasını taşıyor. Yeni kitabını yazmak üzere taşradaki eski bir eve yolculuk eden bir kadın ile onun hayatına müdahil olmaktan asla vazgeçmeyen annesinin hikayesini anlatan film, Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yaptıktan sonra ulusal ve uluslararası çok sayıda ödül kazanan, sarsıcı bir dram.
JUNO
En İyi Film dahil 4 dalda aday olduğu Oscar’lardan Orijinal Senaryo ödülünü kucaklamış olan “Juno”, Amerikan bağımsız sinemasının 21. yüzyılda çıkardığı en iyi filmlerden biri. Başrolde nefis bir performans sunan Ellen Page’in ilk önemli çıkışını gerçekleştirdiği film, yanlışlıkla hamile kalan bir lise öğrencisinin, bebeğini evlatlık vereceği karı koca ile tanışmasıyla başlayan süreci konu alıyor.
BluTV tarafından hazırlanmıştır.