Güncelleme Tarihi:
“İkizler Memo-Can” ile her cumartesi Kanal D ekranındasınız. Size projeyi kabul ettiren sebep neydi?
Öncelikli sebebim Türker İnanoğlu ile çalışacak olmamdı. Kendisine de söyledim bunu. Türker İnanoğlu, 60 yılı aşkın deneyimiyle, kendi alanında ülkenin en önemli insanlarından biri. Açıkçası onun tecrübelerinden yararlanmak istedim. İkinci olarak da hikayenin şiddet, nefret, entrika ve siyaset içermiyor oluşu hoşuma gitti. Bazılarına klişe gelebilir ama bizim dizinin hikayesi en azından masum.
Her hafta yükselen reytingleri ile kısa sürede adını zirveye yazdırdı “İkizler Memo-Can”. Sizce bunun sırrı ne?
Çok çalışmak diyebilirim. Epey yoruluyoruz ama titiz çalışıyoruz. Belli bir üslup oturttuk ve o doğrultuda ilerliyoruz. Ekipte de herkes üzerine düşeni layıkıyla yerine getirince sonuç bu oluyor.
Canlandırdığınız Osman karakterinden bahsedelim biraz. Nasıl biri Osman?
Osman biraz duygusal, biraz vurdumduymaz, biraz akıllı, biraz masum, biraz kurnaz ve epey eğlenceli bir tip.
Set ortamınız nasıl? Sette en çok eğlendiğiniz arkadaşlarınız kimler?
Komik sahneleri çekerken eğleniyoruz haliyle. Bizim eğlencemiz seyirciye de yansıyor. Sahneler haricinde sette en iyi anlaştığım kişi Nehir (Erdoğan). Bu dizi sayesinde onun gibi iyi bir arkadaş kazandım. Annemi oynayan Feyha (Çelik) abla çok tatlı bir kadın. Tam bir gizli komik. Atilla (Saral) abi ile de güzel bir muhabbetimiz var. Oyuncu arkadaşlar dışında da setteki hemen herkesle çok iyiyiz. Asık suratlı birini görünce hemen yanına gidiyorum ve ince ince sataşıp güldürmeye çalışıyorum.
MAHALLE KÜLTÜRÜ YOK OLUYOR
Sizce eskisi gibi bir mahalle kültürü var mı?
Mahalle kültürü maalesef her geçen gün yok oluyor. Bırakın mahalleyi, aynı apartmanda bile insanlar birbirini tanımıyor. Bu konuda şanslıyım çünkü mahallede büyüdüm. Komşuluğun çok kıymetli bir şey olduğunu düşünüyorum. Şimdi de bir mahallede yaşıyorum. Komşularımla da aram gayet iyi. Karşı komşum Yasemin abla, ilk taşındığım gün bana bir tabak lahana sarması getirmişti. Tabak boş gönderilmez diye, ben de ona 4 gün sonra zeytinyağlı fasulye götürdüm.
Peki siz nasıl bir mahallede yetiştiniz?
Ankara Ayrancı’da doğup büyüdüm. Muazzam bir mahalle hayatı yaşadım. Çocukluğum hep sokakta oynayarak geçti. Bizim nesil bilgisayarla biraz geç tanıştı. İyi ki de öyle olmuş. Bu sayede saklambaç, uzun eşek, dokuz taş, istop, misket gibi oyunlar oynayarak büyüyebildik.Arka bahçemizdeki erik ve kiraz ağaçlarına çıkarak büyüdük. Ben biraz yaramaz bir çocuktum. Borazan gibi de sesim vardı ve bütün mahalle beni tanırdı. Pazardan dönen, elinde ağır yükü olan teyzelerin elinden hemen alırdık torbalarını. Kapılarına kadar götürürdük. Onlar da bize bisküvi, meyve filan verirdi. Ergenlik ve sonraki dönemlerim genellikle arkadaşlarımla Tunalı’da geçti. Gençlik yıllarım da çok
güzeldi.
İşimi şansa bırakmam
Set dışında neler yapıyorsunuz?
Setten dolayı kendime ayırabildiğim zaman çok kısıtlı. O yüzden genellikle evde zaman geçiriyorum. Bir de Kadıköy Balık Pazarı’na gidip mutfak alışverişi yapıyorum.
Moraliniz bozuk olduğunda size ne iyi gelir?
Genelde kafamı dağıtmaya çalışırım. Çok sık dinlemediğim türde bir müzik açıp, beni oyalayacak şeylerle uğraşırım. Yazı yazarım. Öyle çalakalem, aklıma ne gelirse... Baktım olmuyor, o zaman bir dostumla dertleşirim.
Şansa inanır mısınız?
İnanırım ama işimi şansa bırakmam.
Olmazsa olmaz dediğiniz bir şey var mı?
İyi kalpli, vicdanlı ve dürüst olmak.