Güncelleme Tarihi:
Aynı yarışmadaki Batuhan, Acun Ilıcalı’ya savaş açmış.
Batuhan’ın annesi “Oğluma haksızlık ettiniz Acun Beyyyy” diye suçlamalarda bulunmuş.
Nagihan “SMS oylamasına yenildik” diye imalı paylaşımlar yapmış.
Kimse de çıkıp...
“Ben nerede yanlış yaptım” demiyor.
İnsanlığın temel sorunu bu.
O sorun, ‘hatayı başkasında aramak’mış...
Nisa’nın “Survivor” şampiyonu olması ortalığı resmen karıştırdı.
Kimse nedense kabullenemedi kızı.
Noter suçlandı, telefon operatörlerine parmak sallandı, yarışmayı yapan ekibe “Hilebazsınız” denildi.
Sonra öğrendik ki finalde Nisa, Adem’e yüzde 18’lik bir fark atmış.
Batuhan’ın oylamalarda esamesi bile okunmamış.
Peki tüm bunlara rağmen neden bunca isyan?
Bence bu işin sorumlusu fan hesapları.
Gaza getirdiler diğer yarışmacıları...
Kendilerine ‘fan’ diyen bazı kişilerde bilinç sıfırdır.
Kör kütük savunurlar sadece. Haklıya haksıza hiç bakmazlar.
Maalesef onların gazına gelene bizler günümüzde sadece “Geçmiş olsun” diyoruz.
Ve son söz:
Bir yarışmaya giriyorsan, sonucuna da katlanmalısın.
‘İnsanlar ne düşünecek’
Tam da Aleyna Tilki’lik bir söz değil mi?
O sözler, Aleyna Tilki’nin poz verdiği mezar taşının üzerinde yazıyor. Sosyal medya kullanıcılarının anlam veremediği o fotoğrafın hikayesi şu:
Hafta sonu Bodrum Yalıkavak’ta açılan Pilevneli Galeri’de çekildi o kareler.
Geçmiş olsun Hıncal Uluç
Uzun süredir yazı yazmıyor Hıncal Uluç. Sesi soluğu da çıkmıyor.
Köşesi boş nicedir.
Mayıs ayında önce kalçasını kırmış, sonra by-pass olmuş.
Bu operasyonlardan sonra da yorgun düşmüş.
Hıncal Abi, arada bize kızıyor, hafiften bizlere sallıyor, biz de onun eleştirilerini can kulağıyla dinliyor, kulağa küpe yapıyorduk.
Geçmiş olsun Hıncal Abi.
En kısa zamanda yazılarını tekrar okumak dileğiyle.
Sahte motivasyon mesajları
Bir restoranda yalnız başına oturma gücüne sahipsen, sinema salonunda tek başına film izleyebiliyorsan hayatta her şeyi başarırsın” diye bir motivasyon cümlesi var ortalıkta.
* Birinin canı sıkılmış.
* “Şu yalnızlığımı süslü cümlelerle kitlelere özendireyim” diye düşünmüş.
* ‘Yalnızlık’, ‘sinema’, ‘hayatta başarıyı yakalama’ anahtar kelimelerini bir araya getireyim demiş. Ve bu saçma sapan sözde motivasyon cümlesini yazmış.
Yalan kardeşim...
* Yalnız başına film izleyenlere hayatın altın anahtarı verilmiyor.
Saçmalık kardeşim...
* Tek başına yemek yiyenler akşamına mutluluğu bulmuyor.
İnanmayın kardeşim...
* “Mutlu olmak için kimseye ihtiyacınız yok” sözlerine...
* “Başarmak için herkesin üstüne basmalısınız” telkinlerine...
* “Ünlü olmak için yalnız olmak esastır” öğütlerine...
Evde ‘fine dining’
Lüks restoranların evlere servis yapmaya başlaması, restoranda alınan keyfin aynısını eve sipariş verenlere yaşatmak istemeleri hayatımıza tam anlamıyla pandemi döneminde girdi.
Bakmayın pandemiyi geride bıraktığımıza, evde yemek sohbetlerini benimseyen ciddi bir kitle kaldı geriye.
Ben bugüne kadar birçok restoranın ev menülerini denedim.
Hep ‘eh işte’ diyordum.
Ta ki geçen haftaya kadar.
Cağaloğlu Hamamı’nın üst katındaki o şık, o şatafatlı restoran Lokanta 1741 bu işe sınıf atlatmış.
İşletmecilikte ustalık dönemine geçiş yapan Osman Yitgin, Dükkan 1741 adında bir marka kurup evlere 1741’in lezzetlerini ulaştırmaya başlamış.
* Eve gelen yiyeceklerin kutularına dikkat edin.
* Mezelerin lezzetlerine çok iyi bakın.
* Fırına atıp 15 dakikada hazırlayacağınız sıcak yemeklerin tazeliğine bir bakın.
Demek ki restoran kalitesi gerekli özen gösterildiği zaman evlere de ulaştırılabiliyormuş.
İyi gider:
Sinan Akçıl’ın piyano başına geçip o şahane “Kararsızım” şarkısını çalarken yapacağı bir düet. Artık düet partneri olarak kimi seçer bilemem de, her türlü iyi gider eminim.
Güzel olur:
Menemen soğanlı mı olur soğansız mı tartışmaları yeniden başlıyor gibi...
Tüm bu olanı biteni, menemenle ilgili yapılan tüm tartışmaları bir anda hafızamızdan silip atmak acayip güzel olur.
Oh çektirir:
Cüneyt Arkın’ın cenazesinde bir kez daha gördük ki cenazeleri, yas alanlarını başka amaçlar için kullanıyoruz. Cami önünde, mezarlıkta, aile dışındaki herkes cep telefonuyla görüntü alma, selfie çekme peşindeydi. Bu zihniyetteki insanları eğitebilirsek ya da yaptıklarından utanmalarını sağlayabilirsek, hepimize büyük bir ‘oh’ çektirir.