Güncelleme Tarihi:
Nasıl gidiyor?
Güzel gidiyor, tatile girdik. Sezon finalimiz verildi. Yakın bir zamanda tatili hissedeceğim ve yaşamaya başlayacağım diye düşünüyorum. Bir de Adana’nın havası ile buranın havası aynı değil. Orası o kadar sıcak ve yaz erken başladı ki artık sezon bitmiş kış gelecekmiş gibi hissediyorum.
Adana mutfağı ile aran nasıl?
Adana mutfağı, biraz pişmanlık sebebi oluyor açıkçası. Çünkü asla yediğine içtiğine dikkat edemiyorsun. Her yerde sürekli etle karşılaşıyorsun. Biraz eti sevdiren, ciğeri sevdiren, Adana kebabını sevdiren bir yer oldu.
Sen, kendini izler misin?
Evet, izlerim. Ben, kendimi izleyemiyorum ve objektif bakamıyorum diyeni çok duyuyorum. Başlarda zordu ama sonradan izlemeden bu işin daha sağlıklı ilerletilemeyeceğini en azından kendimi geliştirme yönünden eksik kalacağımı fark ettim. O yüzden çalışmamın bir parçasıdır benim kendimi izlemem.
Kendinle barışık mısın?
Barışığım çünkü bu işi kendinle barışmadan yapamazsın. Bir de güzellik gibi her şey göreceli. Belki kendini beğenmediği için izleyemiyor. Kişi, kendini izleyemiyorsa sebeplerini sorarım. Belki oyunculuğunu yetersiz buluyor, belki karakteri sevmiyor. Her şey o kadar önemli ki aslında bu işi yaparken. Seyirciye sevdirmek için mi yapıyorsun yoksa bir amacın mı var? O karakteri oynarken nasıl bir yerden besleniyorsun? Bunların hepsi çok önemli sorular. Her şeyden önemlisi, ne oynamak istediğinden emin değilsen kamera karşısında eksiklik okuyacaksın kendinde.
Meseleye sadece mesleğini icra etmek olarak mı bakıyorsun yoksa sanatsal bir tarafı var mı senin için?
Ben mümkün olduğunca kendimi sanatın içinde bir yerde konumlandırmak isterim. Hem şimdi hem daha sonrası için. Ama bazı ticari kaygılar, meslek sahibi olmanın getirdiği bazı beklentiler, hayatını idame ettirmek gibi durumlar için zaman zaman esnetebilirsin. Çok da kendimden tavizler vermeyi sevmiyorum. Bir mesleği yapıyorsam o mesleğin beni doyurması, beslemesi lazım. Ben çok para kazanacağım diye oyuncu olmadım.
Adana sokaklarında durumlar nasıl?
Pandemiden önce gayet güzeldi. Çok güzel anılarım var. Hala bu durumu unutuyorlar çünkü ülkelere göre değişiyor. Mesela kısa zaman önce Lübnan’a yolculuğum oldu. Dizimiz orada da çok izleniyor ve seviliyor. 2 tane televizyon programına katıldım, dergi çekimi yaptım. Çok seviliyorum ve ilgi görüyorum. Aynı zamanda dizimiz de böyle. Orada pandemi koşulları o kadar yok ki herkes partiliyor ve günlük hayatına dönmüş.
Vaka var mı?
Biz gittiğimiz zaman yok gibi bir şeydi. Şimdi hiç yok. İnsanlar sürekli partiliyorlar ve dip dibeler. 2-3 gün sonra doğum günüm ve oradan bir arkadaşım gelecek. Buradan beklentisi o kadar fazla ki. Burada mekanlar hala kapalı ve oradaki gibi eğlence yaşantısına dönemedik diyorum ama çok anlaşılır olmuyor bu.
Lübnan sana neler kattı?
Bir kere içsel olarak çok büyük bir farkındalık yarattı. Dizide ne kadar küçük bir alanı kapladığını düşünsen de aslında ne kadar büyük bir yankı uyandırdığını fark ediyorsun. Bu yaptığın işin aslında öyle basit olmadığını, görünmeyen bağlarla bir sürü etkileşim kattığını ve bunun içinde oldukça fark edebildiğim bir şey olduğunu gördüm. Aynı zamanda da hedeflerini de büyüten ve senin bu işe karşı isteğini besleyen ve okşayan bir şey. Oradaki ilgiyi fark edince bırakırım diyemiyorsun. İleriye dönük daha keskin hedefler koyma ihtiyacı duyuyorsun. Herhangi bir mesleği yapsaydım ki ben endüstri mühendisliği mezunuyum. Oyunculuk benim daha önce hayalini kurduğum bir şey değildi. Ama içine girince daha büyük kitlelere ulaşabileceğini görüyorsun.
Endüstri mühendisinin yolu nasıl oyunculukla kesişebilir?
Aslında benim hayatımda hep sanat vardı. Üniversitede okurken hobi olarak hayatıma girmişti. Çevremde o kadar çok buna teşvik eden arkadaşım oldu ki ailemde de bu işi yapanlar vardı. İşin prodüksiyon tarafında olanlar, yapımcılar, reklamcılık sektöründe olanlar… Aslında hep duyduğum bir işti bu.
Orada aldığın haz ikna etmekten mi kaynaklanıyor? Temel felsefesi ve beslenme kaynağın ne oluyor?
Önce kendim inanmak. Ben başka insanlarla ilgili fikir verme arzusundayım. Mesela tecavüz sahnesinden bahsedeyim. O kadar güzel bir performans sahnesiydi ki benim için orada tecavüze uğrayan kadınların sesi olabilmiştim. Her türlü yaşanan olaya, hayata bir bakış sunmak bir getirmek aslında büyüleyici olan.
Hayatındaki en sinirli kişi kim?
Galiba benim. Öfkesini de çok dolu yaşayan biriyim.
En çapkın kişi kim?
Abim.
En cömert kişi kim?
Ali Sabuncugil.
En şaşırtan?
Ben kolay şaşıran biri değilim galiba. Çünkü yok öyle biri. Herhangi birinin adını vermeyeyim yanlış olacak.
Sen zor mu şaşırırsın?
Ben kendimi şaşırtabildiğim zaman haz duyan biriyim. Kendi sınırlarımı aşmak için kendimi aşırtma yolunda ilerliyorum. Çünkü kimseden bir beklentim yok ve bunu kısa bir zamanda öğrendim.
Beklentisiz yaşanır mı?
Tabii ki beklentilerim var. Mesela sevgilimden ya da iş hayatından beklentim olur. Ama beklentilere tutunmamaktan bahsediyorum.
En son en çok istediğin şey neydi?
Oyuncu olmaktı. Bir anda çok tutulmuştum ve oldu. Zaten 3 yıllık bir serüven benim için.
En son en çok hüzünlendiğin şeyi paylaşabilir misin?
Lübnan’da iken hüzünlendiğim bir şey oldu. 3 gün boyunca oraya menajerim ile birlikte gitmiştik ve aslında ailemden gelmek isteyen biri olmuştu. Gelemezdi çünkü bu bizim için ayrılan bir iş programıydı. Bir gün onunla konuşmak için vakit bulmaya çalıştım ve konuşamadım. Kendimi işine kaptırıp da herkesi unutan, değer bilmeyen biri gibi hissettim. Gecenin bir vakti aradığımda şöyle oldu. 24 saat hiç aramadım ve gece aradığım gibi açtı ve gayet güler yüzlü bir şekilde karşıladı. O an daha da utanmıştım. Kapattıktan sonra baya ağladığımı hatırlıyorum.
En son en çok neye hayır dedin?
Sanırım doğum günümle ilgili bir parti organize edilecekti. Bunu istemediğim için hayır dedim. Çok zor oldu ama hayır dedim.
Pandemiden ötürü mü parti istemediğin için mi?
Parti istemedim. Ben, tatil başladığı zaman kendimle kalmak isterim. Yalnızlık ararım ve o bana daha iyi gelir. Ben şimdiye kadar hiç doğum günümü kutlamadım zaten.
Yalnız kaldığın zaman ne yaparsın? İçsel yolculuğa mı girersin?
Ben hiçbir şey yapmadan durmayı çok seviyorum. O, bana çok şey katıyor.
En son en çok neye şaşırdın?
Cevabının olumlu olacağını beklediğim bir şey vardı. Ama kendimden çok emin olduğum bir yerden döndü ve olmadı. Ona çok şaşırmıştım.
En son en çok neyi yanlış anladın?
Bazen her şeyin üstüme geldiği zamanlarda en yakın arkadaşlarıma sert çıkabiliyorum. Belki nazım geçtiği için.
Birinin gönlünü kırdıktan sonra ertesi gün ben düzeldim mi diyorsun?
Ben böyle olduğum için özür dilemek istemiyorum. Bu yüzden yakın arkadaşım.
Süreli arkadaşların mı onlar?
Hiç öyle değil. Ben telafi etmek için yapmıyorum ama telafi ediyorum herhalde. Onların hayatında oluşum bir şekilde telafi getiriyor.
Hayattaki duygusal meselelerini hep kolay yolla çözmeye çalışıyorsun.
Ama her şeyi kolaylaştırmak zaten güzel bir şey değil mi? Bence herkesin bu yolu tercih etmesi gerekiyor. Yoksa yaşayamayız ki bu kadar karmaşık hayatı bir de biz karmaşık hale getirirsek.
Ona aslında öyle olmadığını anlatır mısın?
Sen ve ben farklı iki insanız. Senin renk skalan benimkiyle eş değil. O yüzden kendini, kendi yolunlar tatmin etmenin bir yolunu bulmalısın. Benimle alakalı fikirlerini kendine sakla.
Kendini affettirebileceğin bir andasın ve seni dinliyor. Anlatır mısın?
Maalesef güçlü değilim şu zamanlarda. O yüzden sen de beni anlamazsan kimse beni anlamaz ki. O yüzden benden bu kadar daha fazla bir şey açıklayamayacağım.
Affeder miydi?
Umarım affeder.
O sürprizi gerçekten anlamamıştı. Sence neden?
Aslında onun asla bunu yapmam dediği bir yolla bunu yapmıştım. Asla içinde bulunmam dediği bir yerdi ve sadece o gün ikimiz idik. Öyle olacağını zannediyordu. Yine onun çok eğlenebileceği bir metodu kullanarak onu önce korkutup sonra eğlendirmek istemiştim. O gün bir araya gelmiştik ve doğum günün kutlayacağımı biliyordu. O kutlamadan uzaklaştırmam için önce korkutma ihtiyacı hissetmiştim.
Onu nasıl sevdiğini tarif eder misin?
Onu çok seviyorum. O olmasaydı ben bugünkü insan olamazdım. Bana çok büyük bir katkısı var.
Arkadaş bunca yıl geçti hala aklımdadır. Ne saçma bir anıydı.
Bir gün annemle birlikte uzun yol yapıyorduk. İstanbul’dan Balıkesir’e gidiyorduk. O zaman Balıkesir’de bir yazlığımız vardı. Çok kötü bir gün geçiriyorduk. Ben, gece çok geç saatlere kadar uyumamıştım ve sabah 6’da yola çıkacağız diye tutturmuştu. Çok sinirli olduğum bir gündü. Muhtemelen iyi gitmeyecekti. Çünkü çocukluğumdan beri öyle bir huyum vardı. Günüm iyi başlamazsa iyi gitmez. O yüzden annem bana çok bulaşmamaya çalışıyordu ama bir taraftan da artık yorulduğunu hissediyorum. Saçım başım dağınık, kendimi hiç sevmiyorum, mutlu değilim. Annem her zamanki gibi çok disiplinli bir şekilde sabah kalkmış, kahvaltısını etmiş, makyajını yapmış. Ona bakıp içimden biri bizi görse beni anne zanneder diye geçirdim. Sonra bir benzin istasyonuna girdik ve benzinci kızınız mı diye sordu. Nasıl böyle bir şey yaşadığımı hala anlatırım.
Çok fena reddedilmiştim.
Hayatımda reddedilme hikayesi hatırlamıyorum. Galiba hiç o topa girmediğim içindir.
Parayla elde edemeyeceğim bir duyguydu.
Başarı.
Dilediğin kişiye, dilediğin bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda sorulma imkanı verildi. Bu kim olurdu ve ona ne sorardın?
Sana sormak isterim. Bir sonraki hedefin ne?