Radyo 96 yaşında! 6 Mayıs Radyo Günü kutlu olsun

Güncelleme Tarihi:

Radyo 96 yaşında 6 Mayıs Radyo Günü kutlu olsun
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2023 08:13

Bugün Türkiye’deki radyo yayıncılığının 96’ncı yıl dönümü ve 6 Mayıs Radyo Günü. Radyo D ise 1994 yılından günümüze gerçekleşen yayınları ile Türkçe müzik denilince akla ilk gelen radyolardan. Radyo D, Türkiye genelinde 30’u aşkın merkezdeki karasal vericileri ile uydu ve internet üzerinden de dünyanın her yerinden dinlenebilen bir marka olmaya devam ediyor. Radyo D programcıları ile bir araya gelerek onların radyo ve dinleyici ile arasındaki bağı konuştuk...

Haberin Devamı

◊ Radyo dinleyici ile bağın güçlü olduğu bir mecra. Dinleyicilerinizle aranızdaki bu samimiyeti nasıl yakaladığınızı düşünüyorsunuz?

Fatih Uslu (Radyo D Genel Yayın Yönetmeni-Programcı): Geçmişten beri radyo programlarımda ‘hem cool hem de samimi’ olmayı seçiyorum. Yayınlarınız esnasında dinleyicilerin kalbine dokunmanız gerekiyor, yeri geldiğinde onların sesi olmanız gerekiyor.

Çünkü ağzınızdan çıkacak bir kelime dahi dinleyici nezdinde büyük önem taşıyor. Dinleyici sizi günlük hayatında kendine eşlik eden bir kahraman olarak, arkadaşı, sırdaşı ve her ne olursa olsun hep yanında olan kişi olarak benimsiyor. Seslenen taraf ile dinleyen taraf arasında karşılıklı bir bağ oluşuyor.

Aygül Aydın (Aygül Aydın ile Günaydın): Dinleyicilerim ile sürekli sohbet içindeyim. Radyo yayınımla ortak sosyal mediya hesabımdan gerçekleştirdiğim yayındalarda dinleyicilerim birbirleriyle arkadaş oluyor, birbirlerine moral veriyor, dostluklar kuruyor.

Haberin Devamı

Yayınlarımda dinleyicilerimi hayatlarına dokunmak ve bazen içlerinde bulundukları olayları mizah yaparak onlara tekrar aktarmak onları rahatlatan bir unsur haline getirdi. Bu şekilde kocaman bir aileyiz ve sorunlarımızı asla tek çözmek zorunda değiliz. Sizleride her hafta içi 07.00-10.00 arasında bu macera dolu yolculuğa bekleriz.

Hilal Özgani (Hilal Özgani ile Sosyal D): Dinleyiciyle bağı aslında ben değil sanırım dinleyici beni samimi bulduğu için kendi kurdu... Günlük yaşantıdan çok örnekler veriyorum. Örneğin, aşk acılarını paylaşıyorum, iş yerlerindeki şikayetlerini dinliyorum, yayın esnasında bana ilettikleri mesajlarındaki şakalarına gülüyorum, kısa anonslarla samimiyet kuruyorum. Hepsini içten ve samimi buluyorum...

Çağlar Demirel: Yanımdaki eşim, dostum, arkadaşıma yani sevdiğim insanlara herhangi bir konudan bahsederken kullandığım anlatım dilinde gösterdiğim özveri ve samimiyetimi mikrofona da yansıtmam, dinleyicilere dokunmam aramızdaki samimiyetin en büyük göstergesi.

Ece Üstadımız (Ece ile Gün İçin D): Dinleyiciyle bağı oluşturan ilk etken kesinlikle dinleyicinin dinlemek istediği müziği onlara sunmak. Güncel kalmak, gündemdeki konuları samimi bir dille aktarmak karşındakiyle arkadaşça bir bağ oluşturuyor. Anonsu yaparken en yakın arkadaşımla konuşuyormuş gibi hissediyorum.

Haberin Devamı

İrfan Aslanhan (İrfan Aslanhan ile Radyo Makinası): Programımın adı “Radyo Makinası” yıllardır bir sloganım var “Bu makine içtenlikle çalışır samimiyetle hareket eder” diye. Radyoların halen daha sevilmesi için bu samimiyeti, bağı çocukluğumdan beri içtenliğim ve doğallığımla yakaladığımı düşünüyorum. Sonrasında zaten ailen gibi oluyor dinleyici. Çünkü evde hayattaki en samimi halimiz en doğal halinizle baş başasınızdır. Biz de yıllardır yayın yapan programcıları olarak radyoyu eve, aileye çevirdik.

Ceyhun Yılmaz (Ceyhun Yılmaz Show): Radyo dinleyicisi ile yayıncısı arasındaki bağ bu gezegendeki en güçlü bağlardan kanımca. Frekans sadece radyonun sayısal adresi değildir, o frekans aynı zamanda dinleyici ile kurulan o büyülü birlikteliğin eşitlendiği hattır. Sayenizde dinleyicilerimize “başka bi hat”tan daha saygıyla selam olsun...

Haberin Devamı

Yavuz Hakan Tok (Yeter Ki Müzik Olsun): Kendimi bildim bileli bir dinleyici olarak müziği hep coşkuyla, heyecanla sevdim. Ben radyoda ne dinlemek, ne duymak isterdim sorusuna kendi içimde verdiğim cevap, radyo programlarımı yaparken hep yol göstericim olmuştur. Programlar sayesinde müziği benim kadar hesapsız ve tarafsız sevenlerle aynı yerde buluşuyoruz.

Hakan Eren (Hakan Eren ile Bir Zamanlar): Radyo dinleyicisi çok samimi ve içten. Bizleri aileden biri gibi görüyor. Ne kadar doğal ve samimi program yaparsan dinleyicilerin de aynı samimiyetle sana yaklaşıyorlar. Hiçbir dinleyici mesajını cevapsız bırakmam. Onlar olmasa bizler en güzel programı yapsak ne olur...

Haberin Devamı

Meltem Çivril (Yıldızlar Rıhtımı): Rock müzik temalı bir program olduğu için bizi dinleyen dinleyici kitlemizin beklentilerine ve ilgi alanlarına uygun şekilde program hazırlamaya gayret ediyoruz. Dinleyicilerin ilgi duydukları konular hakkında bilgi sahibi olmamızın, konuşurken daha samimi bir ortam oluşmasına yardımcı olduğunu düşünüyorum. Bir diğer önemli nokta ise dinleyicilerimizle aktif bir iletişim kurmamız.

Metin Kaygusuz (Yıldızlar Rıhtımı): Eskiden sosyal medya yoktu. Dolayısıyla insanların medya ile olan doğrudan ilişkisi yüzde 99 oranında telefon ile mümkündü. O yüzden radyo mecrasında da telefon bağlantısı çok önemli bir yer tutuyordu. Bir radyo programcısı olarak aslında o zamanlar bir ip cambazı gibiydiniz. Canlı telefon bağlantısı eşliğinde program yapabilmek her yiğidin harcı değildi. Ben de daha ilk programlarımdan itibaren dinleyici ile aramızda kurulan samimi bağ sayesinde şükür ki yayın hayatım boyunca hiçbir olumsuz tepki ile karşılaşmadım.

Haberin Devamı

Radyo 96 yaşında 6 Mayıs Radyo Günü kutlu olsun

ÇOCUKLUK HAYALİMİZİ GERÇEKLEŞTİRDİK

◊ Radyo serüveniniz nasıl başladı?

Fatih Uslu: Radyoya karşı olan sevgim çocukluk yaşlarımda başladı. Üniversitede yeni kurulma aşamasında olan üniversite radyosunda çalıştım. İlk programıma kalbim çarparak titreye titreye girmiştim. Sunduğum bir program esnasında, başka bir ulusal çapta yayın yapan radyo istasyonunun yetkilisi tarafından arandım ve program teklifi aldım. Orada 10 yıl çalıştıktan sonra ise son 10 yıldır da Radyo D’deyim. Yaklaşık bir yıldır ise “Müzik Kanalları&Radyolar Genel Yayın Yönetmeni” olarak mesleğimi sürdürüyorum.

Aygül Aydın: Aslında astroloğum. Astrolojiyi nasıl olur insan hayatına daha samimi bir şekilde yerleştirebilirim diye düşünürken aklıma radyo mecrası geldi. Hürriyet Gazetesi’ndeki yazar arkadaşlarım “Bizim radyomuzla bunu yapmalısın” diye cesaretlendirdiler. Bu yılın başında yayına başladım.

Hilal Özgani: Radyo serüvenim evime çok yakın yerel bir radyoyu sürekli dinleyip kasetlere sesimi kaydederek başladı. Çok kısa bir süre sonra o yerel radyonun kapısını çaldım. Beni yayıncı yapmayıp çay demlettiler. Fakat kısa bir süre sonra ikna edip hafta sonu yayınlarına başladım. İyi ki çay dağıtıp bana fırsat vermelerini beklemişim...

Çağlar Demirel: Üniversitede Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde eğitim gördüm ve 2000 yılında üniversite radyosunda yayın yaptım. Sonrasında da Türkiye’de düzenlenen bir yarışmada “Radyo Starı” seçildim ve üniversiteden mezun olduktan sonra bir çok ulusal radyoda yayınlarımı icra ettim.

Ece Üstadımız: Radyo yolculuğum müzik sevdam ile başladı. Üniversite radyosunda yayın yapmaya başladığım dönemde diksiyon eğitimi aldıktan sonra profesyonel radyo yayıncılığı hayatıma başladım. İlk canlı deneyimim ise Radyo D’de oldu. Konşurken heyecandan sesim titremişti.

İrfan Aslanhan: Radyo çocukluktan hayal ettiğim bir şeydi. Lise yıllarımda yerel radyolarla başladı serüvenim sonrasında Kanal D televizyonunun stüdyolarına gidip gelirken Radyo D stüdyosunu görünce mesleğime âşık oldum. İlk anonsumu hiç unutmam.

Ceyhun Yılmaz: Radyo maceram 1999 Ocak ayının 16. günü “Birkaç ay yapar bırakırım” diye başladı. Radyo yönetimi de Fatih Terim’in ricacı olduğu için “Birkaç ay çalıştırır, kovarız” demiş. Hayat başka plan yapar genelde tabii.

Yavuz Hakan Tok: 90’ların başında, üniversitede okulun kapalı devre sisteminde yayın yapıyordum ama profesyonel ilk radyoculuk deneyimim 1993’te Tekirdağ’da amatör bir radyoda başladı.

Hakan Eren: Radyo serüvenim tesadüfen başladı, bundan 25 yıl önce. İlk mikrofonlardan “Merhaba” dediğim andaki sesimin korkaklığını hiç unutamam.

Meltem Çivril: Genç yaşlarda evde dinlediğim radyo programları sayesinde başladı. Rock müziğe olan ilgim sebebi ile bu alanda program yapan birçok radyo programcısını dinleyerek büyüdüm. Bir gün bu büyük hayalim gerçekleşti. Stüdyoya girdiğimde heyecanlı ama bir o kadar da gergindim. Bu ilk anonsumdan sonra 1.5 sene geçti.

Metin Kaygusuz: İlk anons 1997 yılının yağmurlu bir bahar akşamıydı. İki yıla yakın süreyle yaptığım programımın ismi “Lafebesi”ydi. İlk anonsumda da “Meddah”ları kendime örnek aldım.

BAKMADAN GEÇME!